6. Bölüm

932 196 85
                                    

Dört yıl önce ne olduysa, Deniz polise gitmek yerine ölmeyi tercih edecek kadar pişmandı. Ona bu kadar acı veren şeyin ne olduğunu deli gibi merak ediyordum. Ama şu an o kadar üzgün görünüyordu ki ilgilendiğim tek şey iyi olup olmadığıydı.

Neden yaptığımı bilmeden yavaşça koltuktan kalktım ve Deniz'in yanına oturdum. Koltuğa bastırdığı yumruk şeklindeki elini kaldırdım ve parmaklarını tek tek açıp elini ellerimin arasına aldım. ''Deniz.'' dedim fısıltılı bir sesle. ''İyi misin?''

Yaşlı gözlerle yüzüme baktı. ''Polise gidemem.''

''Tamam, gitmeyeceksin.'' dedim yumuşacık bir sesle. Hala ne olduğunu bilmiyordum ama bir daha polis kelimesinin lafını bile etmeyecektim. ''Ben de gitmeyeceğim.''

Deniz elini ellerimin arasından çekti ve kulağımın arkasındaki bandaja götürdü. Parmakları boynuma dokunduğunda kalbim yerinden çıkacak gibi olmuştu. Bu heyecana anlam veremiyordum. Bir şeyler içimi yakıyordu sanki. Yutkundum.

''Dikişlerin kanıyor.'' dedi fısıltıya benzer bir sesle. Elimi bandaja götürdüm, bir ıslaklık gelmişti. Hızla elimi boynumdan çekip baktım. Kan vardı. ''Kontrole gitmen gerekiyordu bugün.'' Kol saatine baktı. ''Randevu saatin geçmiş.''

Kontrol günümü ve saatimi nasıl hatırladığını sorgulamayı bir kenara bıraktım. ''Senin iş yerine gelince.'' dedim gözlerinin tam içine bakarken.

''Kontrole gidemedin.'' dedi elini boynumdan çekerken. Ardından telefonunu kulağına götürdü. ''Alo Ülkü Hanım, ilk yardım çantasını getirir misin buraya?... Yok merak etme sen. Bir şey olmadı. Bir de iki bardak su getirirsen... Tamam bekliyoruz.'' dedi ve telefonu kapattı. ''Pansuman yapmamız lazım.'' Başımı aşağı yukarı salladım.

Deniz orta sehpanın çekmecesinden bir peçete çıkardı ve boynumdan süzülen kanların üzerine bastırdı. Ülkü Hanım gelene kadar en azından kanı temizlemek istemişti anlaşılan.

O boynumdaki kanlarla uğraşırken telefonum çaldı. Selay arıyordu. Bekletmeden açtım. ''Ada, n'apıyorsun?''

''Hiç.'' dedim verilebilecek en basit cevabı vererek.

''Sen bana tabela mı aldın?'' Birkaç gün önce ona aldığım tabela ona ulaşmıştı demek.

''Evet Selay. Aldım.''

''Ne gerek vardı Ada? Ben zaten alacaktım.''

''Sen almadan ben aldım işte Selay. Hediye alamayacak mıyım ben sana? Dükkânın için küçük bir şey yapmak istedim.''

''Ada sen harika birisin. Seni çok seviyorum canım arkadaşım.'' dedi neşeli bir sesle.

''Ben de seni seviyorum Selaycığım.''

''Çok teşekkür ederim.''

''Rica ederim Selay. Teşekkür etmene gerek yok.''

''Eh peki o zaman, taktıktan sonra sana fotoğraf atarım. Şimdi kapatmam gerekiyor. Muayeneye gideceğim.''

''Tamam görüşürüz. Çok öptüm.''

''Öptüm.'' dedi ve telefonu kapattı.

Telefonla konuştuğum süre boyunca Deniz peçeteyi boynumda tutmuş, bal gözlerini gözlerimden bir saniye bile ayırmamıştı.

''Canın yanıyor mu?''

''Hayır iyiyim.'' dedim gülümsemeye çalışarak. Ülkü Hanım gelmişti.

GEÇMİŞİN TUTSAKLARI  (+18)Où les histoires vivent. Découvrez maintenant