8/DİNG DONG

2.5K 116 29
                                    

Bol bol yorum yapmayı unutmayın.
Her şeye rağmen Devamkeeee =]
_________________________________________

Yere düşen mektubu görünce içimi büyük bir merak kapladı. Hemen eğildim ve mektubu elime aldım. Mektubun üstünde Zümrüt'e yazıyordu. Zümrüt kimdi ki. Ellerim hızlıca mektubu açtı. Gördüğüm ilk cümleyle genzimin yandığını hissettim.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
                            Tekirdağ, 8 Ağustos 2016

Zümrüt'e

Güzeller güzeli kızım Zümrüt. Bugün senin 16. yaş doğum günün. Yanında olamadığım için özür dilerim ama sana o çok istediğin gitarı aldım. En yakın zamanda gelmeye ve sana gitarını getirmeye çalışıcam birtanem. Doğum günün kutlu olsun. Biraz işlerim yoğun bu yüzden bu aralar pek mektup gönderemeyebilirim ama seni ve anneni çok seviyorum. Kendinize çok iyi bakın.
Gece uyurken üstünü örtmeyi sakin unutma.
                                             Okan Arslantaş
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Algılayamıyordum. Yok ya ne ablası. Ellerim çok kötü titriyordu ve nefes alamıyormuş gibi hissetmeye başlamıştım. Mektup ellerimden kayıp yere düştü ve ben artık kendimi tutamadım. Hıçkırarak ağlamaya başladım.

Hıçkırmaktan sesim kısıkıncaya kadar ağladım ama geçmiyordu. Neden geçmiyordu. Neden bir bok geçmiyordu? Hani her şey geçerdi?
Ben saatlerdir ağladım ama hiçbir şey geçmedi. Ne yapacaktım ben şimdi?
Kimdi bu Zümrüt? Gerçekten ablam falan mı vardı benim?

Tişörtümün kollarıyla göz yaşlarımı sildim,telefonu elime aldım ve Okyanusa mesaj yazdım.

"Okyanus senden bir şey isteyebilir miyim?"

Okyanus "Emret güzelim"

"Bana Zümrüt Arslantaş diye birini bulabilir misin, 23 yaşında olmalı."

Okyanus "Bulurum da kim bu şekerparem?"

Bilmiyorum ki kim bu? Ne yazıcaktım ki?

"Bilmiyorum, bulacağın için teşekkür ederim"

Okyanus "Böyle küçük şeyler için teşekkür etmene gerek yok, yarın sabah bilgilerini atarım."

"Hayır gerek var"
"Tekrardan teşekkür ederim"

Okyanus "Rica ederim şekerparem rica ederim"

Mesajlardan çıktım ve mektubu tekrar elime alıp annemin makyaj masasının çekmecesine koydum. Kafamı toparlamaya çalıştıkça daha da dağılıyordu. Neyse dedim kendime neyse.

Hiçbir şey olmamış gibi babamın dolabına gittim tekrar. Zaten çok kıyafet kalmamıştı. Tekrardan çöp poşetlerini doldurmaya başladım.

💙💙💙

Sonunda bütün hepsini poşetlere doldurmuştum. Dolaplar tertemizdi artık çünkü onların kıyafetleri yoktu. Tam 4 tane büyük siyah poşet dolmuştu. Zaten yardıma ihtiyacı olanlara verilen kutu yakındaydı bu yüzden iki tanesi elime aldım ve anahtarımı alıp çıktım evden. Okulun bitmesine pek bir şey kalmamıştı ve yarın Mayıs ayına girecektik. Biraz serin esiyordu ama sorun değildi.

O kutunun olduğu sokağa girdiğim de sokağın boş olduğunu gördüm. Neden boştu ki? Normalde dolu olan bir sokaktı ama bugün bomboştu. Poşetleri kutuya attım ve geri döndüğünde şişe sesleri geldi. Sesin geldiği yöne baktığımda en az 50 yaşında olan sarhoş bir adam bana gülümseyerek bakıyordu. Çok varız bir şekilde sarhoştu. Bana doğru bir adım attığında geri gittim. Geriye gittiğimi gördüğünde yüzünü buruşturup "Ahh hadi ama güzelliiik neveye bıylee?"

Adam içkiden konuşamıyordu bile ama üstüme geliyordu. Elimi cebime götürüceğimde aklıma evden çıkarken yanıma telefonumu almadığım geldi. Ben telefonunu bile almadan evden çıkan bir maldım.

