16

191 15 0
                                    

Işıklar birşey fark ediyorum. Bazılarınız bir bölümü atlayarak okuyor çünkü okunma sayılarına bakınca biri yüksek, biri alçak. Okumayıp atladığınız yerler olabilir.

Şimdiye kadar 'oy verin' gibi zımbırtılara girmedim. Ama oylar bu yüzden benim ve sizin için önemli. Oy atanlar, atmadıkları bölümleri gözden kaçırıp gidiyor.

Her neyse okumadığınız yerler olabilir çünkü bazı bölümlerin okunması az, bazıları çok! Dikkat ederek okuyun yoksa bir şey anlayamazsınız.

---

Aylar geçmişti ama abisinin kurduğu o sözler aklından hiçbir zaman çıkmamıştı.

"Zaman'ın içinde dakikadan önce saniye olur Jimin, saniye'yi salise oluşturur."

Neden hâlâ zaman geçmiyordu peki? Jungkook denen adamdan nefret ediyordu. Önce anne ve babasını, ardından abisini almıştı ondan.

Jimin yattığı yataktan kalkarak dolu gözlerini önce bundan seneler önce çekilmiş olduğu aile tablosuna çevirdi. Jimin dâha çok küçüktü o fotoğrafta.

Gitmeliydi. Şehire geri dönmelidi. Hayır, burada çiftlik evinde durmak ona dâha güvenilir geliyordu. Adımlarını odanın kapısına doğru yönlendirdi. Karanlığı hesap etmeden indiven basamaklarından aşağıya. O Jeon Jungkook'un, Jimin'e yaşatmaya çalıştığı şeyler neydi bilmiyordu. Neden ailesini öldürüp, kendisine dokunmamıştı?

Bahçe kapısını açarak, çıkış kapısına doğru ilerledi. Jeon Jungkook ile hesaplaşmak istiyordu ama ona karşı yapacağı hiçbir şeyi yoktu. Abisi Mark'ın söylediği şey aklından çıkmıyordu ama içinde intikam duygusu vardı. Ya Jeon Jungkook'dan intikam alacaktı, yada abisinin dediğini yapacak ve ondan uzak duracaktı.

...

"Dostum durum nedir?" Jungkook, Jin'e kısa bir bakış atarak koltuğa doğru ilerledi.

"Mark'ı öldürdüm." Jin'in dudakları kıvrılarak sırtını koltuğun yumuşak dokusuna yasladı.

"Peki bunun nedeni nedir dostum?" Jungkook elini çenesinin ucuna götürerek dalgınca başını dikleştirdi.

"Gülme ulaşmak için önümdeki dikenleri temizlemem gerekiyordu Jin. Mark asla Jimin'e yaklaşmama izin vermezdi."

Jin başını sallayıp son zamanlarda kafasını yoran işi ile ilgilenirken, Jungkook ayağa kalkarak Jin'in önüne geçti.

"Benden sakladığın birşey var senin değil mi Jin?" Jin, Jungkook'a telaş ile bakarak hızla başını olumsuz anlamda salladı.

"Senden ne saklayabilirim dostum. Söylesene!"

Jungkook geri çekilerek odasına doğru ilerledi. Jin'in yapmış olduğu her neyse zaman ile ortaya çıkardı elbet.

...

Jimin kollarını göğsünde birleştirerek at çiftliğine kısa bir bakış attı. Abisinin ölü bedeni gözünün önünden çıkıp girmiyordu. Anene ve babasının yüzünü görmeyeli  çok uzun zaman olmuştu. Sırtına yediği yastık darbesini hatırlayınca gülümsedi.

Abisi ile hiçde iyi anlaşamıyorlardı ama onu kaybedince ne kadar iyi anlaştıklarını anladı.

Rüzgârın esintisi ile ayağa kalkarak eve doğru ilerledi. Yarın sabah erkenden şehire geri dönecekti.

...

Polis siren sesleri tüm sokağı dolduruyordu. Jimin bir zamanlar ailesi ile yaşadıkları apartman dairesine doğru ilerleyerek kapıyı zorla açtı.

"Hey, bana para verecek misin yoksa zorla mı alayım senden?" Jimin arkasına dönerek elindeki küçük valizi yere bıraktı. İki tane genç yaşlarda olan adamlar ellerinde tutmuş oldukları çakıları ile kendisine bakıyordu.

"Param yok." Diyebildim sadece yorgun gözlerimi kaçırarak. Artık bu şehir, tanıdığı sokaklara hiç benzemiyordu.

'Vazgeçtim anılardan, senin olan sokaklardan!'

Kimse gelmedi o gece, kimse duymadı o acı çığlıkları... Polis siren sesleri giderek uzaklaşmıştı bile. Jimin acıyan yarasına elini koyarak sırtını duvara yasladı. Kalbi değildi kanayan, sadece ruhunda bitip bilmeyen acıydı.

Hepsi Jeon Jungkook'un suçuydu. Bu şehri yok eden, bu şehrin ölü bedenler ile sarmalayan tek kişi, Jeon Jungkook'du. Ailesi, kendisi... Neredeydi benliği?

Jimin ayağa kalkarak kapının hemen önünde duran valizi aldı. Evine Doğru uzanan tüm merdiven basamaklarını zorla çıkarak elini çelik kapıya uzattı.

Biliyordu. Orada bir yerlerde izleniyordu!

...

Bölüm sonu.

ŞEHİR EŞKİYASI / JİKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin