Nilüfer

14 1 0
                                    

Maria'm güzel efulim,
Bu acı gününde benden beklediğin desteğin bu olmadığını biliyorum lakin özür dilerim sevgilim elimden gelen bu. İstersen mektubu burada kapat ve yırt at, çünkü bu mektubu destek için değil veda etmek için yazıyorum. Çıktığım balkonda esen rüzgarların bile içimi soğutmadığı bir gündeyim. Düşünüyorum, düşünüyorum ve sadece veda etmek geliyor içimden ama bunu bile beceremeyen biri olduğumu biliyorum.
Hep ilişkilerde böyle mi olur, kişi sevdiğini kendinden mi korur? Ben koruyorum işte, kaçıyorum ve beraber geçirdiğimiz yılları heba ediyorum.
Bazen geri dönüşü olmayan yollarda koştum, oysa sana adım bile atmamıştım.
Tüm çıkış kapılarımı kapatmıştım. Zor olan aşkı, korkak bir kişilikle seçmiştim. Masanın başına otururken bile ne yazarım diye düşündüm. Bir vedayı hak ediyordun ama bunu sana çok görüp, yazmaktan kaçınmak istedim. Bencil bir kalbe ikinci kişiyi koymaya çalışarak zararı kendime değil, beni kendinden çok seven sana vermiştim.
Kalbim yosun tutmuş kaya gibiydi. Sert dalgalarını üstüme saldın, beni yosundan temizlemek istedin oysa yosunlara sebep olan senin suyundu. Biz, aşkımızı hep iyi geliyor diye anlatırdık oysa en büyük zarar bizdik. Her zaman, iyi hissettiğin yer, olman gereken yer değildir diye okumuştum bir kitapta. Haklıydı. İyi hissettiğim için, sonunu başından bildiğim bir ilişkide olmamalıydım.

Ne kadar yıl geçerse geçsin asla  yaşadıklarımızı ve hayatım olan seni unutmayacağım. Neden bir kızın erkeğe ihtiyacı var ki, neden bu toplum iki kızı görmezden gelemiyor? O kadar mutluluğu bana bir erkek yaşatamazdı. Küçüklüğümden beri erkeklerden çekindim, hiç onlara yaklaşasım gelmezdi. Tanrı bunu biliyorken neden seni bana gönderdi? Neden bu kadar çocukca davranan bir Tanrı'nın yaptığı saçmalıkların acısını yaşıyorum. Seni o gün sokakta gördüğümde sana hep ihtiyacım olucağını biliyordu. Bunu daha beni yaratmadan biliyordu.
Maria'm ilk günümüzü ve şuanı hatırlıyorum. Zaman ne kadar hızlı geçti. Sanki dün seninle tanışmak için kapıya çıkan o Nilüferdim, oysa şuan veda mektubu yazıyorum. Günah diye senden kaçıştığım zamanı anımsıyorum ve seviştiğimiz günü. Ya ailemiz öğrenirse diye korktuğum günü biliyorum ve annemin öğrendiği günü. Birbirimizden ilk uzak kaldığımız günü düşünüyorum ve kavuşmamızı. Hala inanamıyorum. Nasıl olurda ellerini bırakamayan şu lanet ellerim, veda için kalem tutmaya başlar. Belki de zamanın koşuşturması yüzünden yaşadığımız o kadar zorluğu gözardı etmem yüzündendir. Hep başka yaşam derdin, doğru düzgün ibadet bile etmediğim inançlarım yüzünden saçmaladığını söylerdim lakin şuan düşünüyorum. Eğer başka bir yaşam varsa beni koynuna al, saçlarımı okşa, öp ve sarıl ama hiç bırakma. Öbür yaşamın lanetinden bile korkarım.
Sana bir çocuk veremem dedim, kedi severiz dedin. Sana bir gelecek sunamam dedim, geçmişte yaşarız dedin. Sana sağlıklı bir evlilik yaşatamam dedim, sağlıksız yaşarız  dedin. Gece olurum dedim, gökyüzünü izlerim dedin. Kış olurum dedim, kara batarım dedin. Senden başka kimsem yok dedim, ailen olurum dedin. Oldun. Her şeye tamam dedin lakin her şeye tamam demek en beklenmedik anda hayır demek mecburiyetine iter.
Beni görmen için direndiğim günleri düşünüyorum, şuan ise kaçıyorum. Görmemek isterdim. O güzel anıları yaşayınca, biriyle mutlu olunca, şuanki hayatın bana zehir olduğunu hissediyorum.

