K-R-12 Kamp

262 40 5
                                    

Sınavlar,olaylar derken kamp günü gelmişti. Çoktan hazır olan eşyalarımı taksici bagaja koydu. Okula doğru yol aldık. Ekinle o günden sonra hiç görüşmemiştik. Artık o sapık grupta rahatsız etmedi zaten. Teyzem tatilden gelmişti. Ona tatil yaramış gibi gözüküyordu. Ne farkederki o geldi ben gidiyorum. Evde beraber duramıcaz diyemicem teyzem samet abiyle kalcak. Okulun önüne vardığımızda taksiciye parayı uzattım. Bavuluda aldıktan sonra kapıda duran batu ve asyanın yanına gittim. Ayrılmaz meşhur ikililer. "Selam" dedim neşeli sesimle ve asyaya sarıldım,sonrada batuya. Onlarda gülümsediler.

Otobüsler kalkmak üzereydi ama hocalar nilayı bekliyorlardı. Herkes mızmızlanmaya başlamıştı bile. Nilay sonunda otobüse bindi "hele şükür burada kaç kişinin hakkına girdin" dedi hoca. Nilayda dudak büzüp "makyaj çantamı unutmuşum hocam,onu almaya gittim." dedi. Ay salak bide ağızı yayık yayık konuşuyor ya deli oluyorum. "Sende haklısın ikinci yüzünü anca fondoten kapatır" dedim. Bana bakıp gözlerini devirmeye çalışti ve yerine geçti. Doruk beni dürtüp güldü. Çantamdan kulaklıklarımı çıkartıp telefona taktım. Bir parça açıp kendimi müziğin ritimine bıraktım.

"Rüya hadi geldik" sesiyle kulaklarım dolmuştu. Kaç saat uyumuştum ki ben. Bana bakan doruğa dönüp gülümsedim "kalktım tamam" diyip ayağı kalktım. Herkes sıra olmuş çantasını almaya çalışıyodu. bi hafta kalcaz insan bir tane bavul getirir ama bizim görgüsüz nilay üçtane bavul iki tane el çantası getirmiş. Bavulumu elime alıp hocaların komutunu bekledim. Doruk bavulumu benden çekip aldı "sana taşıtçağımı mı sandın" dedi. Gülümseyip teşekkür ettim. Hoca sonunda konuşmaya başladı "sevgili öğrenciler öncelikle hepiniz hoşgeldiniz... İnşallah sorunsuz güzel bir tatili birlikte geçireceğiz. Kamp alanı tamamen doğal telefonlar çekmiyor bilin... Bir çadırda iki kişi kalıcak... Kimle kimin kalacağıni biz ayarladık itiraz etmeyin. Kağıdı alın ve elden ele dolaştırın.. Çiftinizi bulup çadırınızı kurun" dedi ve sözünü bitirdi. Amma çok konuşuyordu be. Kağıt bana geldiğinde çiftime baktım. Bi an şoklama ğeçirmiş gibi oldum. Ekinle aynı çadırda. Doruğa dönüp "kimle eşleştin" dedim. Sinirle "nilay" dedi. Kıkırdama başladığımda koluma vurdu. Ona bakıp dil çıkarttım."sen kiminle eşleştin" dedi bana. Dudak büzerek "ekin" dedim. Bu sefer o gülmeye başladı. Kafasına çakarak onu susturdum. Hocalar ve sevgili okul arkadaşlarım kamp alanına yürümeye başlamışlardı. Dorukla bende onları takip etmeye başladık.

Kamp alanına gelmiştik. Ayaklarıma kara sular indi desem yeridir. Çadırlarda dağıtıldı. Ekin yanıma gelip suratıma baktı "çadırı kursanda dinlensek" dedi. Mal mal ona baktım, ben ne anlarım la çadır kurmaktan ayağı kalkıp çadırı elime aldım ve ona uzattım "ben kurmayı bilmiyorum" dedim gülümseyerek. "Hem bücür,hem sakar, hemde beceriksizsin yani" dedi alayla. "Çok beceriyorsan sen kur" dedim. Meydan okurcasına bana yaklaştı " İzle ve gör" diyip çadırı kurmaya başladı. Herşeyi ustaca yapıyordu. Sonunda kurulumu bitmişti. Alayla bana baktı "egonu yesinler" dedim gülerek. Beni takmadan çadıra girdi. Çadır dışarıdan büyük gözüküyordu. Hava kararmıştı dayanamayıp bende içeriye girdim. Ekin çoktan yatmıştı ve yine üzerini örtmemişti. Hocaların dağıttığı pikeyi alıp üzerine örttüm. Bu gece serbesstik ama yarın eğlenceler filan olucaktı. Vücudumun yorgunluğu beni benden alıyordu "yat artık tepemde azrail gibi dikilme" dedi ekin sinirle. Yanına kıvrılıp yattım. Hava bayağı soğuktu ve üşümeye başlamıstım. Birden ekin beni kendine çekti ve üzerimi örttü. "Ekin bana öyle isteyince sürekli sarılamassın" diye cırladım. Umursamayıp homurdandı, "hı-hıı" sesi çıkardı ve daha sık sarıldı. Her hareketiyle sinirlerimi bozabilen tek çocuk bu olsa gerek. Sinirle göz kapaklarımı kapattım. En iyisi bu durumu olmamış sayıp uyumak olucak.

