35. Bölüm

926 165 83
                                    

Merhaba herkese. Biliyorum çok geç oldu, bu yüzden hepinize özürlerimi iletiyorum. Ama haftalardır o kadar yoğunum ki bölümü anca toparlayabildim. Laf aramızda evleniyorum ve evde inanılmaz derecede bunun telaşını yaşıyoruz. Bir sonraki bölümü bu kadar bekletmemek için çabalayacağım. Daha fazla uzatmayayım çünkü Ada ve Deniz'i özlediğinizi biliyorum. Sizi çok seviyorum <3

Her şeyin farkında olarak büyümek mi yoksa her şeyden habersiz büyümek mi daha zordu bilmiyordum. Ben her şeyi bilerek, bütün acıları kendimle beraber içimde büyüterek bu yaşa gelmiştim. Her şeyin farkında olmak, her şeyi hatırlamak beni büyütürken aynı zamanda öldürmüştü. Bütün anıları silmek istediğim bazı günlerde acıdan öleceğimi zannediyordum. Ama beni hayata bağlayan tek şey yine o cam kesiği hissi veren acılar oluyordu.

Savaş benim aksime hiçbir şeyi bilmeden büyümüştü. Habersizdi. Neden hatırlamıyordu bilmiyordum ama geçmişe dair hiçbir şeyi bilmiyordu. Bir acısı yoktu. Hayatında ailesi olduğuna inandığı insanlar vardı. Annesi, babası, abisi sandığı insanlarla bağ kurmuştu. Şimdi ise her şeyin yalan olduğunu öğrenmişti. Hangimizin travması daha derindi bilmiyordum ama beni kabullenmezse iyileşemeyeceğimi çok iyi biliyordum.

''Savaş.'' dedim fısıltıyla. Buraya neden geldiğini anlamaya çalışıyordum. Babam ise büyük bir şaşkınlıkla Savaş'a bakıyordu. Gerçekleri biliyor olmam onda büyük bir şok etkisi yaratmışken şimdi Savaş'ın da her şeyi bildiğini öğrenmişti ve ayakta durmakta güçlük çekiyor gibi görünüyordu.

''Nasıl?'' diyebildi sadece. ''Oğlum.'' dedi bana bakıp emin olmak istercesine. Ardından yine Savaş'a döndü. ''Savaş. Oğlum.'' Sesi o kadar acı doluydu ki neredeyse çöküp ağlayacaktım.

''Oğlum deme bana.'' dedi Savaş büyük bir öfkeyle. ''Ben senin oğlun değilim.'' Babam o sırada geriye doğru istemsiz birkaç adım attı. Dizlerinden aşağısını kullanamıyordu, yere yığılıp kalmasından korkmuştum. Ayakta duracak kadar güçlü değildi.

Deniz'in ''Kerem.'' demesiyle Kerem babamı birkaç metre uzağındaki koltuğa oturttu ve koltuğun başına geçti. ''Herkes sakin olsun.'' dedi Deniz büyük bir sakinlikle. Öfkesine nasıl oluyordu da yenilmiyordu merak ediyordum. Hiç mi babamı çekip vurmak istemiyordu?

''Sen bu konuya karışacak son kişi bile değilsin.'' dedi Savaş hiç eksilmeyen öfkesiyle. ''Bu adam yaptığı her şeyin hesabını tek tek verecek.''

''Kim hesap vermek zorundaysa verecek zaten ama sen kimin evinde olduğunu unutuyorsun galiba.'' Deniz yumruklarını sıkarken dişlerini de birbirine bastırmıştı. Her şey yolundaymış gibi şimdi bir de Deniz'in ve Savaş'ın kavgasını izlemek istemiyordum. Bir şey yapmaması için Deniz'in elini tuttum. Sıktığı yumruğu biraz da olsa gevşemişti.

''Savaş sınırını aşma.'' dedim sessizce. Babamı ne zaman kabullendiğimi anlayamıyordum. İçten içe Savaş'a kızmaya başladığımın bile farkında değildim. Neden gelmişti ki? ''Niye geldin?''

''Benden çalınan koskoca bir hayatın hesabını sormaya geldim ve bunun için kimseye açıklama yapmak zorunda değilim anladın mı beni? Madem sen hazır bulmuşsun, ayağına kadar getirmişsin, ben de gelip yaptığı her şeyin hesabını sorabilirim diye düşündüm.''

''Çocuklar.'' dedi babam kuru bir sesle. Ağlaması bir an bile durmamıştı. ''Bu olanların acısını birbirinizden değil benden çıkarın. Nefret kusmak istiyorsanız birbirinize değil bana kusun. Siz kardeşsiniz.''

''Kardeş falan değiliz biz. Saçma bir kan bağı kardeş olmamıza yetmez.''

Dişlerimi sıktım. ''Biz ikiz kardeşiz Savaş.'' dedim dişlerimin arasından. Artık benim adım Gökalp demiyordu. En azından bu da bir şeydi. ''Sen bunu ne kadar kabullenmek istemesen de ne kadar unutmuş olsan da bizim tek bağımız kan bağı değil. Annem bizi aynı anda karnında taşıdı. Biz aynı anda dünyaya geldik."

GEÇMİŞİN TUTSAKLARI  (+18)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt