22

174 15 1
                                    

Günler geçmişti. Jimin o gün anne ve babasından zorla ayrılmış ve Amerika'ya geri dönmüşlerdi. Jimin nefret ile Jungkook'a bir sürü soru soruyordu ama aldığı tek cevap, "anne ve baban Kore'de çok iyi şartlarda yaşayacaklar sen onları düşünme."

O güne dâir annesine söylediği en acı gerçek abisinin ölümüydü. Bayan Park ve Bay Park bu haberi oğlundan duyduktan sonra hem inanamamış, hemde çok büyük bir üzüntü içinde yıkılmışlardı.

Jungkook'un evden ayrılışının üzerinden saatler geçmişti ve giderken en ufak bir cümle kurmamıştı.

Tam o sırada Jin odaya girip tepsiyi Jimin'in önüne koyduğunda, sırıtıyordu.

"Neden gülüyorsun?"

Jimin öfke ile bakışlarını kaçırdığında Jin hâlâ gülüyordu. 

"Jimin varya çok tatlısın ama  emin ol abin senden dâha tatlı ve çekiciydi." Jimin bakışlarını Jin'e çevirerek hızla ayağa kalktı.

"Abim ile ilgili tek kelime etmeni istemiyorum Jin!"

Jin ellerini teslim olmuş şekilde iki yana kaldırarak, alt dudağını büzü alay ile.

"Oww, peki."

"Jimin neden bağırıyorsun?" Jungkook odaya girdiğinde, ikisininde bakışları Jungkook'a çevrilmişti. Jimin tek bir kelime etmeden odadan çıkıp giderken, Jungkook sinirle Jin'e döndü.

"Ne oluyor Jin?"

"Hiçbir şey dostum abartıyor. Sanırım abisini özledi." Jungkook başını sallayarak Jin'in kolunu tuttu.

"Gidiyoruz Jin."

"Hey dostum nereye?"

Jungkook gülümseyerek aşağı kata doğru ilerledi.

...

Jimin arka koltukta hem ağlıyor, hem kulaklarını kapatarak ön koltukta oturan ellerinde silah ile camdan dışarıya ateş eden Jin ve Jungkook'a bakıyordu.

"DURUN ARTIK!"

Durmuyorlardı. Duymuyorlardı.

Saatler geçmesine rağmen o silah sesleri her geçen saniye artıyordu. Jimin kollarını göğsünde birleştirerek arka koltuğa yüz üstü uzanarak hıçkırıklara boğuldu. Bu kadar güçsüz olmak canını yakıyordu ama alışık değildi.  Ailesi ile mutlu bir hayat yaşarken böyle bir hayata tutunmak, alışmak çok zordu.

'Dünya döner sen fark etmezken.'

Babasının kurduğu o cümle aklından çıkmıyordu. Dünya dönmüyordu Jimin için... Dünya Jimin için durmuştu yada buna inanıyordu.

"Hey dostum nasıldı ama?"

Jungkook sırıtarak elini ensesine götürdü.

"Jimin uyuyor musun?" Jungkok, Jimin'i kendisine doğru çevirdiğinde gördüğü görüntü ile dudakları aralandı. Gözlerindeki kızarıklık ile bir küfür mırıldandı.

"Ağlama Jimin." Jin, Jungkook'un arkasında gülmekten karnını tutarken,  Jungkook, Jimin'in belini sıkıca kavrayarak kucağına aldı.

"Ağlamanı sevmiyorum." Jimin küçük bir hıçkırık çıkararak başını Jungkook'un boynuna gömdü. Bunu bilinçsizce yapmıştı.

Jungkook kucağında yatan ve boynunu ıslatan her bir göz yaşı ile tuttuğu beli daha sıkı kavrayarak hızlı adımlar ile eve doğru ilerledi.

Jin gülümseyerek arkalarından ilerliyordu.

Jimin'in sırtı yumuşak bir yatağa değdiğinde omuzunun üzerine yatarak gözlerini kapattı. Yorgunluk tüm bedenini esir alıyordu. Dayanamadı ve derin bir uykuya daldı. Bilmiyordu uyku değildi bu belkide.

...

Kanayan yara acıtmaz... Jimin akan göz yaşlarını silerek yattığı yataktan kalktı. Jungkook karşı koltukta Jimin'i izliyordu.

"Günaydın meleğim." Jimin yüzünü buruşturarak çıplak ayakları ile yavaş yavaş, Jungkook'un yanından geçti.

"Nereye gidiyorsun?" Jungkook, Jimin'in kolunu kavrayarak kendisine doğru çekti. Jimin uyku sersemliği ile dengede durmmaya çalışarak sinirle Jungkook'a baktı.

"Lavaboya gideceğim bırak kolumu!"

Jimin lavabonun kapısının önüne geldiğinde duyduğu gülme sesi ile arkasına döndü. Jin hem gülüyor, hem çenesini kaşıyordu.

"Ah, Jimin..."

Jimin gözlerini kısarak kapıyı açtı. Bu adamı hiç sevmemişti.

...

Bay Park ve Bayan Park'ın kaldığı ev oldukça büyüktü ama oldukça sessiz ve huzursuzdu. Bayan Park başını eşinin omuzuna yaslayarak hıçkırarak ağlamaya başladı. Oğullarını özlüyordu.

Jimin'i gördüğü için mutluydu ama oğlu Mark'ın ölümünü kabul edemiyordu. 

"Eski hayatımıza geri döneceğiz üzülme." Bunu pek emin olamadan söylemişti Bay Park.

"Oğullarımı istiyorum. Oğullarımı geri ver bana." 

Bu cümlenin ardından küçük bir sallantı ile yer titremeye başladı. Bayan Park başını yasladığı omuzdan kaldırarak eşine döndü.

"Neler oluyor?" Bay Park, eşini tutarak çıkış kapısına doğru ilerledi.

"Deprem oluyor."

...

Jimin başını lavabonun aynasına yaslayarak gözlerini kapattı. Küçük bir sallanmanın ardından, küçük bir çığlık atarak kapıya doğru ilerledi. Jungkook önünde, Jin ise çoktan koşuyordu.

"Ne oluyor?" Jimin'in panik çıkan sesi ile sallantı giderek yükselmişti. 

Hissediyordu bu depremin ardından bir felâket yaşanacak ve her şey eski düzenine geri kavuşacaktı.

...

Bölüm sonu.

ŞEHİR EŞKİYASI / JİKOOKOnde histórias criam vida. Descubra agora