Dayının uzak bir şekilde yanından geçmeye çalıştığımda daha da üstüme geldi ve konuşmaya devam etti "Bak canın acımicak diyo-" cümlesi yarım kalmıştı çünkü bir silah sesi gelmişti. Gözlerimi kapattım ve ellerimi kulağıma koyup bastırmaya başladım. Dizlerim titriyordu. Bir süre daha ses geldi ama sonra bir anda ses kesildi.

Gözlerimi açmaya korkuyordum ama açmama da gerekiyordu. Yavaş bir şekilde Gözlerimi açtığımda sokak bomboştu ve o sarhoş dayıda yoktu. Ellerimi kulaklarımdan çektim ve etrafa bakındığım da yerde bir not gördüm.

_______________________________________

Gördüğüm bütün böyle ibneleri öldüreceğime söz veriyorum. Ayrıca kimse senin saçının teline bile zarar veremez şekerparem.
                                                   Okyanus'un
_________________________________________

Okyanus gelmişti. Okyanus gelmiş ve beni kurtarmıştı. Belki de benim kahramanımdı. Belki de benim kurtarıcımdı. Belki de benim şu zamana kadar yaşadıklarımın sonucudur..

Koşarak eve gitmeye başladım. Evim göründüğün de içimden Allah'a şükür ettim. Hemen evime girdim ve kapıyı kapattım. Derin bir ohh çektiğimde telefonuma bir mesaj sesi geldi. Yavaş yavaş telefonumun olduğu odaya gittim. Telefonuma baktığımda 2 arama ve 29 mesaj gelmişti.

"Nereye gideceksin?"
"Hava serin üzerine neden bir şey almadın?"
"O sokağa girme şekerparem"
"Güzelim girme o sokağa"

Mesajlar böyle devam ediyordu. Saçlarımı geriye attım ve Okyanusa mesaj yazdım.

"Teşekkür ederim"

Okyanus "Böyle bir şey için teşekkür etme. Ayrıca telefonunu da yanına al"

"Tamam ama bana bir daha emir verme Okyanus"

Okyanus "Sana emir vermem güzelim ama eğer istersen başka bir şey verebilirim"

Yazdığı şeye kaşlarımı çattım. Ben mi çok fesattım yoksa Okyanus çok mu saftı? Tövbee diyerek mesaj yazmaya başladım.

"Ne diyorsun ya sen?"

Okyanus "Canın ne istiyorsa söyle onu sana vereyim diyorum şekerparem. Sen ne anladın ki?"

İç sesim 'Sen var ya sen, sen çok fesatsııın' dedi. Evet galiba fesattım.
Canım bir şey istiyor muydu? Bilmiyorum ki?

"Bilmiyorum ki"

Okyanus "Birazdan kapın çalacak, bence ben senin neyi istediğini biliyorum"

"Ne istiyormuşum?"

Okyanus "Gelince görürsün"

"Meraktan patlarım ama ben"

Okyanus "Sakın patlama şekerparem, sadece 5 dakika bekle"

"Tamam"

Evin içinde dört dönmeye başladım. Ne göndericekti ki Okyanus? Yiyecek bir şey miydi? Çiçek miydi? Yaaaaa ne gönderecek bu adam??

Mutfağa gittim ve kendime büyük bir bardak soğuk su doldurdum ve tek seferde içtim. Bardağı tezgaha bıraktığım an kapı çaldı. Oh be sonunda. 5 dakika bana 5 yıl gibi gelmişti ama sonunda bitmişti. Hemen kapıyı açtım. Yerde büyük bir paket ekler ve büyük bir papatya demeti vardı. Ekler en sevdiğim tatlıydı. İkisini de aldım ve yemek masasına gidip çatala gerek duymadan ekleri sömürmeye başladım.

11. Eklerimi ağzıma attığım an gözlerime çiçeğin içindeki not çarptı. Çiçeklerle aynı renk olduğu için pek belli olmuyordu ama minik bir not vardı içinde. Temiz parmaklarımla notu alıp okumaya başladım.

"Yarın akşam benimle yemek yemeğe gelir misin şekerparem? Karar sana kalmış gelmeye de bilirsin. Saat 19:00'da aşağıda adamlarım seni bekliyor olucaklar."
_________________________________________

Şekerpareden nefret ederim ama güzel bir hitap şekli benceee.
İyi günler sir.

ŞEKERPARE/Yarı Texting Όπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα