3. Bölüm

933 219 153
                                    

Ağladığım için görüşüm bulanıklaşmıştı, başım dönüyordu, trafikteydim, acilen uygun bir yerde sağa çekmem gerekiyordu.

Telefonum çaldı. Dayım arıyordu. Sanki gözyaşlarımı görüyormuş gibi telaşla elimin tersiyle yanağıma düşen yaşları sildim. ''Efendim dayıcığım.''

''Ne yapıyorsun kızım, neredesin?'' Dayımın sesi hiç duymadığım kadar tedirgindi. Söylememişti ama emindim. Kötü bir şey olmuştu.

''Arabadayım, eve gidiyorum dayı. Kötü bir şey mi oldu sesin neden öyle çıkıyor?''

''Ben daha sonra arayayım o zaman.''

''Bir dakika dayı, park edeceğim birazdan, kapatma.'' Dayımın ne diyeceğini çok merak ediyordum. Uygun bir anı kolladım ve kendimi hemen sağ şeride atıp oradan da emniyet şeridine geçtim. Dörtlüleri yaktım. ''Söyler misin dayı, ne oldu? Size mi bir şey oldu? Güneş? Ona mı bir şey oldu?''

''Yok kızım biz iyiyiz.''

''Ne oldu dayı? Söylesene korkutma beni.''

''Ada, söyleyeceğim ama korkma. Endişelenme de. Sadece haber vermek için söylüyorum. Sakin olman lazım.''

''Sakinim dayı söyle artık.''

''Baban bize ulaştı.'' dedi bir nefeste. Duymaktan çok korktuğum ve yıllardır da duymaktan kaçtığım bu cümleyi şimdi duymuştum.

Baban-bize-ulaştı. Baban.bize.ulaştı.
Baban,bize,ulaştı. Baban! Bize! Ulaştı!

Dayım bu cümleyi söylediği andan itibaren kelimeler beynimde birbirini kovalamaya başlamıştı. Yutkunamıyordum.

Yavaşça telefonu aşağı indirirken dayım hala konuşuyordu. Git gide uzaklaşan sesini artık duyamıyordum.

Gözlerimin içinde irileşen gözyaşlarım göz kapaklarımı kapatmamla birlikte çizdikleri rotada yanağımdan aşağı süzüldü. Her şey üst üste geliyordu. Üzerimde dağlar vardı sanki. Nefes alamıyordum. Sanki birileri içimde kalbime bıçaklar saplıyordu.

Ozan'ın benden ayrılması, doğum gününde evinden İpek'in çıkması, şimdi de o adamın gelip bizi bulması zaten dağılmış olan ruh halime tuz biber olmuştu sanki.

Arabayı çalıştırdım. Bir çizgi hızla görüş alanımdan çıkarken aynı hızla diğeri geliyordu. Ardından o da kayboluyordu ve yine yenisi geliyordu. Bir tane daha, bir tane daha ve bir tane daha.

BABAN BİZE ULAŞTI.

Kalbim bu cümlenin ağırlığıyla eziliyordu. Sanki tüm göğüs kafesim kalbimi parçalamak istercesine sıkışıyordu.

Baban bize ulaştı. Bize ulaştı baban. Ulaştı baban bize.

Kafamın içinde sürekli bu üç kelime dönüyordu. Ve ben her kelimeyi teker teker hazmetmeye çalışıyor, hepsini analiz etmek için uğraşıyordum.

BABAN.
Çocuğunu annesinden koparan, hayat arkadaşını ölüme sürükleyen, çocuklarını hem annesiz hem babasız bırakan biri baba olabilir miydi? Yıllarca çocuklarını arayıp sormayan, sanki hayatta hiç var olmamış gibi ortadan kaybolan biri baba olabilir miydi?
Hayır. Baba böyle olmazdı. Baba korurdu. Sarılırdı. Öperdi. Çok çalışırdı. Çocukları için uğraşır, yorulur, yıpranırdı. Ne kadar yorulsa da yıpransa da belli etmezdi. Kocaman yüreği olurdu. Tüm ailenin yükünü taşıdığı omuzları olurdu.
Baba sevgi kokardı. Güven kokardı.
Benim babam böyle değildi.
Bir yüreği yoktu.
Ailenin yükünü taşıdığı omuzları yoktu.
Güven kokmazdı.
Benim babam korkaktı.

GEÇMİŞİN TUTSAKLARI  (+18)Where stories live. Discover now