17.Bölüm

552 69 163
                                    

~...~

Bir kaç saat olmuştu. Hâlâ odadaydım ve şimdi de odadan çıkamıyordum. Saat gece yarısına geliyordu. Oturduğum yerde pencereden bakarken gözlerim pencerenin yanındaki çiçeğe kaydı. Kahverengi saksılı çiçek, uzun zamandır sulanmıyor olacak ki solmaya başlamıştı. Kurumuş bir kaç yaprağı dibine düşmüştü.

Ayağa kalktım ve yine pencere kenarında duran sürahiyi elime aldım. Dibine düşmüş yaprakları aldım ve ardından çok olmayacak şekilde toprağına su döktüm. Sürahiyi geri yerine koyduktan sonra bir süreliğine aydınlık şehre baktım.

Gece yarısı olmasına rağmen hâlâ bazı evlerin ve binaların ışıkları yanıyor, yoldan arabalar geçiyordu. Bir grup genç takıldı gözüme. Ne konuşuyorlarsa o kadar çok gülüyorlardı ki bir tane kız bütün yükünü arkadaşının üzerine vermiş öyle yürüyordu. Kız sarhoş gibiydi fakat yükünü verdiği erkek gayet ayıktı. Sanki bunun olacağını biliyordu ve bu yüzden bilerek sarhoş olmamıştı. Kıza gülümseyerek bakıyordu ve sanki kızın ona yaslanması hoşuna gidiyordu. Onun olduğunu tahmin ettiğim ceket kızların omzundaydı ve düşmemesi için ara sıra kontrol ediyordu.

Bu görüntü ilginç bir şekilde sinirimi bozduğu için perdeyi hızlıca çektim.

Oturduğum yere geri geçtim. Tekrar yüzüne baktım. Rengi yavaş yavaş yerine geliyordu sanki. Bu uyanması gerektiği anlamına gelirdi. Gülümsedim. "Uyan da bizi daha çok uğraştırma, Izuku. Sen insanları yormayı sevmezsin, özellikle beni."

Sandalyeyi biraz yaklaştırdım. Başımı göğsüne koydum ve kollarımı vücuduna sardım. Yanağım anında sıcacık olmuştu. "Üşümemen güzel." Diye mırıldandım. Tekrardan bu güzel koku uykumu getirmişti. Çilek. "İyi geceler, Izuku."

~...~

Gözlerimi yanağımdaki hareketlilikle araladım. "Neler oluyor?" Diye bir şeyler geveledim. Beni bir kaç gündür alamadığım uykumdan kim alı koyuyordu?

Kulaklarıma dolan inleme ve mırıltılarla gözlerimi tamamen açtım. Boynumun ağrımasına aldırmadan hızlıca başımı kaldırdım. "Izuku!" Heyecanla elini sımsıkı tuttum. Gözleri açık değildi ama sanırım uyanıyordu. Başında beklemeye başladım.

Bu durumda belki odadan çıkıp doktoru bulmam lazımdı ama ayaklarım yere çivilenmişti ve hareket edemiyordum. Yeşillerini görene kadar da sanırım böyle duracaktım. O kadar umutlanmıştım ki eğer uyanmazsa kendimi boğabilirdim. Sesine, gözlerine o kadar hasret kalmıştım ki artık daha dayanamazdım.

Yavaşça gözleri açılırken heyecandan kalbim durabilirdi. Gözüne birden giren ışık yüzünden gözlerini kıstı ve kırpıştırarak tekrar açtı. O uyanır uyanmaz görüş hizasında olmak istemediğimden sadece oturuyor ve tamamen ayılmasını bekliyordum.

Bir süre tavana baktı ve sanırsam en son olanları hatırlamaya çalıştı. Ardından elindeki baskıyı fark etmiş olacak ki gözleri beni buldu. İdrak edememiş olacak ki gözünü bir kere sıkıcana kapattı ve tekrar açtı. Ardından gözleri yavaş yavaş büyüdü. Yeşiller bulanıklaşırken benimde gözlerim dolmuştu.

Dudaklarımdan sadece "Izuku," çıkmıştı. Burnunu çektikten sonra sol gözünden bir damla yanağında süzüldü. Ardından ağlamaya başladı. Hıçkırıklar eşliğinde ağlarken ona sarıldım. Neden ağladığını bilmiyordum ama çok sebep vardı.

"Neden ağlıyorsun?"

"Öldüğünüzü sanmıştım," gibi bir şeyler mırıldandı ve kollarını boynuma çıkardı. Yatarak sarılmak zor olduğundan onu belinden tutup yavaşça oturur pozisyona getirdim. Bunu yapmam doğru muydu bilmiyordum. Sonuçta komadan daha şimdi uyanmıştı. Hayır, hayır, kesinlikle doktor çağırmam önceliğim olmalıydı.

-DENEK 016- BkDkWhere stories live. Discover now