Ani bir sesle yerimden fırladım. Tefona baktığımda sabahın dördüydü ve ekin yerinde yoktu. Çadırda açıktı. Çadırdan çıkıp telefonun ışığını açtım. Ağaçların olduğu tarafa doğru ilerledim. Bi kaç kıpırdayan ağaç ve bi kız sesi vardı. Korkuyla ağaçların arasına daldım. Ses iyice yakınlaşmıştı. Birazdaha ilerlediğimde iğrenç bir manzarayla karşılaşmıştım. Ekinin üzerinde bir kız vardı. Beni gördüklerinde kalktılar. "Saat sabahın dördü ve ormanlık bir alandayız. Siz delirdinizmi ne kadar iğrençsiniz." dedim onlara tiksinçlik dolu bir ses tonuyla. Ekin üzerini silekeleyip bana baktı ve yanıma geldi "seni ilgilendirdiğini sanmıyorum küçük hanım... Yoksa kıskandınmı." dedi alayla. Onu aldırış etmeden onların olduğu yerin tersine döndüm ve yürümeye başladım. "Ordan ormanın içine gidersin diğer yoldan gidiceksin aptal bücür." dedi ekin. Onu aldırmadan diğer yöne döndüm. Çadırların olduğu bölgeye geldiğimde kendi çadırımı bulup içine girdim. Tek istediğim o iğrençliği unutup yarım kalan uykuma devam etmek. Gözlerimi kapadığım sırada ekin çadıra girdi. "Mutlumusun işimi yarım bıraktırdın" dedi sinirle. Gülümseyip iç çektim "ah kader işte" dedim alayla. "Beni çok sinir ediyorsun. Sadece oturuyorduk ve kiz birden üzerime düştü. Kıskanma diye söylüyorum" dedi ciddi bir ses tonuyla. "Sende beni" dedim. Yanıma uzanıp gözlerini kapattı "tamam sus ve uyu" dedi. Onu aldırmadan gözlerimi kapattım ve kendimi uykuya tekrardan bıraktım.

Hocaların "uyanın.. Kalkın.. Haydı çocuklar..." sesinden sonra tüm kamp ahalesi ayağı kalkmıştı. Sabah sabah bizden ne istiyorlardı ki. Sinirle kalkıp çadırdan dışarıya çıktım. Ha bu arada ekin yine çadırda yoktu. Herkes sinirle hocaların etrafında toplaşmıştı. Haklılarda sabah sabah kalkılırmı be. "Aaaa içiniz geçmiş çocuklar sizin. Erken kaldırdım evet ama erken kalkmak iyidir. Herkes kahvaltıya hadi. Kaldırın popolarınızı" dedi bedenci alayla. Bu adam harbi sıyırmış. Çadıra girip fermuarını çektim. Üzerimi değiştirmem lazımdi artık. Bavulu alıp içinden spor ayakkabılarımı askılı yeşil tişörtümü ve siyah şortumu çıkardım. Hadi işkence başlasın. Sıkış tepiş çadırın içinde kıyafetlerimi değistirdim. Ayakkabılarımin bağıcığını yaparken çadır açıldı ve ekin girdi. "Yuh be. Destursuz dalınır mı. Ya giyiniyor olsaydım." dedim sinirle. "Ama giyinmiyorsun dimi yani sorun yok." dedi umursamaz bir tavırla. "Gıcık ediyorsun beni" dedim. Gülerek "insan sevdiklerine gıcık olurmuş bücür" dedi. Ona dil çıkartıp çadırdan çıktım "seni sevmiyorum. Boşuna ümitlenme" diyip ordan uzaklaştım. Hayatımda gördüğüm en uyuz insan. İnsan mi o konuda şüpheliyim zaten. Sinirdem tefonumuda çadırda unutmuştum işte. Geri dönüp çadıra girdim. "Yuh be destursuz dalınır mı. Ya giyiniyor olsaydım." dedi ekin benim taklidimi yaparak. Kısasa kısas diyerekten "ama giyinmiyorsun yani dimi sorun yok." dedim. "Ne için geldin bensizliğe daha fazla dayanamadın dimi." dedi gülerek. Eğilip telefonumu aldım ve "ay sorma ekin ya" diyip çadırdan çıktım. İlk defa kavgasız bi kaç dakikamız geçmişti. Bu olay gıcıkça ve güzeldi.

Kelebeğin Rüyası (Düzenleniyor)Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz