31. Bölüm

929 166 95
                                    

Deniz'in yanıma geldiği sırada bir yandan nefes alış verişlerimi düzene sokmaya çalışıyor bir yandan da yıllardır kafamda kurduğum konuşmayı ya da yüzleşmeyi hatırlamaya çalışıyordum.

Söylemek istediğim her şey bir anda silinip gitmişti. Babamı bulursam ilk işim hesap sormak olacaktı. Yıllardır kendime bunu söylüyordum ama şimdi o cümleler neden dilimden dökülmüyordu?

"Yavrum. Güzel kızım. Çok şükür. Çok şükür ulaştın bana." dedi küçük bir hıçkırığın ardından. Ağlıyor muydu?

Bir babam olsaydı hayatım nasıl olurdu ya da dünya nasıl bir yer olurdu diye düşündüm. Mesela her ağladığımda ona koşmaya devam ederdim. Sınıf arkadaşlarım babalarından bahsettiğinde ağlamak yerine ben de kendi babamdan bahsederdim. Bana araba kullanmayı o öğretirdi. Beraber radyo dinlerdik ki bu alışkanlığım bana ondan kalmıştı. Beraber bisikletle gezer, kamp yapardık. Daha korkusuz olurdum. Nasıl olsa babam benim yanımda diye düşünür, hiçbir şeyden korkmazdım.

"Ada, kızım." Konuşmalarını Deniz'in de duyması için telefonu hoparlöre aldım. "Güzel kızım. Neredesiniz? Söyle, yanınıza geleyim. Sizi çok özledim. Anlatacak çok şeyim var."

"Bana kızım deme." Bizi özlemesini ve anlatacağı şeyleri görmezden gelip ona bambaşka bir soru yönelttim. "Savaş nerede? Yaşıyor mu? Nereye götürdün onu?" dedim yılların nefretiyle bağırarak.

"Yaşıyor. Yaşıyor ama nerede olduğunu söyleyemem. Ama yakında söyleyeceğim, çok az kaldı kızım. Zamanı gelince kavuşacağız ona. Sen, Savaş, Güneş, ben. Yine bir aile olacağız."

"Ne aile olmasından bahsediyorsun sen ya? Ne hakla? Ne yüzle? Bir de saçma sapan hayaller kurmuşsun. Ben seninle değil aile olmak, yüzünü bile görmek istemiyorum. Gördüğüm yerde seni kendi ellerimle boğacağım."

"Güzel kızım, bana kızgın olduğunu biliyorum. Ama her yaptığımın bir cevabı var. Beni dinledikten sonra bana hak vereceksin. Ne olur böyle yapma. Her şeyi açıklayacağım."

"Bana kızım deme dedim sana. Senin yaptığın hiçbir şeyin bir açıklaması olamaz. Duydun mu beni? Bana hemen Savaş'ın yerini söyle. Kardeşim nerede? Onu neden götürdün? Neden ayırdın beni ondan?"

"Mecbur kaldım. İsteyerek mi götürdüm sanıyorsun? Hepsini anlatacağım. Ama böyle olmaz. Yüz yüze anlatabilirim ancak. Hem sizi çok özledim kızım. Ne olur söyle, neredesiniz?"

"Bizi asla göremezsin. O yüzden şimdi açıklamak zorundasın. Savaş'ın neden boş mezarı var? Neler çevirdin çekip gittikten sonra? Anlat. ANLATSANA NİYE SUSUYORSUN? Neden götürdün onu? Nerede şimdi?"

"Nereye götürdüğümü söyleyemem. Söyleyemem çünkü hayatın tehlikeye girer. Güneş'in hayatı tehlikeye girer. Beni affetmediğinizi biliyorum ama sana yemin ederim her şeyi öğrenince bana hak vereceksiniz."

"Seni asla affetmeyeceğim. Katil olmuşsun ya sen. Katil olmuşsun. Birinin ölümüne sebep olmuşsun. Hapiste çürüyeceksin. Duydun mu beni?"

"Sen." dedi kekeleyerek. "Sen nereden duydun bunu?"

"Nereden duyduğumun ne önemi var? Eğer bana Savaş'ın yerini söylemezsen seni ihbar edeceğim. Senin nerede olduğunu biliyorum. Her şey bir telefonuma bakıyor. Polis anında tepene biner. Söyle dedim. Nerede Savaş?"

"Ada hayatınız tehlikeye girer, bunu yapamam. Anla beni ne olur."

"Başlatma hayatından. Niye götürdün onu? Az önce de sordum, cevap ver. NEDEN ONUN ADINA YAPILMIŞ BOŞ BİR MEZAR VAR?"

GEÇMİŞİN TUTSAKLARI  (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin