17

95 8 46
                                    

"Oyun başladığından beri ana güç kaynağı değişti" dedim Niragi'ye.

"Yani?" dedi anlamamış bir şekilde sorar gibi.

"Jeneratörlerden kullandığınız elektrik otelin ama güç kaynağı oldu. Demek ki oyunun yöneticileri sahile sızmış. Ve bodrumdaki güç kaynaklarını yönetiyormuş. " dedim.

"Ne demek istiyorsun?" dedi Niragi.

"Tabii ki kimin cadı olduğundan bahsediyorum. Başka önemli bir şey var mı?"

"Benim cadı olduğumu ima ediyorsun yani?! Üzgünüm ama bu mümkün değil." dedi sinirle.

"Sadece yöneticilerin ana güç kaynağı yönetimi hakkında bilgileri var. En  başta bodruma inişin anahtarı sadece sizde var. O yüzden seninle başlayarak tüm yöneticileri öldüreceğim" dedim.

Hemen elindeki silahı bana doğru çevirdi son cümlemden sonra ve şöyle dedi "Sence bu tüfekle kısa mesafeden hedef alamaz mıyım?"

"Alamazsın" dedim ve sırıttım.

Sonra bir anda ona doğru koşmaya başladım "Seni aptal!" diye bağırdı bana.

Elimdeki tüm kartları yukarı fırlattım koşarken. Niragi kartlara bakarken "O da neydi aptal!" dedi. Koşarak onun yan tarafına geçmiştim bile cebimden kendim yaptığım su tabancası gibi görünen ama basınca alev atan silahı çıkarıp o bana ateş ettiği sırada yana doğru zıpladım ve Niragi'ye ateş ettim ve yere düştüm.

Onu vurmuştum. Ateş içinde yanıyordu. Yanarak çatıdan aşağı düştü.

O düştükten sonra düştüğüm yerden kalktım ve çatıdan aşağı doğru ona baktım.

Akira Anlatım

O kadar uzun süre hiç bir şey yapmadan böyle kalmıştım ki öldüm zannettim.

Ama burnuma tekrar o koku gelmeye başlayınca ölmediğimi anladım.

Çok iğrenç gelecek biliyorum ama ağzımdaki bantı ısırıp çıkartmayı denediğim için bantın her yeri salya olmuştu.

Ama bantın yarısını çıkarabilmiştim. Düzgünce nefes alabiliyordum. Tamam nefes alıyorsam ölmem herhalde.

İyi ölümden şu anlık kurtuldum ama vizem yarın bitiyor yarın ölebilirim.

Neyse en azından yalnız ölmeyeceğim. Lanet olsun ki bu sümsük gerizekalı Arisu ile öleceğim.

Bunları düşünürken ben cam kırılma ve yere düşme sesi geldi.

Birisi gelmişti. Camdan geldiğine göre büyük ihtimalle Usagi'ydi.

"Arisu!" dediğini duydum.

Arisu'nun da "Usagi" dediğini

Beni kurtarmayacak mıydı yoksa bu? O kadar merhametsiz olduğunu sanmıyorum.

Arisu'yu kurtardıktan sonra nihayet beni de çözdü. Ama ben yerine ilk Arisu'ya gitmesi ve ona sarılması...Belki de sadece fazla kıskançtım.

"Sağol" dedim zar zor ayağa kalkarken.

"Önemli değil" dedi ve gülümsedi. Bu hiç bir şeyi değiştirmezdi. Hala dediklerini unutmuyordum.

Odadan çıkarken Arisu zor yürüdüğü için Usagi onun omuzuna girdi.

Bende zor yürüyordum ama kimsenin umurunda değildi.

Tamam şu an belki de sadece hayatta olduğuma şükretmeliydim tüm bunları bir kenara bırakıp.

Bir odaya girdik. Bende onlarla gittim çünkü oyun ile ilgili bir bok bilmiyordum.

Odaya girerken arkamızdan ise koşarak Tatta ve yanında sarı tişörtlü bir kız geldi.

Tatta gelip bana sarıldı ve "Hayatta olmana sevindim" dedi. Sonra da Arisu'ya sarıldı ve "Güvendesin" dedi. Arisu gülümseyip "Evet" dedi.

O anda Usagi konuştu "Yarım saatimiz kaldı" dedi.

"Yine de bana kuralı açıkla" dedi Arisu.

Usagi oyunun kurallarını anlattı.

"Bu gelmiş geçmiş en kötü oyun ve en kötü kural" dedi Arisu.

"Ama elim sende oyununda gördüğümüz o at kafalı ebeler gibi. O insanlar kendi kurallarıyla oyuna girmek zorunda kaldılar. Bu sefer de aynı olmalı...Oyunun başlaması için cadı kızı öldürmeli ve sürenin sonuna kadsr hayatta kalmalı. Yani burdaki herkes oyunu kaybederse cadı oyunu kazanmış olur" dedim.

Şükürler olsun ki beni dinlemişlerdi.

"Cadı kim olabilir ki?" dedi Tatta.

"Cadı ben olsaydım yakalanırsam oyun biteceği için öldürenlerin yanına katılırdım" dedi Usagi.

"Yani militanlardan biri olabilir mi?" dedi sarı tişörtlü kız.

"Niragi, Last Boss ya da Aguni mi?" dedi Tatta.

"Hayır böyle olsa militanlar birbirini öldürür" dedi Arisu.

"Ama oyunun amacı bu değil" diyerek konuşmaya katıldım.

"Bu bir kupa onlusu...Sadece fiziksel değil. Aynı zamanda insanların duygularıyla oynayan bir oyun...Birbirine ihanet eder ve birbirini öldürürsün. Militanlar böyle kazansaydı çatışma olmazdı" dedi Arisu.

"Öyleyse ne?" dedi Usagi.

Arisu başını eğip "Bir tuhaflık var" dedi. Sonra başını kaşıyıp "Ne olabilir?" diyip düşünmeye başladı.

"Siz gerçekten aptalsınız. Sizce bu yaşananlar oyuncularla, mekanla ve zamanla tam uyumlu değil mi? Şapkacı öldürüldü ve ardından Momoka öldürüldü. Demek ki sahili tam anlamıyla bilen birisi bu oyunu zamanlamayı hesaplayarak yapmış. Ölümleri şans eseri olmadı. Oyun yöneticisi muhtemelen bu anı bekliyormuş." dedim.

"O zaman cadı kim?" dedi sarı tişörtlü kız.

"Şapkacı'nın ölümü Momoka öldükten sonra ortaya çıktı. Şapkacı'nın ölümünü bilenler sadece militanlar ve yöneticilerdi." dedi ileri geri bir kaç adım atarken Usagi.

"Oyun yöneticisi de muhtemelen şapkacının öldüğünü biliyordur."

"O zaman tüm sahil üyeleri şüpheli" dedi Usagi durduğu yerde.

"Oyun başlamadan 1 saat önce lobiden geçerken Momoka'nın cesedi henüz orada değildi." diye söze girdi Tatta.

"Cadı yalan söyleyebildiği için sormanın bi anlamı yok" dedi Arisu.

"Sorun şu ki oyunu başlatma için neden bu zamanı yani Şapkacı'nın ölümünü beklediler? Mesela ben oyun yöneticisi olsaydım..." diyerek konuştuğum sırsda durdum.

Bir dakika bunu onlara söylemeli miydim?

Momoka kendini öldürmüştür belki de. Oyun yöneticisi sahilde böyle bir kaos çıksın ve herkes birbirini öldürsün diye bunu yapmıştır.

Ama bunu onlara söylemedim.

Oyunun bitmesine tam 20 dakika kaldığında lobiye indim. Kimse yoktu ve cesed hala ortadaydı.

𝐅𝐀𝐃𝐄𝐃 𝐋𝐎𝐕𝐄Where stories live. Discover now