4.Bölüm

678 80 97
                                    

Arkadaşlar kötü bir haberim var....

Artık takipçilerim ve okuyucularım yok...

Çünkü...

O kadar tatlıydılar ki hepsini yedim<333

Ama pişman değilim(^~^) Puahhahahah!

------

"Izuku! Gelir misin, tatlım?"

"Geliyorum!" Küçük çocuk oturma odasındaki oynadığı oyuncaklarını bıraktı ve koşar adımlarla annesinin yanına gitti. Meraklı gözlerle annesine bakarken sandalyeye oturdu.

Annesi tezgah silme işini bitirdikten sonra oğluna döndü ve önüne dizlerini bükerek eğildi. "Tatlım. Biz babanla boşanmayı planlıyoruz."

Boşanmak mı? O da neydi öyle? Küçük çocuk kesinlikle bu kelimenin anlamını bilmiyordu. Güzel bir şey miydi? "Boşanmak ne anne?"

Yeşil saçlı kadın düşündü. Nasıl üstü kapalı bir şekilde anlatabilirdi bunu? "Biz babanla ayrı evlerde yaşamaya başladık diyelim. Üzülür müsün yoksa normal karşılar mısın?"

Küçük çocuğun iyice kafası karışmıştı. Neden ayrı evde yaşamak istesin ki? "Ben şu an ki halimizi seviyorum, anne ama hala boşanmanın ne demek olduğunu söylemedin?"

Kadın gözlerini yumdu ve derin bir nefes aldı. 6 yaşındaki bir çocuğa neler soruyordu böyle. Birde anlayıp cevaplamasını bekliyordu. Henüz değil diye geçirdi içinden. Küçük oğlu için o adamla biraz daha yaşamalıydı. Oğlu için. Izuku için...

Yüzüne güzel bir gülümseme yerleştirip oğlunun yanağını sıktı. "Boş ver, tatlım. Sana meyve vereceğim." Diyerek buz dolabına doğru ilerledi.

Izuku hala bir şey anlamamıştı. Annesi neden sorularına cevap vermemişti? Onunla oyun mu oynuyordu? Hem neden her zaman iyi anlaştığı anne ve babasının ayrı evlerde yaşamasını istesin ki?

Küçük çocuk kafasını buna yorarken annesi önüne elma tabağını koydu. Ardından kadın oğlunun hafif kıvırcık saçlarını okşadı ve işine geri döndü.

Tabağından bir elma alıp ağzına götürdü. Ağzındaki karışımı çiğnerken, "seni seviyorum anne. Babamı da seviyorum. Ayrılmamızı istemiyorum." Dedi.

Kadın cevap vermedi...

~...~

"Ahh, o çocuğa gerçekten sinir oluyordum!" Dedi öfkeyle ağzına haşlanmış sebzeleri sokan çocuk. Evet bu gün ki menü haşlanmış sebzelerdi. Bu şu küçük çocuk için bir hazine gibi bir şeydi. İki yıl sokakta yaşamış bir çocuk için bir tabak haşlanmış sebze hazineydi.

Yeşil saçlı çocuğa gelirsek iştahsızlığı devam ediyordu. "Abi." Kendisine seslenen, isminin Saio olduğunu öğrendiği çocuğa baktı. "Sen neden hiç gülümsemiyorsun?"

Hayatta gülümsemeye değer bir şey var mıydı ki? Eğer varsa Izuku'nun karşısına neden çıkmamıştı? Gerçi bu cehennemde gülmek için bir sebep var mıydı? Yakında öleceğini bilen ve gün sayan birinin ne kadar yüzü gülebilirdi?

Sanki iç sesini duymuş gibi konuşmaya başladı. "Biliyorum abi, burada pek gülümsemek için sebep yok ama yine de hayata olumlu bakmalıyız ki güzel şeyler olsun!" Diyerek kocaman gülümsedi. Siyah saçları ve mavi gözleri olan bu çocuk Izuku'dan başka birinin yanına gitmiyordu. Izuku'nun oturduğu yer hep aynı olduğundan yemeğini kaptığı gibi çıplak ayaklarla, konuşsa onu bütün gün dinleyecek çocuğun yanına gidiyordu.

-DENEK 016- BkDkWhere stories live. Discover now