38 4 0
                                    

Sevgili Maria'm gecemin en parlak yıldızı, bana birini sevmek için cinsiyetin önemli olmadığını öğrettin. Her şey hislerle alakalı demiştin. Haklıydın. Sen hep çaba gördün. Ailenin tek kızıydın ve ilgi sendeydi. Benimle tanışmak senin için hata olmalı. Ben sana ailen gibi çaba gösteremedim, ilgimi veremedim ve tüm hissettiklerimi olduğu gibi sana aktaramadım. Korktum, uzaklaşmak istedim. Ben uzaklaşmayı bile beceremedim. Senden gidemedim. Seni bırakabilseydim, hayatına birini alıp mutlu olurdun. Ben onu bile yapamadım. Başkasıyla olmandan korktum. Yine korku dedim. Bilirsin Maria ben böyle biriyim. Korkaklık ederek yaşanabilicek ihtimalleri yaşayamam. Hep başkalarına kızarım ama hayatımı yine kendim mahvederim.
O dükkanda saatlerce ağlamıştım. Benimle beraber ağladın. Bize çay yapmıştın ve pencere kenarındaki koltukta oturup saatlerce sohbet etmiştik. Sanki beni evde kaos beklemiyormuş gibi seninle gülüyordum. O gün ki konuşmamız hala aklımda, düşündükçe mutlu oluyorum. Seninle uzun uzun konuşma fırsatım olduğu için çok mutluydum. İki dakika önce ağlamamış gibiydik. Beni kolumdan çekiştirerek yerden kaldırmıştın. Koltuğa götürüp, bize çay yaptın. Yanıma oturduğunda şöyle demiştim.
" Maria neden beni görmemezlikten geldin?"
Derin nefes aldın. Yüzüme bakmıyordun. Yaptığın davranışlardan pişman olduğunda böyle davranırdın. Bu huyunu öğrenene kadar beni görmek istemediğini düşünürdüm.
" o günden sonra pencerene geldim yoktun, sokağa çıkmadın ve bir anda yok oldun. "
" nefes almaya bile vaktim yoktu. "
" ertesi gün sokağa döndüğümde seni gördüm. El salladım ama sen pencereyi kapattın. "
" Maria gerçekten görsem böyle bir şey yapmazdım hatta yapamazdım. Nasıl olur da yüzüne pencereyi kapatırım?"
" konuşmak istemediğini düşündüm. "
" peki sonra yanına geldiğimde niye öyle davrandın. "
" beni görmemezlikten gelip bir anda konuşmak istedin. Kırılmıştım. "
" özür dilerim Maria sana her şeyi anlatmak istedim ama vaktim olmadı. "
Derin bir nefes alıp konuşmaya devam etmiştim. Sana her şeyi anlatmak istiyordum. Bil ki o davranışlarım durduk yere değildi. Beni tanı ki kırılma. Beni her görmek istediğinde göremeyeceğini anla ki beklentilerini yükseltme.
" Maria ben her şeyime karışan, laf eden bir ailede büyüdüm. İki abim var ve en sevdiğim abim evlenip güzel bir hayat kurdu ama sevmediğim abim bizimle kaldı. Her şeyime karışırdı. Annemle babamı dolduruşa getirir kavga çıkartırdı. Bir süre önce, iş için başka şehire gitmişti fakat onun gibi biri nerede olursa olsun rahat edemez. İş yerinde olaylar çıkartıp kovulmuş. Pencerede konuştuğumuz günün akşamı o tekrardan bizim yanımıza geldi. Her şeyime karışmaya başladı. Sokağa çıkmama bile izin yoktu. O yüzden seni göremedim. Ben bu kadar değer verdiğini bilseydim gerçekten vakit bulmaya çalışırdım fakat seni uyarıyorum. Az önce yaşanan olaylarda abimi gördüm. Beni gördü ve eve geçince bu yüzden kızıp, yine eve hapsedicektir. Orada abimi görmeme, böyle olaylara karışmasına mı üzülsem? Yoksa tam seninle aramızı düzeltmek isterken , beni gördüğü için aramıza mesafe koyucak olmasına mı ?"
Yüzüm düşmüştü. Bakışlarımı dışarıya çevirmiştim. Çayını kenara bırakıp ellerimi tuttun. Sana döndüm.
" özür dilerim Nilüfer şımarıklık ettim. Önce seni dinlemeliydim."
" hayır lütfen özür dileme. Öyle düşünmen normaldi. "
" peki ya şimdi nolucak? Seni göremeyecek miyim? "
" istediğin zaman göremezsin ama senin için pencereye gelmeye çalışırım. Denk gelirsek görüşürüz. "
" senin için sürekli pencerede bekliyor olucam. "
Ellerimi daha sıkı tutmuştun. Gözlerine ilk kez bu kadar uzun bakmıştım. Gülümsedin. Gülümsedim.
" Maria bana kendinden bahsetsene. Nasıl bir hayatın var, neler seversin, boş zamanlarında neler yaparsın, sürekli tutturduğun o çantada neler var, Her gün nereden geliyorsun ? Kısaca doğumundan başla şu güne kadar her şeyini anlat. Seni dinlemek istiyorum. "
Ellerimi hiç bırakmadan oturduğun yerde doğrulmuştun. Sorduğum soruların uzunluğunu fark edip derin bir nefes almıştın. Kendinden bahsetmeyi pek sevmezdin ama bana her şeyini anlatmıştın.
" aksanımdan fark etmişsindir ki Türk değilim. Almanya'da doğdum fakat 14 yaşımdayken annemle beraber Türkiye'ye geldik. Anneannemler çok önceden Türkiye'ye yerleşmişti. Babamın işleri battı. Biz de Anneannemlerle yaşamak için Türkiye'ye geldik. Babam Almanya'daki işleri toplarsa yanına gidicez fakat kaç sene oldu. Artık ümidim yok hem burayı sevdim. Zaten artık çağırsa üniversite bitmeden gidemem. Seninle karşılaştığımız ilk gün annemle kavga etmiştik ve babamın yanına gitmeyi düşünüyordum, fakat kader seni karşıma çıkardı. Artık gitmek istemiyorum. "
" gerçekten benim için mi ?"
" evet "
Sımsıkı tuttuğun ellerimi öptün. Utanmıştım. Karşında utanmadan duramazdım. Bana karşı çok naif ve naziktin.
" hmm başka ne sormuştun? "
" kendinden bahsetmeni istemiştim. Sevdiğin şeyleri sormuştum. "
" hm o zaman kitap okumayı severim. Sen sever misin ?"
" aslında hiç okumadım. Ailem kitapların beni değiştiriceğini düşünüyor. "
" kesinlikle saçmalık. Dur. "
Ellerimi bırakıp yanımdan kalktın. Çantanı alıp yanıma geldin.
" hem içinde ne olduğunu görmüş olursun. "
Çantanın kilitlerini açıp, kapağını kendine çekmiştin. Sırt çantası kullanmak yerine, evrak çantasına benzeyen bir şey kullanırdın. Bavul gibi olan o kahverengi çantayı hala hatırlıyorum. içinde okul eşyaları vardı. Bir kitap çıkardın ve bana uzattın. Sana baktım.
" bu ne? "
" bu kitabı kesinlikle okumalısın. En sevdiğimdir. "
Kitabı aldım. Bakınmaya başladım.
" ben bunu eve sokamam ki "
Dedim. Elimden tutup ayağı kaldırdın. Kitabı eteğimin bel kısmına sıkıştırdın. Üstüne kazağımı çekiştirerek kapattırdın.
" Bak böylece kimse görmez. "
" teşekkür ederim Maria. Hemen okumak istiyorum. "
" seversen daha çok kitap veririm. "
Kitabı belimden çıkarıp oturdum. Yanıma oturdun. Ellerini uzattın. Ellerimi uzattım. Yine sımsıkı tuttun.
" başka neler seversin. "
" müzik dinlemeyi , resim çizmeyi, yemek yapmayı, dikiş ve örgü yapmayı zaten bölümüm kıyafet üzerine "
" öyle mi?"
" evet belki bir gün sanada elbise dikerim. Hatta bir gün bize gelsene sana yemek yaparım. "
" gelmek çok isterdim ama biliyorsun. "
Üzüldüğümü fark edince sohbete devam etmiştin.
" en sevdiğim renk kahverengi ve bu kadardı. Hadi sen de bahset. "
" hmm aile olaylarımı zaten biliyorsun. Onun dışında sevdiğim bir şey yok ki. Eskiden okula gitmeyi severdim fakat babam bu davalar yüzünden göndermedi. En sevdiğim renk sanırım bilmiyorum tüm renkleri severim. "
" kaç yaşındasın "
" 18 olucam sen ?"
" 19 "
O gün seninle iki saat sohbet etmiştik. Gitmem gerektiği için çok üzülmüştüm.
" Maria artık gitsem iyi olucak. "
" haklısın hadi seni eve bırakıyım. "
" gerek yok zaten arka sokak"
" benimle zaman geçirmeyi sevmedin mi ?"
" o nasıl laf çok sevdim. Bıraksalar bir gün hiç kıpırdamadan, seninle, burada oturur sohbet ederim. "
" o zaman eşlik etmeme izin ver. Biraz daha yanında durmama izin ver. "
" tamam o zaman ama eve çok yaklaşmadan gidersin. "
" tamam "
Ayağa kalktık. Ellerimden öpüp bardaklarımızı içeri götürmek için gittin. Kitabı almıştım. Bir kere daha inceleyip, senin gösterdiğin yere sıkıştırmıştım. Tek başıma kalınca korku bastırmıştı. Hemen yanıma geldin. Çantanı aldın ve dükkandan çıktık. Kapıyı kilitledin. Eve yürümeye başladık. İkimizde konuşmuyorduk. Sadece yürüyorduk. Eve yaklaştıkça korku hissediyordum. Küçükkende okuldan dönerken böyle hissederdim. Aklım o günlere gitti. Bir çocuğu evinden korkutmak için büyük çaba lazımdır. Ailem bunu başarmıştı ve ben bu korkuyla yaşamak zorunda kalmıştım.
Eve gelmiştik. Yüzümü asmıştım. Yine beni elimden tutup bir yerlere götürseydin. Gelirdim. Karşıma geçtin. Elimi tuttun.
" yarın pencerene gelirim tamam mı ?"
" tamam "
Elini yavaş yavaş bırakmıştım. Sana arkamı döndüğümde korkudan ağlamak istedim. Yine de varlığın beni daha sakin kılmıştı. Kapının önüne geldiğimde, zili çalarken yaşadığım tedirginliğimi anlatamam. Kapının açılmasını beklerken sana baktım. Gitmiştin. Şimdi daha çok ağlayasım gelmişti. Kapıyı annem açtığında yüzü sinirliydi ama bana sarılmıştı. Bana sarılırken ağladığını duydum. Kendimi tutmaya çalışmıştım fakat ailem ne kadar kötü olursa olsun, onların mutsuzluğuna dayanamıyordum. Bir yazı okumuştum. Çocuklar ne koşulda olursa olsun ailelerini hep affederler. Haklıydı. Ben sürekli ailemi affetmek için bahane arıyordum. Onların benim için çabalamasına izin vermeden affederdim. Belki de bu yüzden ailem çabalamayı bırakmıştı. Şuan bile ister istemez, onları savunuyorum. Çabalamama sebeplerinin gerçek bir ebeveyn olamadıkları için değil de, benim onları affetiğim için olduğunu söylerek yine kendime haksızlık etmiştim.

Maria'm (GXG)Where stories live. Discover now