9. Bölüm

932 191 83
                                    

Deniz'in dudakları benimkilerle birleştiğinde aklıma gelen ilk şeyi yaptım ve gözlerimi kapattım. İki seçeneğim vardı. Ya beni öpmesine izin verecektim ya da geri çevirecektim.

Hızlı düşünemiyordum, tepkisiz kalmıştım. Beni neden öpüyordu ve ben buna neden izin veriyordum?

Öpmek istemiyordum, benim hiçbir şeyim değildi.

Öpmek istiyordum, nemli ve yumuşak teni beni kendine davet ediyordu. Nefesi dudaklarıma değdikçe bayılacak gibi oluyordum.

Deniz birkaç saniyelik tepkisizliğimi fark edince dudaklarımı dudaklarıyla araladı. Ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim olmamasına rağmen karşılık vermeye başladım. Kimsenin elini bile tutmazken, şimdi Deniz'in beni öpmesine izin veriyordum. Üstelik kendim de öpüyordum.

Kalbim yerinden çıkacak gibi heyecanlıyken Deniz elini omzum ve kulağım arasındaki bölgeye koydu. Tenimin yandığını hissettim. Nefes aldığımdan bile emin değildim. Bu tutku başımı döndürmüştü.

Elimi yanağına koydum ve parmaklarımı kirli sakallarının üzerinde gezdirmeye başladım. Andan sıyrılmıştım. Sanki başka bir evrende sadece ikimiz vardık. Beni doyasıya öpüyordu, sanki tek kurtuluşu bendim.

Yaklaşık otuz saniyelik bir süreden sonra dudaklarını dudaklarımdan ayırıp gözlerimin tam içine baktığında onu tanımıyormuş gibi bakıyordum. Hala yanağında olan elimi telaşla çektim. O ise parmaklarını boynumda dolaştırmaya devam ediyordu. İkimizden birinin bir şey söylemesi gerekiyordu. Çünkü saniyeler geçtikçe bulunduğumuz durum daha da tuhaflaşmıştı.

Deniz düşüncelerimi okumuşçasına bir şey söylemek için dudaklarını araladığında ondan önce davrandım ve büyük bir panikle ayağa kalkıp pencereye doğru yürüdüm. "Deniz." dedim fısıltıyla. Ama duymuştu.

"Ada ben çok özür dilerim." dedi pişman olduğunu belli eden bir sesle. Ayağa kalkmıştı, görmesem bile hissetmiştim. Ayak sesleri her adımında uzaklaşıyordu. Sanırım gidecekti.

Arkamı dönüp baktığımda yoktu. Birkaç adım ilerlediğimde ise giriş kapısının açılıp kapandığını duydum. Gitmişti.

Beni az önce öptüğü koltuğa oturup sanki ilk defa geliyormuşum gibi evimi incelemeye başladım. Benden istediği resim yine burada kalmıştı.

Bana hediye ettiği kolyeye dokunup başımı geriye yasladım ve gözlerimi kapattım. Hemen önümde beliren görüntüleri hafızamdan silmem gerekiyordu.

Silemeyecektim, kütüphanelerinde işe girmiştim ve Deniz neredeyse her gün oraya uğruyordu. Sürekli karşılaşabilirdik, onu her gördüğümde beni öptüğünü hatırlayacağıma emindim.

Bundan sonra nasıl bir ilişkimiz olacağını bilemiyordum. Belki onun için hiçbir önemi yoktu, basit ve öylesine bir andı ve yarın unutacaktı. Ama benim için öyle değildi. İskeleden denize atlamak gibi derin, heyecanlı ama bir o kadar da büyüleyici başka bir an daha yaşadığımı hatırlamıyordum. Dudaklarımın değdiği ilk kişiydi, unutabileceğimi düşünmüyordum.

Keşke bunu neden istediğini öğrenebilmemin bir yolu olsaydı.

Derin bir nefes verdim ve gözlerimi açıp koltuktan kalktım. Kütüphaneye gitmek istiyordum. İşe başlayana kadar Eren'den her şeyi öğrenmem gerekiyordu. Hem belki biraz olsun kafamı dağıtırdım.

***

''Ben geldim yine.'' dedim Eren'in masasının başına dikildiğimde.

''Hoş geldin Adacığım... Ee ne zaman başlıyorsun işe?'' diye sırıttı şirin bir gülüşle.

GEÇMİŞİN TUTSAKLARI  (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin