Tünel

101 21 4
                                    

  Kapıyı geçebileceğim kadar az araladığında tahmin ettiğimiz gibi içeriyi su doluyordu. Hızlıca aralıktan geçtiğimde ne olduğunu anlamadan yere çakıldım. Düşüşümün etkisiyle acıdan nefesim kesildiğinde üstüme düşen bir ağırlıkla yere gömülmüş gibi hissettim.

"Asra! Asra iyi misin?"

  Eris üstümden hızlıca kalkıp beni de kaldırdı.

"Çok üzgünüm. Yerde olduğunu bilmiyordum."

  Ciğerlerime derin bir nefes çekip öksürdüm.

"Önemli değil, sorun yok. İyiyim."

  Eris bana sarıldığında bir elimi sırtına koydum. Birbirimizden ayrılıp ayağa kalktık.

"İyisin dimi?"

"İyiyim iyiyim."

  Karşımdaki uzun tünele baktım. Etrafımız topraktı. Sağıma baktığımda yürüme alanımızın kısıtlı olduğunu gördüm. İki kişi yan yana yürümek zordu. Çünkü hemen sağımızda sonu görünmeyen bir karanlık vardı.

"Ben her ihtimale karşı önden gideceğim. Bastığım yerlere bas."

"Buranın tuzaklarla dolu olduğunu biliyorsun dimi?"

"Evet."

  Önden ilerlemeye başladığında sıkıntılı bir nefes vererek onu takip ettim. İkimiz de temkinlice yavaş yavaş ilerlemeye başladık. Nefes alış veriş seslerimiz bile duyulmayacak kadar azdı. İkimiz de konuşmaya korkuyorduk. En azından ben korkuyordum. Peki bizi ne tür tuzaklar bekliyordu?

  Yavaş yavaş ilerlemeye devam ettik. Her adımımda daha çok geriliyordum. Kafamı çevirip topraktan yapılmış duvara baktım. Belirli yerlerde siyah siyah delikler görmemle gözlerim kısıldı. Bunlar da neydi böyle?

  Aklıma gelen ihtimalle gözlerim büyüdü.

"Eris eğil!"

  Bir andan da kolunu aşağıya çekmemle ikimiz de yere yapıştık. Ve tam kafamızın üzerinden ok müthiş bir hızla geçti. İkimiz de üzerimizdeki şoku daha atlatamamışken diğer duvarın üzerindeki diğer deliklerden de oklar fırlamaya başladı.

"Sürünerek geriye doğru git!"

  Eris dediğini yapıp geri geri gittim. Oklar durduğunda ikimiz de ayağa kalktık.

"Tuzaklar buradan itibaren başlıyor anlaşılan."

"Bunları nasıl geçeceğiz?"

  Sürünerek geçmeyi deneyebilirdik ama aşağıda da delikler vardı. Üzerlerinden de atlayamazdık.

"Daha önce hiç bu tarz filmler izledin mi?"

"Hayır."

"Güzel. Ben izledim. Bunların belirli bir süresi olması gerekiyor tahminimce."

  Oklar bir daha fırladığında refleks olarak geriye sıçradım. Eris'e baktığımda düşünceli bir şekilde oklara baktığını fark ettim. Oklar dursa bile bakmaya devam etti. Konsantrasyonunu bozmamak için ağzımı açmak istemiyordum ama içim içimi yiyordu. En sonunda oklar tekrar fırlamaya başladı ve Eris konuştu.

"Oklar beş saniye boyunca fırlıyor. Daha sonra on beş saniye duruyor."

"Peki bu okların bitmesini bekleyemez miyiz? En fazla ne kadar ok vardır ki?"

"Gerçeklikte değiliz. Bunların bir sonu olduğunu sanmıyorum."

"Off! Peki nasıl geçeceğiz?"

"Her yerde ok var. Bir yerde durup bekleyemeyiz de."

Hikaye GezginiDonde viven las historias. Descúbrelo ahora