Asıl Görev

115 22 5
                                    

"Pekala. Dinliyorum."

  Yaşlı kadın derin bir nefes aldı. Bir elini havaya kaldırıp yüzümün önünde salladığında görüşüm bulanıklaştı. Görüşüm tekrar yerine geldiğinde bir evin salonunda durduğumu fark ettim. Kaşlarımı çatarak etrafıma bakarken bir anda gelen gülme sesiyle arkamı döndüm. Baktığımda beyaz, gri saçları ve çimen yeşili gözlere sahip bir kadın gülerek elindeki malzemeleri yere bırakıyordu. Gözlerim kısıldı. Sanki bu kadını bir yerden tanıyordum.

  Kadın kafasını kaldırıp bana baktığında aynadaki yüz gözümün önüne geldi. Bu o kadındı. Üstünde koyu mor ve siyah, uzun, boğazlı bir elbise; arkasında ise yine siyah, uzun bir pelerin vardı. Pelerini arkasından süzülüyordu. Kafasında ise filmlerde gördüğümüz siyah, sivri şapkası vardı. Fazla güzel görünüyordu.

  Kadın bana bakıp gülümsediğinde bir adım geriye gittim.

"Beni görebiliyor musun?"

"Varlığını hissediyor."

  Yanı başımdan gelen sesle yerimden sıçradım. Yaşlı kadın gözlerini karşımdaki kadına sabitlemişti.

"Ne demek varlığımı hissediyor? Ayrıca biz neredeyiz?"

"Geçmişteyiz. Aradığınız cadının, kızımın evindeyiz."

  Yaşlı kadın kafasını kaldırıp bana baktığında kızıyla ne kadar benzediklerini fark ettim.

"Varlığını hissediyor. Çünkü onun soyundansın."

"Ne?"

  Kadının suratına anlamayarak baktım. Ne demek ben onun soyundanım?

"Gerçek hikaye bu işte Asra. O aptal perilerin anlattığı hikaye gerçek değil. Benim yarattığım bir uydurmaca."

  Eliyle kızını gösterdi.

"Sen onun kızısın."

  Gözlerim ikisi arasında mekik dokurken sinirlerim bozulmuş olsa gerek ki gülmeye başladım.

"Pekala, şaka yapacak birine benzemiyorsun ama her ne yapıyorsan kes şunu."

  Yaşlı kadının yüzündeki ifade silinmedi. Hala ciddiyetle bana bakıyordu. Yüzümdeki gülüş solarken kafamı çevirip hala bana bakarak gülümseyen kadına baktım. Tamam, yüz hatlarımız benziyor ve ikimizin de gözleri yeşil ama bu imkansız! O kim bilir kaç yüzyıl öncesine ait. Bense 21. yüzyılda yaşıyorum.

  Başımı yanımdaki yaşlı kadına çevirdim. Elini yüzünün önünde salladı ve görüntü kayboldu. Onun yerine başka bir görüntü geldi. Yine salondaydık. Gümüşi saçlı kadın yeşilli siyahlı, uzun elbisesi ve yine siyah pelerini ile şöminenin başında ateşi yakıyordu.

  Kapının çalması ile kadın kaşlarını çatarak ayağa kalktı ve kapıya gitti. Kapıyı açtığında yüzü yara bere içinde, ayakta zor duran bir adamla karşılaştı.

"İşte senin baban."

  Yüzümü buruşturarak kadına baktım.

"Ne saçmalıyorsun sen?"

  Tekrar kapıya döndüğümde adamla kızın konuşmalarına şahit oldum.

"Lütfen, yardım edin."

  Kız çaresizlikle bir adama bir de evine baktı.

"Lütfen."

  Adamın sesi fısıldar gibi çıktı ve sonrasında yere yığıldı. Kız korkuyla geriye çekildi. Kafasını dışarıya uzatıp etrafına baktı. Daha sonra çaresizlikle adamı içeriye sürükledi. Adamı koltuğa yatırıp hızlıca cebinden asasını çıkardı. Büyük siyah bir kazanda bir tür bitkileri kaynatırken göz ucuyla da adama bakıyordu. Bakışlarımı yanımda duran yaşlı kadına çevirdim. Kızına acıyarak adama ise büyük bir nefretle bakıyordu.

Hikaye GezginiWhere stories live. Discover now