7/SAKLANAN MEKTUP

2.5K 110 22
                                    


Her şeye, herkese rağmen
Devamkee

Tam karşımda Dilara ve şu fotoğraflarını attığı çocuk vardı.

Bunun burada ne işi vardı?
Dilara'mı onu çağırmıştı?
Neden benimle tanışmak istemişti?

Ayıp olmasın diye gülümsemeye çalışarak içeriye, onların yanına gittim. Dilara çok mutluydu ve çocuğun sağ koluna sarılıyordu ama çocuğun umrunda bile olmadığı aşikardı. Çocuk bana kitlenmiş gibi bakıyordu. Masaya oturduğumda çocuk elini uzattı ve "Selam güzellik ben Hayati" demişti.

Güzellik?

İçimdeki ses 'bir tane yapıştır, sümük gibi duvara yapışsın' dedi ama sakın olmalıydım. Kızgın gözlerle Dilara'ya bakıp elini sıktım "Buket" dedim ve elimi çekip bacak bacak üstüne attığımda telefonuma Okyanus'tan mesaj gelmişti.

"1 dakika içinde o masadan kalkmazsan yakarım orayı güzelim" yazıyordu. Kaşlarımı çattım ve "Neyden bahsediyorsun be sen?" Yazdım ve göz ucuyla Hayati'ye baktığımda beni yiyecekmiş gibi bakıyordu.

Okyanus böyle bir şey yapmazdı değil mi? Yok ya yapmazdı. Ben kızgın bakışlarımı Dilara'ya çevirdiğimde ise bana özür dilercesine bakıyordu.
Tam o sırada telefonumun titrediğini fark ettim.

"Zorlama beni, kalk o masadan şekerparem" Yazmıştı. Hayati boku ise bana "Ne olmak istiyorsun Buket?" Demişti. İçimdeki ses 'ay sanane acaba' desede mecburen "Oyuncu" dedim sadece. O ise "Vayy güzelmiş. Peki neler yapmayı seversin?" Demişti.

Ya bu Dilara nasıl bu şerefsize bakmıştı? İçimden sabır çekerek "Bir şey yapmayı sevmem" dedim ve Dilara'ya bakıp "Sadece ikimizin bulunacağını sanıyordum" Dediğimde Dilara hızlıca "Biliyorum ama seninle sevgilimi tanıştırmak istedim, üzgünüm" dedi Hayati'ye bakarak ama Hayati aval aval bana bakıyordu.

Telefonum bir daha titredi.
"Peki güzelim sen istedin" Yazdığında kaşlarımı çattım ve etrafa bakındım. Tam giriş kapısına baktığımda içeriye iki tane simsiyah giyinmiş, yüzlerinde maske olan ve dağ gibi adamlar girdi. Biraz etrafa baktılar ve gözleri bizim masayı bulunca hızlı adımlarla buraya geldiler. Kalbim hızlı hızlı atmaya başladı.

Ne oluyordu böyle?
Bunlar da kimdi?

Masaya geldiklerinde sarışın olan Hayati'ye bir yumruğunu geçirdiğinde insanlar önce bize bakmış daha sonra ise korkmuş ve önlerine dönmüşlerdi. Siyah saçlı olan ise Hayati'yi zorla kafeden çıkarıyordu.

"Kimsiniz lan siz!" Diye bağırdığımda ikiside yüzüme bile bakmadılar ve Hayati'yi kafeden çıkarmış, siyah büyük bir arabaya bindiriyorlardı.

"Kimsiniz siz amına koyayım!" Diye bağırdımda araba çoktan gitmişti bile.
Araba sokaktan çıkarken Dilara boşu boşuna arabanın arkasından koşuyordu. Araba sokaktan çıktığında Dilara bana döndü ve hızlı hızlı yürümeye başladı. Yüzündeki ifade çok belliydi. Sinir ve öfke. Yanıma gelip "Onlar kimdi!?" Diye bağırınca kaşlarımı en fazla ne kadar çatabiliyorsam o kadar çattım ve "Nerden bileyim ben?" Diye sordum sakin bir sesle.
Dilara inanmamış gibi bakarak "Hepsi senin yüzünden oldu!" Diye bağırdı.

Benim yüzümden?

Derin bir nefes aldım ve "Olanların benimle bir ilgisi yok" Dediğimde kafasını olumsuz anlamda salladı. "Hayır! Her şey senin yüzünden oldu!" Dediğinde hiçbir şey söylemeden arkamı döndüm ve eve gitmeye başladım.

Her şey benim yüzümden mi olmuştu?

