Begin With Shine

66 5 0
                                    

Bu bölüm Xiao Zhan'ın bakışından yazılmıştır.

  Merdivenleri adım adım tırmanırken tahta korkuluklara parmağını sürterek hareketini devam ettirdi. Bej duvarlar görüşünü kısıtlasa bile bu darlık değildi onu sıkan, onu sıkan tek şey düşünceleriydi ve bu sesler asla yalnız bırakmayacak gibiydi.
  Sonunda teras katına geldiğini yüzüne çarpan serin rüzgarla anladı, biraz da olsa düşüncelerini dağıtmıştı bu soğukluk. Tahta parkeler her adımında gıcırdarken gözlerini ayakkabısından çekmiş hafifçe açısını yükseltmişti. Masmavi gökyüzüne parça parça dağılmış bulutlar, binalara yansıyan güneş ışığı ve şehrin sesi hepsi birbirine bağlı hepsi bir tablonun görüntüsüydü. Gözleri kilitlenmeye başladığında anladı ki düşünceleri beyninde bağırmaya başlayacaktı, buna izin verdi.

Hiçbir zaman kendisini tanıyamamıştı. Daha en sevdiği rengi bilemezken nasıl mesleği hakkında düşünmeden kararlar alabilmişti ki? Kimdi, nasıl biriydi...
  Bu zamana kadar hiç kendi kararlarını vermiş miydi? Yoksa ailesinin ona uygun olduğunu düşünerek çizdikleri o yolda düşünmeden ilerliyor muydu sadece? Hiç sorulmuş muydu ki ona ; Ne okumak isterdi, nerede olmak isterdi veya en basitinden kahvaltıda ne isterdi?
  Bunca zaman ebeveynlerince 'akıllı, uslu, sessiz çocuk' olarak etiketlenmişti.
"Küçükken çok sessiz sakin bir çocuktun asla bizi üzmez veya yormazdın. Kardeşlerin gibi değildin, aferin sana oğlum!"
Bu sözler doğduğundan beri duyduğu klasikleşmiş laflardı ve artık boynuna dolanıyorlar, nefes almasına izin vermiyorlardı.
Ne istediğini bilmiyorduysa bile şu an yaşadığı gri hayatı istemediğini biliyordu.Sevmediği bu soluk renklere ailesi bir sorumluluk daha eklemek istermiş gibi kendisine sorulmadan yaşıtı olan kadınlarla görüşmeler ayarlama cesaretini göstermişlerdi bile. Küçük bir tartışma sonrası yine de o görüşmelere katılmak zorunda kalmıştı. Herbir görüşmede kendisine olan kırgınlığı büyüyordu.

  Şimdiyse ailesi tarafından ayarlanan görüşme için geldiği bu kafede,teras katındaki demir korkuluklara yaslanıp elindeki sigarayı derin derin sokuyordu. Sadece molaya çıkabilmek için kullandığı bu şeye bu denli alışması korkutsa da fazla düşünmedi. Gözleri öylece alelade dolanırken etrafta düşünceleri çoktan ele geçirmişti bütün benliğini. Kaç saat boyunca orada kaldığını bilmiyordu, pekte önemli değildi açıkçası bugün işe gitmesi gerekmiyordu sonuçta, sadece gözleri duygusuzca etrafta dolanırken ağır ağır nefes alıyordu.

  Kendisini kaybetmişken birden duyduğu birkaç el ateşten irkilerek uzaklaşmıştı bu donukluğundan. Yan binadan geldiğini düşündüğü bu sesler onu fazla korkutmamışsa da korkuluklara gövdesini daha çok vererek neler olduğunu görmeye çalıştı. Boşuna bir çaba olsa bile kısa bi sessizlikten sonra karşı binaya yazılan cümle etkisi altına almıştı kendisini

''Bulamam unuttuklarımı, bana yol göster KY.''

Bana yol göster... Kendisinin en çok ihtiyacı olan şey bu değil miydi zaten? Bir rehber, yol gösteren herhangi biri. Özünü yaşayabileceğine onu inandırabilecek herhangi bir kimse. Duygusuzca dolanan gözleri hızlıca yazının sahibini bulma ümidiyle camları teker teker gezdi. Kirli cam pervasına yaslanan o kişiyi görünce duraksadı. Bileğindeki saatin camıyla güneş ışıklarını birleştirerek Xiao Zhan'i boşlukta daha fazla duramayacağına inandıran bu kişiye içten içe müteşekkir hissederken gözü kendi bileğindeki saate kaydı.

Saat tam 13.14' tü ve aşağı katlarda kendisini bekleyen kadın kesinlikle kalkıp gitmişti.
Farkında bile olmadan bu kişi sayesinde ilk adımını attığını anladı.

Gözlerim Gözlerine Değdiğinde-YizhanWhere stories live. Discover now