25.Bölüm

310 41 64
                                    

[Izuku'nun Ağzından]

Tekrar başka bir kabustan kan ter içinde uyandığımda bu kaçındıydı bilmiyordum. Bu sefer bağırarak uyanmadığım için Katsuki'yi de uyandırmamıştım. Yavaşça yattığım yerden doğruldum. Kollarının arasından çıkıp yatakta oturur pozisyona geçtim. Biraz olsun kendime gelebilmek adına ayağa kalktım.

Ne yapacağım hakkımda en ufak fikrim yoktu. Sessiz olmaya özen göstererek banyoya ilerledim. Katsuki'nin uykusu ağır değildi. En ufak bir seste bile uyanabiliyordu. Yokluğumuda fark etmesi çok uzun sürmezdi.

Işığı açıp aynanın karşısına geçtim. Perişan olmuş yüzüme baktım. Bu gece sanki hiç bitmeyecek gibi geliyordu. "Lanet kadın..." rüyama girip duruyordu. Pardon, rüyama giriyorlardı. Geçmişte yaşanmış kötü anlar gözümün önüne gelip duruyordu ve bu benim elimde değildi. Sanki beynimin içinde eski bir kaset devamlı bir şekilde oyanatılıyordu. Sürekli başa sarıyordu kendi kendini.

Yüzümü yıkadıktan sonra banyodan çıktım. Kurulama gereği bile duyamamıştım. Yüzümdeki su damlaları çeneme doğru akıyor oradanda üstümdeki, Katsuki'nin sweatine damlıyordu.

Oturma odasındaki küçük balkona doğru ilerledim. Balkon sayılır mıydı emin değildim. Ev bir katlıydı. Ve bu balkon buradaydı. Yerden biraz yüksekteydi. Çok geniş değildi. Sadece bir tane oturmak için armut koltuk vardı. Katsuki buraya sigara içmeye çıkıyordu. Ara sıra mutfakta da içiyordu ama ben olmadığım zaman yapıyordu bunu. Yanımda içmiyordu, bir tek oradaki son gece de içmişti. Neden içmediği ise bariz bir şekilde sigara kokusunu sevmememdi. O koku bana oradaki adamı hatırlatıyordu. Nefesi aynı sigara gibi kokuyordu, sırf bu yüzden o koku benim kabusum olmuştu.

Balkona(?) geldiğimde kapıyı açtım ve arkamdan geri kapattım. Yüzüme esen rüzgar uykumu tamamen açmıştı. Hava tam anlamıyla buz kesiyordu. Bir anlığına hırkamı almadığıma pişman oldum. Gerçi o da Katsuki'nindi. İçeriye almak için tekrar gidersem çok ses çıkarırdım.

Sol da köşede duran armut koltuğa doğru ilerledim. Küçükken bunlardan hep isterdim, asla alınmadı. Gereksiz ve pahalı olduğundan bahsetmişlerdi. Ayrıca evde yer yokmuş. Odam oturma odasından büyüktü ve sadece yatak, dolap vardı. Aslında ter vardı. Neden almadıkları işe merak konusuydu.

Koltuğa oturdum. Dizlerimi kendime çektim ve bacaklarıma kollarımı sardım. Saat kaçtı bilmiyordum ama hiçbir evin penceresinde ışık gözükmüyordu. Rüzgâr aynı hızıyla esmeye devam ediyordu. Soğuktu. Ayaklarımı üst üste koydum.

Gökyüzüne baktım, bulutlarla kaplıydı. Yere baktım, karlarla kaplıydı. Ah, aptal karlar. Saio nesini seviyordu bu beyaz şeylerin. Bir kere ilk başta soğuktu. Soğuk hiçbir şeyi, yeri sevmezdim.

Ve iç organlarımın donmasını göze alarak bu aptal yerde oturuyorum. Hani sevmezdim?

Gerçi sıcak şeyleri de pek sevmezdim. Ama soğuktansa sıcağı tercih ederdim. Ama yanarak ölmektense, donarak ölmeyi tercih ederdim. Çünkü insan soğuğa alışıyordu. Bir süre sonra hissetmemeye başlıyorsun ve yavaş yavaş uykun geliyor. Yanarak ölürsem canım acır.

"Off," sanki gerçekten soğuktan donmuş gibi pozisyonumu değiştirmedim ve yan bir şekilde yattım. Şu an içeriye geçmem lazımdı ama biraz daha burada böyle yatmak istiyordum.

Birden kulağıma bir melodi ulaştı. Hüzünlü müydü, değil miydi, çözemedim. Tanrım, yoksa yine şu ergence aşk şarkılarından mıydı?

Soğuktan yüzümü buruşturmam gerekeceği yerde ben sırf bu yüzden yüzümü ekşittim. Başka bir evden geliyordu ses ama çözememiştim. Sözler girince şarkıyı kim açtıysa onunda şarkıya eşlik ettiğini fark ettim. Bir kadındı.

-DENEK 016- BkDkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin