Cüceler

88 16 4
                                    

  Gözlerimi ağaçlardan ayırmıyordum. Kırmızı kelebek bulmamız gerekiyordu acilen. Ve Anabel bize hiç yardımcı olmuyordu. Kendisi zıplaya zıplaya önümüzden ilerliyordu. Yıllardır zindanda kilitli kaldığından olsa gerek ormanın havasını sürekli içine çekip kıkırdıyordu.

"Pişt! Baksana!"

  Eris'in işaret parmağı ile gösterdiği yere baktığımda kırmızı kelebeği gördüm.

"Anabel!"

  Gözlerimi ayırmadan Anabel'e seslenmiştim. Bize doğru geldiğini hissettiğimde elimle durması için işaret yaptım.

"Kırmızı kelebek orada. Nasıl yakalayacağız?"

"Şu kavanozun içine koyacaksınız."

  Kavanozu elime tutuşturduğunda gözlerimi zar zor kelebekten çekip Anabel'e kaydırdım.

"Sen niye yapmıyorsun?"

"O zaman bu hikayenin ana kahramanı siz olmazsınız."

  O zaman sen ne işe yarıyorsun ki? Sinirle nefes vermemek için kendimi zor tuttum. Elimdeki kavanozu yavaşça Eris'e verdim. Kavanozun kapağını açıp ağacın gövdesindeki kelebeğe doğru yavaşça ilerlemeye başlamıştı. Nefesim kesilmiş bir şekilde bekliyordum. Sanki gözlerimi başka bir yere çevirsem kelebek uçacakmış gibiydi.

  Eris tam kavanozu koyacağı sırada kelebeğin uçmasıyla ağzımdan 'Hih!' sesi çıktı. Fakat Eris çevik bir hareketle kelebeği kavanozun içine tıkmayı başarmıştı. Bu sefer rahatladığımı belli eden bir ses ağzımdan çıkmıştı.

"Aferin insancık. Reflekslerin kuvvetliymiş. Bu sana hatta size artı puan kazandırır."

  Anabel kıkırdayarak zıplamaya devam etti. Eris yanıma geldiğinde kavanozun içindeki kelebeğe baktım. Çaresizce içeride uçuşuyordu. Bir anda kendimi ona üzülürken buldum. Eğer görev icabı olmasaydı asla böyle bir şey yapmazdım.

"Kelebeği bulduğumuza göre artık hızlanabiliriz."

  Anabel'e yetişerek yanında ilerlemeye devam ettik. Ne kadar zamandır yürüyoruz bilmiyorum ama artık yorulmaya başlamıştım. Üç günümüzün olması beni daha da endişelendiriyordu.

"Anabel ne kadar yolumuz kaldı?"

"Neredeyse yaklaştık."

  Çok yardımcı oldun, demek istesem de kendimi tuttum. Eris'in elinden kavanozu alıp kelebeği izlemeye başladım. Uçmaktan yorulmuş olmalı ki kavanozun içinde öylece duruyordu.

"Bir tane kelebek yeterli olacak mı?"

  Eris'in Anabel'e sorusu ile merakla cevabı bekledim. Şimdi bir de az derse kim bilir kaç saat kelebek arardık.

"Ben yeterli olacağını düşünüyorum ama cücelere belli olmaz. Daha fazlasını isteyebilir."

"Ama kısıtlı vaktimiz var."

"Biliyorum. Bu yüzden iki seçim hakkınız var. Ya kelebek ararsınız ya da cüceyi kandırıp yoncayı aldıktan sonra onu öldürürsünüz."

  Kaşlarım çatıldı.

"Bunu yapmamız yasak değil mi?"

"Yoo. Sadece cüceler bunu öğrenir ve sizin yolunuza çıkar. İşiniz daha da zorlaşır."

"Demek ki kelebek arayacağız."

"Ama ben size bunu hiç tavsiye etmezdim. Çünkü günün bitmesine az kaldı."

  Kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım. Hiç de öyle bitecek gibi durmuyordu.

"Boş yere gökyüzüne bakma. Burayı Karanlık Orman'ın tersi gibi düşün. Burada gece asla olmaz."

Hikaye GezginiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin