11

261 19 0
                                    

Mark gözlerini açtığında yanında tepkisizce yatan anne ve babasına baktı. O geceye dair hatırladığı tek şey mahallede çıkan kan dondurucu gerçeklerdi.

"Anne, baba," ses yok. Mark yattığı soğuk betondan yavaşça ayağa kalkmaya çalışacak iken sırtına yediği tekme ile yüzünü buruşturdu. Her yer karanlık ve soğuktu göremiyordu hiçbir şey.

"Kim, kimsin?" Acı içerisinde kurduğu bu ses tonu arkasındaki adamı gülümsetmişti.

Mark sırtının acısı ile yüzünü buruşturarak alnını soğuk betona yasladı. Annesi ve babası yanıda yatıyor oluşu, Jimin? O neredeydi onu o bir kaç saniyede yanan ışıkda görememişti.

"Jimin kardeşim nerede?"
Sırtına yediği tekme ile dudaklarından bir haykırış çıktı.

"Jimin nerede?"

"Kardeşin bizim ile ve çok yakın zamanda buluşacaksınız." Karanlık odadan duyulan adım sesleri ile başını tekrardan soğuk betona yasladı.

Başını yana yatırarak anne ve babasının yüzünü görmeye çalıştı. Karanlık bunu engellesede orada olduklarını geçen bir kaç saniyede yanan o küçük lambadan görebilmişti.

"Anne, baba!"

...

Sen beni merak etme ben elbet uykuya dalarım ama senin uyanman lazım. Gözünü dört aç ve etrafına bak çünkü her şey çok hızlı değişiyor. Uyanman lazım ben uyuyabilirim...

...

"Jimin uyan evine geldik." Jungkook uyuyan meleğini bir süre izledikten sonra yavaşça dürttü.

"Çok üşüyorum, burası çok soğuk." Jungkook üzerindeki kalın paltosunu çıkartarak Jimin'in üzerine örttükten sonra klimayı çalıştırdı.

"Evinin anahtarı nerede Jimin?" Evet, bunu sormak şimdi aklına gelmişti Jungkook'un. Jimin uyku bir ses tonu ile dudağını büzüp sırtını Jungkooka dönerken, Jungkook bu hâline koca bir kahkaha attı.

"Jimin anahtarın nerede?" Aynı soruyu bu sefer bilerek sormuşru çünkü biliyordu o gece kapıda kaldığını ve Jimin'i geri alacağını.

"Yok anahtarım evde kaldı.  Sen git."

Jungkook, Jimin'in belini yavaş bir hareket ile tutup kendine doğru çevirerek yüzünü, yüzüne çevirdi.

"Nasıl eve gireceksin öyleyse?"

Jimin gözlerini kırpıştırarak derin bir nefes aldı ve elini arabanın kapısına uzattı. Dâha fazla burada durmak istemiyordu. Tam ineceği sırada arkadan yüksek bir ses gelmesi ile korkuyla elini geri çekti.

"Neler oluyor?" Jimin başını korku ile Jungkook'a çevirdiğinde, Jungkook gülümseyerek arka aynadan Jin'e bakıyordu.

"Hey dostum bakın kimi getirdim sana?" Jin arka koltukta ve kendi arabasında duran Mark'a kısa bir bakış atarak Jungkook'un arabasına doğru ilerledi. Jimin yanında uyurken Jungkook Jin'e haber vermiş ve onu bu adrese getirmesini istemişti.

Jimin anlamayan gözler ile Jungkook'a bakıyorken, Jungkook seri bir hareket ile araçtan inerek Jin'e doğru ilerledi.

"Dostum söyle bakalım bu işi iyi yapabilmiş miyim?"

Jin sırırarak Jungkook'a bakarken, Jungkook düz bir eda ile adımlarını arabada gözü kapalı bir şekilde oturan Mark'a yönlendirdi.

Jimin arabadan inen abisine şaşkınlık ile bakıyorken, koluna dokunan ellere aldırış etmeden koşarak abisine doğru ilerlerledi.

"Abi!"

"Jimin, kardeşim neredesin?" Mark, Jimin'i bulmak için ellerini uzattığında, Jimin abisinin gözlerini açarak sıkıca sarıldı.

"Gidelim buradan abi." Mark başını Jimin'in omuzuna yaslayarak başını salladı.

"Gideceğiz Jimin, gideceğiz."

Her şeyin değişeceği ve Dünya'nın bir kumar üzerine kurulu olmadığını, dünya sadece kaybedenlerin bir zaferi olmadığını önce Jimin ve Mark, sonra ise Jungkook ve Jin görecekti.

Unutma; 'Her şey ânını bekler.'

...

Bölüm sonu.

ŞEHİR EŞKİYASI / JİKOOKWhere stories live. Discover now