8 0 0
                                    

Sevgili Maria'm en güzel manzaram,
Dünden beri uyku tutmadı, masadan bir an kalkmadan sana bu mektupları yazdım, yazdıkça fark ettim. Ben sana olan sevgimi hiç hissettirememişim, oysa seni düşünmeden yaşadığım bir anım yoktu. Sevipte hissettirememek ne kadar kötü, oysa sevgim içime sığmıyor, taşıyordu. Oysa insanlara senden bahsetmek yerine, sana sevgimden söz etseydim biraz da olsa hissederdin.
Eve gittiğimde Bedri salonda beni bekliyordu. Aslında gideli çok olmamıştı, meğersem yine karısıyla kavga ettiği için erken dönmüş. Girdiğim gibi bağırmaya başlamıştı.
" nerdeydin? "
Hesap sorması beni çok sinir ederdi. Sonuçta karısı veya değer verdiği biri değildim, sadece dedikodu çıkar diye korkuyordu. Bilemem belki de bahanesi buydu. Sonuçta bahane üretmezse sinirini nasıl atacaktı?
" annemlerdeydim. "
" bir iki saat otur gel, ne diye bu saatte kadar oturuyorsun? "
" eve dönmek istemedim, orada kalacaktım ama annemle biraz atıştık. O yüzden bir sinirle çıktım evden, özür dilerim. "
" bir daha olmasın, canını yakarım. "
" tamam söz bir daha olmaz. Sen niye geldin? "
" o nasıl laf, gelemez miyim? "
" aman Bedri alınganlık yapma, o anlamda demediğimi biliyorsun. Gel otur şuraya da anlat. "
" yine kavga ettik. "
" aman Bedri kavgalar halledilir, hiç mantıklı geliyor mu böyle davranmak? Daha yeni çocuğunuz olmuş, evliliğiniz taze, yanındayken sev. Ölüm var, ya bir gün gönlünü almaya vaktin olmazsa? "
" Nilüfer bir gün gönlünü almaya vaktim olmazsa, beni de öldü bil. Ona sevdam öyle böyle değil fakat kırılıyorum, kırmamak için kaçıyorum. "
" emin ol o yanında olmanı isterdi. Kırmamak için susuyorsun bu güzel fakat kaçmakta aynı şey değil mi? El kadar çocukcağızla onu bir başına bırakmak mantıklı mı, böyle yapınca kırılmıyor mu? "
" haklısın yarın ona mektup yazmalıyım. Bir kaç gün sonrada dönerim ama sen de bakalım ne ara ilişkileri bu kadar anlar oldun? "
" bu dediklerim ilişkileri değil, insanları anlamakla alakalı, bir kızım ve o kızın neye kırıldığını anlayabiliyorum. Bunun için sevdaya gerek yok ki. "
Sohbetimiz bitince uyumaya gitmiştim. O kadar mutluydum ki, sen gelmiştin. Bizim için her şey yeniden başlıyordu.

O hafta Bedri yüzünden çok dışarı çıkamamıştım. Annesinin dolduruşu yüzünden sürekli kavga ediyorduk.  Şükür ki sadece bir hafta kalıp gitmişti, ya daha fazla kalsaydı, napardım?
Bedri gittiği gibi, dükkanınıza gitmiştim. Benim önlüğümü giymiş, çalışıyordun. Sabah olmasına rağmen çok doluydu. Çoğu erkek senin için geliyordu. İçten içe hissettiğim bu aptal duygunun kıskançlık olduğunu anlamıştım. Bu zamana kadar sadece abimi kıskanmıştım, o da annemin ilgisini kazanamadığım içindi fakat sana karşı hissettiğim bu kıskançlığa bir türlü anlam veremiyordum. Sana sevda gözüyle, benden başkası baksın istemiyordum. Hep mutlu ol diyorum fakat benden sonra başka birini sevme ihtimalin beni delirtiyor. Tabikide mutsuz olduğu bir evlilikte olmanı, ilgisiz kalmanı istemem fakat bana gösterdiğin kadar başkasına ilgi, sevgi de göstermeni istemem.
Beni görünce yanıma gelmiştin. Bedri ile kavgalarımız bazen fazla şiddetli oluyordu, dudağımın kenarında kalan yaralar gibi bir sürü iz oluyordu fakat kırıcı söz söylemiyordu, ailem gibi dille kırmıyordu ya, yaraları ört pas edebiliyordum.
" ailen mi yaptı? "
Dudağıma dokunmuştun. Karşımda olmana bile hala alışamamıştım, bu yüzden dokunduğun yerler şifa buluyordu.
" evet ama iyiyim, acımıyor. "
" akşam dükkanı beraber kapatalım mı? Birer kahve içer, öyle gideriz. "
" olur. "
Çalışırken sürekli göz göze geliyorduk. Akşama kadar beklemek zor geliyordu ama değerdi. Yine o pencere kenarında sohbet etmeye değerdi. Ellerimi tutucaktın, heyecanlı heyecanlı bir şeyler anlatıcaktın, utanacaktın ve sadece biz olucaktık.
Şans dükkanın kedisi olmuştu. Gelen müşterilerin masasına gider, kendini sevdirirdi. Dinlenmek için oturduğumda hemen kucağıma gelirdi. O kadar zaman onu yalnız bıraktım fakat hala beni seviyordu.
Gözüm ikide bir saatte takılırdı. Saate baktıktan sonra sana bakardım, belki senin de gözün dalmıştır diye ve öyleydi seninde gözün saatteydi. Sonra göz göze gelirdik, gülümserdik ve işimize dönerdik. Artık günlerin en heyecanlı saatleri akşam olmuştu, oysa sen gelmeden önce akşam olmasından korkardım.
Zaman ne kadar geçmemeye inatta etse, akşam olmuştu. Dükkanı topladıktan sonra bize kahve yapmıştın, bense kendimi o pencere kenarına bırakmıştım. Elinde kahvelerle geldiğinde mutluluğum yüzüme yansımıştı. Günler, haftalar, aylar sonra mutlu olmuştum. Huzurluydum, korkusuzdum.
Yanım oturup ellerimi tutup, öpmüştün.
" Nilüfer o kadar yılın hasretini asırlar geçse atlatamam, seni dibimden ayırmak bile istemiyorum. Ayrı geçen her ayımız için, yıllarca sarılmak istiyorum. "
" Umarım yıllarca sarılırız, umarım bir daha ayrılmayız. Bil ki sensiz yıllarım heba oldu, zehir oldu. "
O kadar sözün, geçip giden yılların üstüne sıkı sıkı sarılmıştık. Sarılmamız bitince elin tekrardan dudağımın kenarında, varlığını bile unuttuğum o yaraya gitmişti. Bir gözlerime, bir dudaklarıma bakıyordun fakat öpmek istediğini düşünmemiştim. Yaramın olduğu yerin üstüne bir öpücük kondurmuştun. Dudaklarımız birleşmişti. Yüzüne dahi bakamıyordum.
" geçmiş olsun, nasıl oldu? "
Sende utanıyordun fakat utanmanı sohbetin arasında gizliyordun. Oysa ben yüzüne bile bakamıyordum. Başımı aşağı eğmiş, sessizce konuşuyordum. Hem de sorunu dağıtmaya çalışıyordum.
" çok rahatsın. "
" özür dilerim, rahatsız mı oldun? "
" hayır, rahatsız olmadım ama utandım.  Yüzüne bakamıyorum. "
Ellerimi tutmuştun, konuyu dağıtıyordun ki utancım bitsin. O günü hala hatırlıyorum. İlk kez biri beni öpmüştü ve ilk kez sen beni öpmüştün. Yıllar sonra gelmen, gelmenle biten hasretim, yalnızlığım ve dahası, her şey geçmişti. En iyi günümdü.
" ben pencerene geldim ama o tahtalar hala duruyordu. "
Bir an söylediğin cümlenin ağırlığı üstüme çökmüştü. Yüzüne bakmıştım. Seni o evden uzaklaştırmalıydım.
" sen gittikten sonra çok şey yaşandı, ailem daha katı oldu fakat benim şuan Gül ile olduğumu biliyorlar. "
" ya öğrenirlerse? "
" şuan bunu düşünmek istemiyorum. "
O gün senden hemen ayrılmak istemiyordum, bu yüzden yalanıma devam etmiştim. Aileme Gül ile kaldığımı söylediğim için, benimle beraber o dükkanda sabahlamıştın. Sabaha kadar sohbet etmiştik, müzik dinlemiştik, dans etmiştik, saatlerce sarılmıştık ve beni tekrar öpmüştün. Özgürlüğümü ilk kez hissediyordum. Eve yetişme derdim, korkum yoktu. Birine hesap vermem gerekmiyordu. Dışarda sabahlamıştım fakat eve dönünce kimse vurmayacaktı. Kimse alman kız diye bana kızmayacaktı. Sadece sen, ben ve Şans vardı. Yine oturup hayallerimizi konuşmuştuk, yine hayallerimize devam etmiştik. Belki içimizde bir burukluk vardı fakat tesellimiz hayallerimizdi.
Fakat sabah olmuştu, ayrılmamız lazımdı. Beni evime bırakmak istediğini söylediğinde korkmuştum. Bahanem yoktu, sadece hayır demiştim. O kadar dil dökmeme rağmen gelmiştin. Merdivenlerin oraya geçip, zile basmış gibi davranmıştım. Sonra merdivenlere çöküp gitmeni beklemiştim. İçeri girip görmediğimi kontrol etmek istemezdin, çünkü bir hatan benim hayatımda bir iz bırakabilirdi, korkardın. Baya merdivenlerde oturduktan sonra gittiğine emin olunca etrafıma bakar, gerçek evime giderdim. Bazen ailemle yaşadığımı söyleyince şaşırırdım, garipserdim. Sonra yalanlar uydurur, gönlüne soğuk su serperdim ama bazen çok hataya düşmüştüm. Yine de benden şüphelenmemiştin. Ben iyi bir yalancı değildim, sen saf duygularınla seviyordun. Belki de beni kendin gibi sanmıştın. Keşke öyle olsaydım. Sana yalan söylerken üzülürdüm fakat mecburdum. Yine de bir gün öğrenicektin, anlatmak daha mantıklıydı ama yapamıyordum. İnanmazsın diye korkuyordum.

Maria'm (GXG)Where stories live. Discover now