Hikayenin Akışı

112 18 17
                                    

  Ertesi gün Anastasia'yı yolcu etmiş ve geri odama dönmüştüm. Şuanda ülkenin durumuyla ilgileniyordum. Nasıl yaptığımı bilmiyordum ama her zamanki gibi bedenim ve zihnim kendi kendine hareket ediyordu. Sanki yıllardır bunları öğreniyormuşum gibi. Ki teknik olarak Kraliçe Maude yıllardır bunları öğreniyordu.

  Elimin ağrısıyla arkama yaslandım. Derin bir nefes verirken parmaklarımı kıtlattım. Gözlerim yanımda duran bir yığın kağıda kaydı.

"Eskiden insanlar teker teker bunlarla nasıl uğraşıyormuş ya?"

  Bir ülkeyi yönetmek hiçbir zaman kolay değildi. Ama o zamanlar daha da zordu.

"Biraz mola versem ülke sömürgeye geçmez."

  Masamdan kalkıp bacaklarımı esnetmek için odanın içinde tur atmaya başladım. Eris'den haber almam gerekiyordu bir şekilde. Sadece Eris değil Anastasia'dan da. Onu önemli şeyler olmadığı sürece bana yazmamasını sıkıca tembihlemiştim.

  Dedektiften haber alamamıştım. Bir muhafıza onu takip etmesi için emir vermiştim ama bir yerden sonra kaybettiğini söyleyerek geri dönmüştü. Buna asla anlam verememiştim ve hala da veremiyordum. Bir anda ortadan kaybolacak hali yoktu ya? Öyle ya, köyleri ve kasabaları aratmama rağmen bulamamıştım. Peki ihtiyacım olduğunda nasıl bulacaktım?

  Bu dedektife asla güvenemiyordum. Bir şeyler tersti bu yaşlı adamda. Onun yanında kendimi huzursuz hissediyordum.

"Lulu orada mısın? Lulu!"

  Karşıma sarı parıltılı minik bir toz bulutu belirdi. İçinden de Lulu çıktı.

"Bir sorun mu var?"

"Kısmen. Şu bahsettiğim dedektif bir hayli kafamı karıştırıyor. Onun nerede olduğunu bulamaz mısın?"

  Kafasını üzgünce iki yana salladı.

"Maalesef hikayeyi etkileyemem."

  Tek kaşımı kaldırdım.

"Canınız isterse çok da güzel yön veriyorsunuz ama?"

"O bir zorunlu istisnaydı. Bunu ise senin kendi kendine çözmen gerekiyor."

  Ofladım. Bu işten gerçekten sıkılmaya başlamıştım.

"Pekala. Sen ve Pulu ne yapıyorsunuz?"

  Bana imalı bir şekilde baktı.

"Boş durmuyorum merak etme. Biz de uğraşıyoruz. Hem de sizden de fazla."

"Çünkü bir perisiniz ve istediğiniz zaman birbirinizle konuşabiliyorsunuz. Eris ve benim böyle bir şansım yok."

  Aklıma bir anda gelen şeyle heyecanla konuştum.

"Bir dakika bir dakika, aklıma bir şey geldi."

  Lulu kaşlarını çatarak bana baktı.

"Ne geldi?"

"Madem sen ve Pulu ikimizin yanına da ışınlanabiliyorsunuz, neden aramızdaki iletişim aracı olmuyorsunuz? Benim söylediklerimi ikinizden birisi Eris'e iletebilir. Bu şekilde daha rahat haberleşmiş oluruz."

  Lulu bir elini çenesine dayarken kendi kendine mırıldandı.

"Mantıklı aslında. Olabilir."

  Yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu.

"Harika!"

°°°

Birkaç hafta sonra:

Hikaye GezginiWhere stories live. Discover now