17

172 15 0
                                    

Jimin gözlerini kapatarak bir süre sessizliği dinledi. Evet, bugün şehir sessizdi.

Polis siren sesleri ile yattığı yataktan doğrularak bakışlarını pencere'ye çevirdi. Bir gurup polis memuru sokağı inceleniyor ve nöbet tutuyordu.

"Umarım şehir eşkiyası bir an önce tutuklanır yoruldum her gece bu sokakta bulunmaktan."

Bir polis memuru kelepçesini beline takarken, diğer polis memuru onaylarcasına bir şeyler mırıldanıyordu. Jimin bakışlarını karşı evlere çevirdiğinde, hiçbir lamba dâhi yanmıyordu. Terk edilmiş bir şehirdi âdeta.

Pancereyi kapatarak karanlık odaya doğru çıplak ayakları ile ilerledi. Televizyonu ve lambaları dâhi açmıyordu işi ve parası yoktu en yakın zamanda bir iş bulması gerekiyordu. Odasına doğru ilerleyerek abisninin yatağına uzanarak bakışlarını karanlık tavana çevirdi. Yalnızlık ilk defa canını yakmıştı.

...

"Dostum yarın gece gidiyorum." Jin, Jungkook'a dönerek rahatlamış bir şekilde kollarını başının altına koyarken, Jungkook kaşlarının çatarak başını salladı.

"Jin, inan nereye gittiğini merak etmiyorum ama başımızı belaya sokacaksan-"

"Ah, güven artık bana dostum!" Jin ayağa kalkarak küçük dosyayı eline aldı.

"Dostum unutmadan küçük birşey söylemek istiyorum sana." 

Jungkook telefonundan başını kaldırınca, Jin gülerek Jungkook'a bakıyordu.

"Evet, Jimin ile ilgili dostum!" Jungkook telefonu cebine koyarak Jin'e doğru yaklaştı.

"Ne demeye çalışıyorsun Jin?"

"Jimin şuan kendi evinde sadece bunu bilmeni istedim." Jin elindeki dosya ile kendi odasına doğru giderken, Jungkook çatık kaşlar ile öylece boş depoya baktı bir süre.

"Ahh, Park Jimin!"

...

Jungkook mahalleden en uzak noktaya aracını park ederek araçtan indi. Mahallenin sessizliği ile gülümsedi.

"Park Jimin benim ile buluşur musun?"

Adımlarını apartmana doğru yönledirerek açık olan kapıyı itti. Tek tek çıktı merdiven basamaklarını. En üst kata geldiğinde biraz tereddüt ederek zili çaldı.

Bir dakikadan az bir süre içinde kapı açılmıştı. Jimin karşısında yorgun ve ağlamaktan şişmiş gözler ve şaşkın bakışlar ile Jungkook'a bakıyordu.

"Sen..." Jungkook başını iki yana sallayarak Jimin'in yanından geçti ve salona doğru ilerledi.

"Derhâl çık evimden!" Sesi titriyor, ayakları, ayakta durmakta zorlanıyordu.

Jimin herne kadar Jungkook'u evinden çıkmaya çalışsa'da, Jungkook oturduğu koltuktan hareket dâhi etmeden Jimin'i izliyordu.

"Jimin dinle beni."

"Seni dinlemek istemiyorum. Evimden çıkıp gideceksin!" Jungkook duruşunu dikleştirerek oturduğu kanepeden yavaşça kalktı. Jimin, Jungkook'a dolu gözler ile bakarken, bir yandan ise dış kapıyı gösteriyordu.

"Seni görmek istemiyorum. Sen benim ailemi aldın benden!" Jungkook sinirle Jimin'e doğru bir kaç adım atarak kollarını sıkıca tuttu.

"Beni dinlemek zorundasın Jimin!" Jimin gözlerini kırpıştırdığı sırada dudaklarının arasından küçük bir hıçkırık çıktı. Jungkook sıkıntılı bir nefes vererek kendisini geri çekti.

"Jimin gidelim buradan."

Jimin'in alt dudağı istemsizce büzülerek ağlamalarının arasından bir hıçkırık dâha çıkardı.

"Gelmeyeceğim senin ile hiçbir yere!" Durmuyordu. Ne ağlamaları, nede dudaklarının arasından çıkan küçük inlemeler durmuyordu.

Jungkook, Jimin'e acı içinde gülümseyerek elini ensesine götürdü. Burada tek başına bırakamazdı.

"Jimin... Seni burada bırakıp gidemem." Jimin gülümseyerek yere çömeldi.

"Ailemi benden aldın, tek başıma kaldım."

"JİMİN ben seni almak için aileni aldım senden!"

Sessizlik. Jimin şaşkınlık ve korku ile çömeldiği yerden kalkarak, önündeki adama baktı. Ne demişti o? Ailemi beni almak için mi?

Jungkook tam bir şey demek için dudaklarını aralayacak iken, yanağında hissettiği el ile başı yana savruldu. Jimin ağlayarak Jungkook'a tokat atmıştı.

"Senden nefret ediyorum!"

Jungkook başını bir an olsun Jimin'e çevirmedi ve o an aklına gelen ilk şeyi yaparak sıkıca tuttu ince bileği.

"Bırak!" Bırakmadı. Seviyordu ve aklına gelen şeyi yapacaktı.

...

Bölüm sonu.

ŞEHİR EŞKİYASI / JİKOOKWhere stories live. Discover now