Galiba en yakın arkadaşımı da kaybetmiştim ama bu konuda benim bir suçum yoktu. Her şeyi Okyanus yapmıştı. Telefonumdan önüme çıkan  herhangi bir şarkıyı açtım ve Okyanus'a mesaj attım.

"Neden yaptın bunu?" Yazdım Kulaklığımdaki şarkının sesini full ederek. Aslında hemen mesaj atmasını beklemiyordum ama hemen mesaj attı.
"Çünkü sen benimsin" Yazmıştı. Hızlıca parmaklarımı oynatıp "Ben kimsenin değilim anladın mı beni?" Yazmaya devam ettim. "Senden nefret ediyorum" yazdığım gibi bir mesaj geldi.

"Bir daha böyle bir şey söyleme" yazıyordu ekranda. Bana bir şeyi yapma derseniz daha çok yapasım geliyordu ve ona sadece "Senden nefret ediyorum Okyanus" yazdım ve engellemeye çalıştım ama yine olmadı.

💙💙💙

Eve geldiğimde telefonumdan arama ve mesaj kısmını sessize aldım. Aklımdaki şeyi yapma vakti gelmişti artık. Elime siyah çöp poşetlerini aldım ve annemle babamın yatak odasına gittim.

Telefonumdan enerjik ve güzel bir şarkı açtım ve annemin dolabını açtım. Kıyafetlerini ihtiyaç sahipleri için olan kutuya atacaktım. Siyah bir poşeti açtım ve annemin kıyafetlerini doldurmaya başladım ama hava çok sıcak olduğu için üstümdeki tişörtü çıkardım ve sadece büstiyerle kaldım ve kıyafetleri doldurmaya devam ettim.

Bir yandan kıyafetleri dolduruyor bir yandan da dans ediyordum. Annemin tarafı bittiğinde büyük bir ohh çektim ve başka bir poşet açıp babamın dolabına geçtim.

Babamın takım elbiselerini çöp poşetine doldururken birden kapı çaldı.

Okyanus mu gelmişti?

Biraz tırsmıştım ama kapı bir daha çaldığında yavaş adımlarla kapının yolunu tuttum. Delikten baktığımda kimse yoktu. E o zaman kapıyı kim çalıyordu?

Yavaşça kapıyı açtığımda yerde bir çiçek gördüm. Büyük bir demet papatya vardı ve üstünde de bir not vardı. Çiçeği alıp kapıyı kapattım ve yere bağdaş kurarak oturdum. Çiçek çok güzeldi ama benim asıl meraklı olduğum kısım nottu.
Ellerim hızlıca notu açtı.
_________________________________________

Özür dilerim, affet beni şekerparem.

Dinle Beni Bi'/Yüzyüzeyken konuşuruz
_________________________________________

Çok güzel bir şarkıydı ve benden özür diliyordu.
Telefonumu elime alıp Okyanus ile olan yazışmalarıma girdiğimde 89 mesajı görünce şaşkınlıkla "Oha" dedim.

"Şekerparem telefonuna bakar mısın?"
"Güzelim tamam özür dilerim"
"Birtanem şu lanet telefona bakar mısın?"
"Bak tamam özür dilerim eşeklik ettim"
"Şu dolapla işini bitir ve telefonuna bak lütfen"

Bir dakika başka bir kamera daha mı vardı?

Ayağa kalktım ve annemlerin odasına gidip etrafa bakınmaya başladım. Hiçbir şey görünmüyordu ama kesin bir kamera daha vardı. Telefonumu elime aldım ve yazmaya başladım "Beni mi izliyorsun?" Yazdığımda çevrimiçi oldu ama 2 dakika boyunca hiçbir şey yazmadı.

2 dakikanın sonundaysa "Affettin mi beni şekerparem?" Yazmıştı. Asla sorduğum sorulara cevap vermiyordu ama sessizlikte bir cevaptı.

"Kamera nerde?" Yazdığımda beklemediğim bir şekilde "Duvardaki tablonun köşesinde" Yazmaya devam ediyordu "Şimdi beni affettin mi?" Yazmıştı.

Gözlerim tabloyu bulduğunda yüzümde alaylı bir gülümseme oldu ve tablonun tam önüne gelip "Hayır affetmedim" dedim ve tabloyu siyah çöp poşetine koydum. Telefonuma bir mesaj daha geldi "Peki beni nasıl afedersin şekerparem?" Yazmıştı.

"Mesela bana bir daha yazmazsan affederim" dedim ve tekrar babamın dolabına döndüm. Bir kaç kıyafeti daha çöp poşetine koyduğumda yere bir kağıt düştü. Yere bir mektup düştü.
_________________________________________

Sizi çok seviyorum.
Bol bol yorum yapmayı unutmayın.
Le Mie Stelle

ŞEKERPARE/Yarı Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin