62

3.3K 193 18
                                    

tamaaamenn Nil-Akın bölümü yazdımm

bu bölüm italikler ingilizce değil

Bölüm Nil'in ağzından,

***

Bavulu sürüye sürüye indim uçaktan. 1 haftalık tatil için niye bu kadar şey almıştım acaba? Tamamen kendime işkenceydi bu yaptığım.

Kendime söve söve bavulu sürüklerken bana bakan bir çift göz hissettim. Başımı kaldırmamla onu gördüm. Akın'ı. Kalbim istemsizce hızlanırken ona doğru az öncekininden daha sakin bir şekilde ilerledim.

"Hoşgeldin, cingöz." Göz devirdim bu dediğine bana cingöz demesi asla hoşuma gitmiyordu çünkü. "Bana şunu diyip durma ya, ayrıca hoşbuldum."

Valizimi elimden almasıyla az önce benim zar zor
çektiğim valizi sapınından tutup kaldırması ve arkasındaki uzun merdivenden aşağı taşıması bende hiç olmayacak etkiler yaratmaya başlamıştı. Kendime gelmeliydim. Hemde en acilinden.

"Nasıl geçti tatilin?"

"Bitmesi hariç süperdi, kızlarla eğlendim. Üniversitede bir arkadaşım vardı çalışmak için oraya taşınmıştı onunla görüştüm. Çok iyi birisidir tanısan sende seversin eminim."

"Kim? Belki oradaki hastanede çalışıyordur da duymuşumdur."

"Batu Sevcan, yani Batuhan Sevcan." Kaşlarını kaldırdı daha sonra çattı.

"Tanımıyorum."

"Çok kafa çocuktur tanışma şansınız olsa keşke." Evet iyi çocuktu ama şuan bunları sırf tepkisi için söylüyordum yoksa tanışmalarına o kadar da gerek yoktu.

"Artık kesin tanımam gerekiyor sanırım Batu'yu."

"Karısını da tanımış oldum. Onun dışında baya kıyafet aldım ondan valizim bir tık ağırlaştı. Üstüne oturarak kapattım."

Karısı dediğim an çatılı kaşları düz çizgi hali almıştı. "Ya ne güzel, anladığım kadarıyla baya özlemişsin İstanbul'u." Kinayesiyle güldüm.

Aslında bir hafta daha iznim vardı ama hem daha fazla Nida'nın yanına kalıp onları rahatsız etmek istemiyordum hem de geçen günkü konuşmamızda beni özlediğini söylediği için erken gelmiştim. Açık söylemek gerekirse bende onu özlemiştim. Atışmalarımızı, herhangi bir konuda çok alakasız sohbetler etmemizi, çalışmamasına rağmen evrak işi bahanesiyle hastaneye gelmesini özlemiştim.

"Özledim aslında."

"Özledin mi gerçekten?" Bana bakıp şaşırarak sorması ile gülümsedim. "Özledim."

Daha sonra arabaya kadar konuşmamıştık. Arada sırada gizli gizli ona bakıyordum ve aynı benim gibi güldüğü gördükçe daha da gülesim geliyordu.

Hayır Nil, sen birini sevemezsin. Unutma sen birini seversen o gider. Onu kaybedemezsin Nil, ya da bırak gitsin. Hayatında bir kara lekeye gerek yok. Akın senden iyilerine layık, Aylin gibilerine.

Kesik izleri olan kolumun ürpermesi ile üstümdeki cekete iyice sarıldım. Nil, onu düşünme.

"İyi misin?" Anın etkisinden çıkmamı sağlayan sese döndüm. Karşımda durmuş, biraz bana doğru eğilmişti. Geri çekildim hemen. Zaten iyice yaklaştığımız arabaya doğru daha hızlı yürüdüm. Sanki birazdan aynı arabaya binmeyecekmişiz gibi bu yaptığımın saçmalığı neydi?

Arabanın kapısını açıp ön koltuğa oturdum. O da valizi bagaja bırakıp bindi arabaya. "Evin adresini gönderiyorum sana." Telefonu çıkarıp onun mesaj sayfasına giriyordum ki elimi tuttu.

OPİA (texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin