40. Bölüm

332 144 87
                                    

"İyi misin?" dedi Deniz adliyenin önüne geldiğimizde. Etraf gazeteci ve polis kaynıyordu.

"Bilmiyorum." Başımı adliye kapısına çevirdim. İlker savcı bazı basın mensuplarına bir şeyler söylüyordu. "Neden bu kadar kalabalık burası?" dedim kendimce bir serzenişte bulunarak.

"Kalabalık seni tedirgin ettiyse eve dönelim, ister misin?" dedi Deniz çıkartmaya çalıştığı emniyet kemerini tekrar kilitleyerek. Vazgeçeceğimi düşünmüş olmalıydı.

"Yok, kalacağım." dedim, başımı birkaç kez koltuğa vurmuştum. Radyoda çalan şarkı dudaklarıma acı bir gülümseme yerleştirmişti.

Hadi yüreğim ha gayret
Hele sıkı dur hele sabret
Başını eğme dik tut
Bu bir rüyaydı farz et, hadi
Hadi yüreğim ha gayret

Şarkının ritmiyle beraber başımı yavaş yavaş koltuğa vurmaya devam ettiğimde aklımı yitirmiş olmaktan korktum.

"Tüm bunlar bittiğinde aklımı tamamen kaybetmiş olmaktan çok korkuyorum. Melih denen o alçak hala yakalanmadı. Özgür desen her an bir yerden çıkacakmış gibi hissediyorum. Ve onlar dışarıda gezerken babam birazdan belki de hiç çıkmamak üzere hapse girecek. Tüm bunlara sebep olan kişiler ise dışarıda. Şaka gibi."

Deniz kucağımdaki elimi tutup avucumun içine bir öpücük bıraktı. "Yakalanacaklar sevgilim. İnan bana. Daha ne kadar saklanabilirler ki?"

"Bilmiyorum Deniz. Çok tedirginim. Sanki üzerimizde bir gölge var. Böyle bütün aydınlığımızı kapatıyor sanki. Sanki bu karanlığın içinden hiç çıkamayacakmışız gibi hissediyorum."

"Hayır Ada. Böyle kötü şeyler düşünme artık. Dedim ya, biz artık geçmişe bakmayacağız. Önümüzde hayal edemeyeceğin kadar güzel bir hayat var."

Uzanıp yanağını öptüm ve geri çekildikten sonra bir süre düşündüm. "Hadi gidelim."

Adliyenin önünde kargaşa vardı. İlker savcı sinirlenmiş, medyayı adliye bahçesinden çıkartmaya çalışıyordu. "Evet hadi, boşaltıyoruz burayı. Durmayın, hadi herkes çıksın. Herkes, hadi." İlker savcının cümleleri üzerine polisler medya mensuplarını kuvvet uygulayarak bahçenin dışına çıkarmışlardı. Ama bu sefer de yakalanan biz olmuştuk.

"Deniz bey olanlar hakkında ne söyleyeceksiniz? Cemre Hanım'ın katili sonunda yakalanmış. Neler hissediyorsunuz? Melih Karahan hala yakalanmadı. Sizce nerede saklanıyor?"

"Açıklama yapmayacağım arkadaşlar." dedi Deniz kamera ve mikrofonların arasından geçmeye çalıştığımızda. "Müsaadenizle."

"Kız arkadaşınızın parmağında yüzük var. Evleniyor musunuz? Düğün nerede olacak?"

"Arkadaşlar lütfen, açıklama yapmayacağız. Hiç sırası değil bu soruların. Lütfen."

Zar zor olsa da muhabirlerin arasından sıyrıldık ve bizi kapıda bekleyen İlker savcıya ulaştık. İkimizle de el sıkışmıştı. "Merhaba." dedi gergin bir sesle. "Sabahtan beri buradalar. Akbaba gibi hepsi." Başıyla medyayı göstermişti.

"Bir haber koparmadan da gitmezler." dedi Deniz. "Dava ne zaman görülecek?"

"Bir on dakikaya başlar. Siz katılacak mısınız?" dedi İlker savcı bakışlarını ikimiz üzerinde gezdirerek.

"Evet, yani eğer bir engel ya da yasak yoksa ."

"Herhangi bir sakıncası yok. Buyurun."

GEÇMİŞİN TUTSAKLARI  (+18)Where stories live. Discover now