Bazen okyanusuna girmek, suyunda boğulmak, dalgalarının şiddetinde savrulmak istiyorum. Sen olan bir yerde özgür olmak istiyorum. Okyanusun en derininde kimse ulaşmasın istiyorum. Tanrı bile unutsun beni, kaybolayım istiyorum.
Şimdi bu mektubu bitirince gözyaşlarımla beraber bu masadan kalkıcam. Postaneye yetiştireceğim bu mektupla beraber hayatımda gitmiş olucak. Lakin korkmuyorum, çünkü sana emanet ediyorum. Benimle kalsalardı, onları kendimden korumak zorunda olurdum. Ruhum, yaşam enerjim, sana doyamayan o tecrübesiz genç Nilüfer'i, içimde hala heves eden ve sadece seninleyken ortaya çıkan o çocuk Nilüfer'i de sana emanet ediyorum. Sen yokken hiçbirine ihtiyacım olmayacak. Yazı bir daha böyle cıvıl cıvıl yaşamayacağım, sabah vuran ışıkları, kuş seslerini bir daha bu kadar hevesle duymayacağım, hatta kedilere bile küsücem. O kadar laf ettiğim Tanrı'ya sürekli yalvarıcam ama boşuna olduğunu bilicem. Dünya dönücek, insanlar ilerleyecek ama ben olduğum yerde durucam. İnsanlar ordan oraya savursun, birileri kolumdan tutup çeksin isteyeceğim.
Yaz akşamlarını anımsıyorum, beraber olduğumuz o yaz akşamlarını. Sıcaktan kavrulan bedenin, akşamları esen deniz kenarları, kitap okuduğumuz balkon, ektiğimiz bitkiler, beraber uyandığımız sabahlar, yeni tatlar denediğimiz dondurmacı, serinlemek için gittiğimiz tepe, yaptığımız piknikler, terlesek bile temas halinde olmamız, beraber aldığımız plaklar, kitaplar, kedimiz ve imkansız olan biz. Şuan düşününce sanki sen hiç gelmemişsin ve bunları rüyamda yaşamışım gibi hissediyorum. Bu mektubun son satırında uyanmış olurum diye acele etmiyorum. Keşke o zamanlarda acele etmek, kötü düşüncelere sığınmak ve boş sebeplerden kavgalar etmek yerine sadece anı yaşasaydık. Belki bir nasılsın demek bize iyi gelirdi. Kusura bakma Maria'm anılara dalınca anca kabuslar uyandırır.
Hatalarımı affetmeni istemiyorum, eğer affedersen üzülürsün. Umarım hayatın boyunca benden nefret eder, yaşadıklarımıza kirli anılar der unutursun. Mutlu bir ailen olmasını senden daha çok istiyorum, başkasının seni sevme ihtimalini kabullenemesem bile. Hayatına giricek kişi umuyorum ki benim gibi değildir. Hoş benden sonra daha dikkatli seçimler yaparsın. Her şey için teşekkür ederim, eğer hayatıma girmemiş olsaydın hayatta kötü kadar iyi olduğunu, sadece iyi yönlerini yaşamak için beklerken kötü anıların bile tadını çıkarmayı unuttuğumuzu, unuttuğumuz kötü anıların mutlu anılarda bizi rahatsız ettiğini fark edemezdim. Artık hayata daha olumlu bakıcam demek çok isterdim lakin senden sonra beni kimse bu denli mutlu edemez. Belki bir gün şu anlattığın diyarlara gideriz. Ölünce dersen ölürüm, rüyada dersen uyurum, hayallerimizde dersen düşünürüm ama seni bir bu yaşamda yanımda tutamam.
O kadar anıdan sonra arkadaş kalalım diyemezdim ama dibimde olmana ihtiyacım var. Veda yazarken bunu demek ne kadar çocukça. Elbet bir gün sokaklarda bizi denk getirir. Ellerimi tutar mısın, seviştiğimiz o gece gibi sarar mısın vücudumu yoksa sadece uzaktan yüzüme yabancı gibi bakıp ızdırap mı çektirirsin bana?
Her şey için teşekkür etmek istiyorum, eminim senin dışında kimse bana bunları yaşatamazdı. Böyle güzel, naif hayalleri kimse kurdurtamazdı. Ellerimi kimse bu kadar şefkatli tutamazdı. Saçlarımı kimse tarayamazdı. O lezzetli yemekleri başkası yapamazdı. Bedenimi bu denli başka kimse saramazdı. Kusura bakma Maria'm ilk vedamın tecrübesizliğinden biraz kötü anlattım kendimi, veda sebebimi bile yazamadım. Korktum. Şimdi her şeyi geride bırakıyorum ve bize veda ediyorum sevgilim. Bu eve, o sahile, tepeye, kitaplarımıza bile veda ediyorum. Burada bir kütüphane varmış oraya bağışlayacağım. Her şeyi geri de bırakıp Bedri ile Almanya'ya taşınacağız. Eğer buraya gelirsen, bizi özleyipte son kez görmek istersen senin için anılar bırakıcam. Başka bir yaşamda görüşmek dileğiyle sevgilim.

Sevgilerle Nilüfer.

Maria'm (GXG)Where stories live. Discover now