12

238 18 0
                                    

Altı Ay Sonra

Mahhale oldukça sessiz ve terk edilmişti. Jimin abisi ile kaldıkları bu evde oldukça sıradan bir hayat yaşıyordu.

"Abi değil, huyung diyeceksin!"

Jimin mutfak kapısından abisine doğru dönerek kaşlarını çattı. Hâlâ telefonu ile ilgileniyordu.

"Abi derhâl bana yardımcı ol yemek yapamıyorum!"

Mark, Jimin'e göz ucu ile bakarak omzunu silkti ve bir leş dâha aldı.

"Peki öyleyse bende yemek yapmıyorum dışarıdan yemek söylemek zorundasın."

Jimin tam koltuğa oturacağı sırada götünün altında hissettiği bacak ile sinirle abisine döndü.

"Abi çek şu bacağını."

"Param yok Jimin git yemek yap."

Jimin tam bir diyeceği sırada dışarıdan yükselen ses ile ayağa kalktı. Bu ses dâha önce alışık oldukları ses ile aynıydı.

"Jimin içeriye geç ve sakın camdan dışarıya bakma!"

"Şehirde ve mahallede çoğu kişi kalmadı." Jimin'in ses tonu Mark'ı da paniğe sokmuştu.

"Bu adamların ne istediklerini bilmiyorum. Jimin içeriye geç."

Jimin, Mark'ın söylediklerini yaparak odalarına doğru ilerlerken, dışarıdan yükselen o gürültülü sesler kesilmişti.

"Abi, Mark!" Dakikalar geçmişti ama hâlâ ses yoktu.  Jimin, odasının kapısını açarak oturma odasına doğru ilerledi.

Mark, koltuğa uzanmış bir şekilde uyuyordu. Jimin derin bir nefes alarak, elini ensesine doğru uzattı ve mutfağa doğru ilerledi.

...

"Dostum, Jungkook sana diyorum!" Jungkook çıplak göğüsüne siyah bir gömlek giyinerek, Jin'e doğru döndü. 

"Jungkook bana para vermelisin." Jungkook'un dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme oluşurken, Jin ciddi bir ifade ile ayağa kalktı.

"Jungkook şimdiye kadar hep yanında olduğumu biliyorsun artık kendime dair bir iş kurmak istiyorm."

Jungkook başını sallayarak, siyah uzun paltosunu geçirip deponun çıkışına doğru ilerledi.

Jin sinir ile arkasından bakıyordu. Şimdiye kadar hep, 'Siyah Ejder' ile çalışmıştı ve kendini artık bir koruma, kukla olarak görüyordu. İşte o an kendine dair bir isim koyacaktı. Yolun sonunu bilmiyordu ama bu yola tecrübeleri ile çıkacaktı çünkü Siyah Ejder ile bir çok şey öğrenmişti.

Jungkook motoruna binerek, mahalleye doğru ilerledi.

"Park Jimin, benim ile buluşur musun?"

...

Jimin bakışlarını camdan dışarıya çevirdiğinde, sessiz sokaktan çıkan o motor sesi giderek uzaklaşıyordu. Umursamadı. Bakışlarını gök yüzüne çevirerek gözlerini kapattı.

"Jimin yemek yap açım."

"Evde sadece makarna vardı abi onu yaptım." Mark uykulu gözler ile sersem, sersem mutfağa doğru ilerlerken, söyleniyordu.

"Jimin bu semtte dâha fazla duramayız biliyorsun değil mi?" Jimin bakışlarını camdan çeviremeden başını salladı.

"Nereye gideceğiz ki?" Mark bir süre düşünerek aklına gelen ilk şeyi söyledi.

"Zamanında bir dağ evimiz vardı. Sanırım oraya gideceğiz Jimin burada işe bile giremem ben heryer kapalı."

Jimin cam kenarından ayrılarak mutfağa, abisinin yanına doğru ilerledi. Dağ evinden yeni haberi oluyordu.

"Ne demek bir dağ evimiz vardı abi?" Mark, makarnayı hızlı bir şekilde yerken, Jimin dalgın bir şekilde abisine bakıyordu.

"Vardı işte Jimin! Konuşma ve git ikimizin valizini hazırla yarın bulursak otobus ile gideceğiz."

Jimin, Mark'a bir süre dâha bakarak başını salladı. Bundan yeni haberi oluyordu. Odasına doğru adımlayarak yatağın üzerine çıktı ve dolabın üzerindeki eski valizi aldı.

Başka bir semte taşınmak ona garip gelmişti. Asıl garip olan şey Jimin için, başka bir  semte taşınmak değildi... Asıl garip olan şey, dâha önce bir dağ evi olmaları, ama Jimin'in bundan haberi bile olmamasıydı. Geçmişini neden hatırlamıyordu? Bunu abisine soracaktı, sormalıydı.

...

Bölüm sonu.

ŞEHİR EŞKİYASI / JİKOOKWhere stories live. Discover now