3.Bölüm

649 60 54
                                    

~...~

[Katsuki'nin Ağzından]

Aradan bir kaç gün geçmişti. Ne bana denemem için bir ilaç verilmiş ne de esrarengiz bir şeyler olmuştu. Bi' kaç kişiyle görevim gereği bilgi almak için yakınlaşmıştım. İçerde gizlilik gereği telefon kullanmak yasaktı. Telefonlar bir kutuda toplanıyordu. Sadece izin günlerinde alabiliyordunuz.

Yani bu da demek oluyor ki denekleri kurtarmak için izin günümü beklemeliyim.

Onun dışında her gün normal ve aynı geçiyordu. Yemek vakitlerinde onu alıyordum ve aşağıya indiriyordum. Yukarı çıkmak istediğinde de çıkıyorduk. Bütün gün onun ağzından bir şeyler çıkmasını bekliyordum ama nafile. Konuşmamaya yemin etmiş gibi bütün gün odasında yatıyordu.

Ona bir ara arkadaşının olup olmadığını sormuştum o da cevap olarak başını iki yana sallamıştı. Ama her gün yemekhanede aynı yere oturuyordu ve küçük bir erkek çocuğu yemeğini kaptığı gibi çıplak ayaklarıyla onun yanına gidiyordu. Tam karşısına oturuyor ve Izuku'ya heyecanlı heyecanlı bir şeyler anlatıyordu. Izuku'ya sessizce dinliyordu. Kendi yemeğinden sadece bir kaç kaşık alıp sonra kalkıyordu. Bu çocuk cidden eğer ölmezse açlıktan kendi kendine ölecek.

Sanırım bu konu hakkında konuşmalıyım. Uzandığım yatağımdan kalktım ve üstüme önlüğümü giydim. Asansöre binip 3. Kata indim. Koridorun sonundaki üzerinde 016 yazan kapıya kartımı okuttum. Odaya girdiğimde onu göremedim. "Izuku?"

Telaşla lavabodan çıktı. Burada olması içimi rahatlatmıştı. İzin günüme kadar zarar görmesine izin vermezdim. Bu sadece onun için değil diğer denekler içinde geçerliydi. Yeterince acı çekmişlerdi.

Yüzünün ıslak olmasından neden lavaboda olduğunu anladım. Her akşam buraya geliyordum oysa neden bu kadar telaş yapmıştı anlamamıştım.

"İyi misin?" Yanına gittim. Hâlâ konuşmuyordu. Belki de tek hoşuma gitmeyen huyu buydu. Izuku ne dersem hemen yapardı, hatta fazla ciddiye alırdı bu işi. Fakat 'konuş' deyince tepkisiz kalıyordu.

Ona burada olmanın sebebini anlatmak çok isterdim fakat işimi riske alamazdım. Hızlı hızlı nefes almasından bir şeylerin ters gittiğini anladım.

"Hey sorun ne? Ne oldu?" Yüzü neden kızarıktı? "Senin ateşin mi var?" Elimi alnına götürdüğümde sertçe elimi itti ve bir kaç adım geri gitti.

Bir eliyle duvardan destek alarak bir süre öyle durdu. Ben ise birden ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.

Ona normalde dokunmaya çalışınca bu kadar büyük bir tepki vermiyordu. Verdiği tepkinin, ona dokunmaya çalışmam yüzünden olup olmadığını çözemiyordum. Ona yanaşmak istiyordum ama daha da paniklerse ne yapacaktım. Oturup düzelmesini bekleyebileceğimi sanmıyorum.

Nefes alış verişleri her saniye daha da hızlanıyordu. "Izuku, sorun yok. Sana dokunmuyorum." Ellerimi kaldırdım ve bir kaç adım geriye gittim. O an anladım ki benimle alakalı bir şey değildi. Çünkü ben ondan uzaklaşsam bile nedenini bilmediğim bir şekilde panikliyordu.

Birden ağlamaya başlayıp dizlerinin üzerine düştü. Kesinlikle ne bir şey yapmış ne de sesimi çıkarmıştım. Kollarıyla kendini sarıp ileri geri olduğu yerde sallanmaya başladı. Bu panik atak gibi bir şey miydi?

Artık hıçkırarak ağlamaya başlayınca bir şeyler yapmam gerektiğini anladım. "Izuku..." bir şey değişmedi. "Izuku, bana bak lütfen." Hâlâ aynı. Ne yapmalıydım? Kendi kendine geçer miydi bu? Geçse bile ne zaman geçerdi?

Belki başını okşasam ya da ne biliyim bir şey yapsam düzelir miydi?" Yavaş ve biraz da korkarak ona doğru yaklaştım. Yanına oturdum fakat sanırım beni fark etmedi. Hâlâ öne arkaya sallanıyor ve ağlıyordu.

-DENEK 016- BkDkWhere stories live. Discover now