9

17.8K 980 78
                                    

"Zehra hanım, kalbinizde herhangi bir sıkıntı görünmüyor." dedim bininci kez bıkkınlıkla.

"Ne demek yok?! Sizi bu üniversitelerden boşa mı mezun ediyorlar?! Göğsümde bir ağrı var diyorum! Beni böyle başınızdan savamazsınız!"

"Lütfen sakin olun, arzu ederseniz ben sizi göğüs hastalıkları bölümüne yönlendireyim?" Kadın ilk önce bıdırdandı daha sonra kafa sallayıp çıktı. Bende onun çıkışıyla işlemlerini hallettim. Biraz da onlar uğraşsın. Tamam insanlarla ilgilenmek, ağrılarına çözüm bulmak çok güzeldi fakat böyle zorluk çıkaran hastalar gelince insan ben neden bu mesleği seçtim diye de düşünmüyor değildi.

Kapının tekrar tıklatılmasıyla kafamı oraya doğru çevirdim. Genç birinin girmesiyle kaşlarımı çattım, Zehra hanım benim bugün son hastamdı?

Yeni fark ettiğim çiçekleri masaya bıraktı ve söze girdi. "İyi günler, Nida hanım. Ben Akın Ak." Bu isme kahkaha atasım geldi ama kendimi tuttum. "Ben annem adına çok özür dilerim kendisinin akıl sağlığı yerinde değil." Fark ettim. "Bu çiçekleri de babam al dedi, bence gerek yoktu ama lütfen kabul edin."

"Teşekkür ederim de sizin anneniz Zehra hanım değil mi?"

"Üvey değilsem evet."

"Anladım." Kafamı çiçeklere doğru çevirdim, lale almıştı.

"Eee, şey ben artık gideyim sizin de hastanız vardır zaten. İyi günler." Ona cevap vermeye kalmadan çoktan çıkıp gitmişti bile.

Bugün ne tuhaf gündü böyle anasını satayım.

Masanın üstündeki eşyalarımı topladım. Askıdaki trençkotumu elime aldım. Hava hâlâ bahar havası olduğu için çok soğuk değildi. Laleleri de alıp odadan çıkarken bir yandan da bildirimlere bakıyordum. Alex'in story paylaştığını görüp girdim. Yayınlanan röportajın linkini paylaşmıştı. Eve gidince izlemeyi aklıma not ederek hastaneden çıktım.

.....

Eve geldiğimde rutin işlerimi halledip bilgisayar başına geçmiş ve videoyu izlemeye başlamıştım. Artık sonlarına doğru geldiğim videoyu tekrar dikkatle izlemeye koyuldum.

"Peki, Alex sana hayranlarından gelen mesajları sorsam? Hayranlarından gelen rastgele bir mesajı bize okur musun?" Bunu neden sorarsın ki? Bilsen eline ne geçer hani.

Alex önce hafifçe güldü ve baş parmağını burnuna sürttü. Daha sonra ise küçük bir çocuk gibi, "Telefonumu aldınız ama?" Dedi. Şuan onu mıncıra mıncıra sevesim vardı.

Arkadan bir kız hemen telefonu ona vermişti. Bu stüdyodaki herkesin gülmesine sebep oldu. "Tamam o zaman bir sayı söyleyin." Tekrar arkadan biri "33!" Diye bağırdı.

Ve evet üşenmeden saydılar.

Tüm bu sayma işlemi boyunca zaten kaşları çatıktı ve mesaj kiminse daha da çatıldı.

"İngilizce değil," dedi önce "Sanırım Türkçe yani türk biri." Kalbim haddinden fazla hızlı atmaya başladı. "Nasıl olduğumu sormuş sanırım."  Ben olabilir miydim o türk?

Bu cevap muhabiri tatmin etmiş olmalıydı ki devam etti. Ama Alex çok dalgındı. Önceki cevaplarının aksine daha kısa cevaplar vermeye başladı.

Raportajı bittiğinde bende yorumları okumaya başladım. Daha yeni yayınlandığı için çok fazla yorum yoktu. Çoğunu okudum yorumların ama biri daha çok ilgimi çekti.

@48: O türk kızı kimse büyük etki bıraktı gibi:)

***

Bıraktı.. bıraktı tabi 48

OPİA (texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin