29 3 0
                                    

Sevgili Maria'm güzelim,
Sen hep yalnızlıktan korkardın. Eminim şuan yalnız değilsindir, bir evin, sevgi dolu ailen vardır. Umarım kendini oraya ait hissediyorsundur ama seni biliyorum, o kalabalıkta yalnız hissediyorsundur.

O gün senin için sokağa çıkmıştım. Selam bile vermeden direkt yürümeye başlamıştın, peşinden gelmiştim ve dükkana gitmiştik. Sinirli olduğun her halinden belliydi fakat ben o olayı unuttuğum için neye sinirlendiğini anlamamıştım. Aslında o an bile gitmiyorum, seni bırakmıyorum diyip, sana dediğim o kaba kelimelere kızmanı istiyordum. Yine de kendimi kandırdığım belliydi. Sen gidicektin, gitmesen de benimle olmak için bahaneler bulamazdın. O kadar lafa kırılmadan, karşımda oturacak biri değildin.
Hasta olduğum için sandalye çekmiştin ve karşılıklı oturmuştuk. Sabırsız olduğun bacak titretmenden belliydi. Yerinde duramıyordun fakat konuyu konuşmaya pek hevesin yok gibiydi.
" Nilüfer bir şeyler öğrendim. İnanmak istemedim ama doğru olma ihtimali aklıma geldikçe mahvoldum. Beni bu vaziyetten, kirli zihniyetimden kurtar. O yüzden sorularıma net cevaplar vermeni istiyorum. O gün ki kavgaya rağmen sana darılmayan bana, iyi şeyler söyle ki, beni bu belirsizlikle kendinden uzaklaştırma. "
Uzaklaştırma dediğinde kalbim sızlamıştı. Ellerini tutup öpmek, boynuna atlayıp ağlamak istiyordum. Beni üzen sen olmana rağmen, yine sen de teselliler bulmak, vaziyetimin bu utanç verici azaplarından beni çekip çıkartmanı istiyordum.
" Maria biz zaten uzaklaştık. Bizi daha hangi felaketler uzaklaştırabilir? "
Konuyu bilmediğim için dürüst olabilir miydim, bilmiyordum. Bu yüzden sana net cevap vermeden, geçiştirmiştim. Konuşmanı beklemiştim ve sen, benden istediğin tepkiyi alamayınca konuşmaya devam etmiştin.
" Almanya'ya gideceğim diye arkadaşımla buluştum. Bu okul olayında hasta olan vardı ya, işte onunla. Biraz yürüyüşe çıktık ve yolda abini gördük. Arkadaşım onu tanıdı ve okul olaylarında abininde olduğunu söyledi. Nilüfer bunu biliyor muydun? Seni suçlamak istemiyorum fakat ihtimaller tek bir sonuca varıyor ve be- "
" madem gidiceksin. Aramızda ki her şey biticek, o zaman içimde tutup, vicdan azabı çekmek istemiyorum. O gün abim ve yanında bulunan kişilerin planlarını biliyordum. Sadece senin için korktum ve seni kurtardım. Diğerlerine yardım etme gibi bir düşüncem asla olmadı. "
Yüzündeki o dehşet ifadeyi hala hatırlıyorum. Daraldığın belliydi ve duyduklarını sindiremiyordun. Ayağı kalkıp dükkanı turlamıştın. Bir an benden nefret etmeden korkmuştum. Bu yüzden konuşmaya, kendimi anlatmaya devam etmiştim. Sesim fazla yüksek çıkıyor, dükkanda yankılanıyordu. Bir anlık korkuyla, avazım çıktığı kadar bağırmak istiyordum. İsyan etmek, yalvarmak istiyordum. Bil ki isyanım çaresizliğimdendi. Bil ki korkularım, söylemek istediklerim beni hep düşündürücek, düşünmekten hasta edecekti fakat beni asıl hasta ettiren senin benden nefret etmen olurdu.
" fakat Maria bil ki- "
Lafımı kesmiştin. Korktuğum şey olmuştu ve sen, benden nefret ediyordun. Beni kötü bilip gitmeni istemiyordum. Evet bedenlerimiz uzakta olucaktı fakat ruhumuz olmamalıydı. Zaten sevgimiz bedenlere değil de ruhlara değil midir? Ruhun benden uzaklaşıp, bana karşı bir duvar örse, ben o duvarı aşamam. Aşmak için çabalarım fakat yorgunluğum, hayattan vazgeçmiş ruhum duvarın ötesine geçip sana sarılmak yerine, benliğime sarılır ağlar. Zaten her şeyden çok çabuk vazgeçtiğim için kaybetmedim mi bu savaşı, beklemek varken, isyan ettiğim için kahretmedim mi bizi? Yine de içimde kendime kızıp, azarlarken sana karşı geri adım atamıyordum. Oysa yine ellerinden tutup o pencerede kenarında sohbet etseydik, sana kendimi anlatabilseydim, özür dileyebilseydim sen zaten affederdin ki. Affetmek için bahaneler bulmuyor muydun? Bir tane daha bulsaydın ve gitmene az kalmışken kavga etmek yerine sarılsaydık.
" arkadaşlarımın vaziyetleri ne halde biliyor musun, nasıl korktuklarını, benim korkularımı? Tabi bilmezsin. Sırf abini korumak istiyorsun diye, o kadar insanı tehlikeye attın. Kaç gün ben senin omzunda yas tuttum, sen de benim sırtımı sıvazladın. O hareketlerin sahte miydi, Sahte bir sıvazlamaydı fakat ben aşıktım diye mi kandım? Başka neyine kandım, lütfen söyle. Bana geri dönme dedin ya, anlat ki senden uzaklaşayım. Anlat ki yanına gelirken yaptığım gibi seni affetmek için kendi kendime kavga etmeyeyim. "
" senden gizlediğim bir durum oldu, haklısın fakat bir hatam için nasıl yaptığım her şeyi hatalı düşünebilirsin? "
" bunu düşündüren sensin. "
" söylesene Maria, beni affetmek için kendine yalanlar bulduğunu, yanında olmamın sahte olduğunu ve benden nefret etmek için sana sebepler sunmamı söylerken beni hiç düşünmedin mi? "
" artık düşünmek istemiyorum. Senin gibi sadece silmek istiyorum. "
" silmek mi, bunu bana nasıl söylersin, neler yaşadığımı biliyor musun? Seni düşünmekten yemek yemediğimi, ağladığımı, hastalandığımı biliyor musun? "
" bilmiyorum çünkü izin vermiyorsun. Korkak olduğumu söylüyorsun fakat korkak olan sensin. Ben hayallerimiz için çabalıyorum sen ise beklemekten korkup kaçıyorsun, beni, hayallerimizi terk ediyorsun. Sence giden ben miyim, sen misin?"
" hayallerimiz için mi? ben seni burada beklerken, arkandan ağlarken, sen orada arkadaşlarınla vakit geçiriceksin, hatta yetmeyecek, başkasına gönlünü kaptırıcaksın. Bizi, hayallerimizi unutucaksın. "
" Nilüfer git demen bile beni bu denli paramparça etmemişti. Benim için böyle düşündüğünü bilmiyordum. Bil ki şimdi uzaklaştım, şimdi terk ediyorum bizi, şimdi yitiriyorum o hayallerimizi. "
O dükkanı, seni, hayallerimizi, Şans'ı, gençliğimi, bizi, yaşam sevincimi, hayatımın renklerini ve geleceğime dair umutlarımı terk etmiştim. Şimdi anlıyor musun korkumu, telaşımı? Ben sadece seni değil hayatımı terk edip gitmiştim. Sanki o gün ben dükkandan, ruhum, bedenimden çıkıp gitmişti. Hayat bazen böyle hissettirir fakat benim hayatım o saatten sonra hep öyle hissettirmişti. Arkadaşıma, aileme, eşyalarına, bize dair herşeye ve Şans'a sarıldım fakat teselli bulamadım. Bazen Şans ona sarılıp ağladığımda hisseder, üzülür gibi olurdu. Seni özleyen sadece ben değil, bizdik. Bazen o dükkanın önünden geçer, pencerene bakardım. Tuğla koyduğun pencereme çıkar senin gözünden bakardım. O dükkanın camına geçer bizim yerimize bakardım. Okul yoluna gider okula, senin okuma isteğinle bakardım. Her şeyi görür, anlamış gibi olurdum fakat bir sana bakamazdım, bir seni anlayamazdım bir de kaderin bize neden böyle bencil davrandığını anlayamazdım. Kaderin başka işi gücü yok mu? İki gencin aşkına engel oluyordu fakat kadere değil de kendime kızmalıydım. Ben mahvetmemiş miydim bizi?
Bazen sokak köşelerine çekilir, ağlardım. Anılar daha mı zor kılıyor bu şehiri der, şehirden gitmek isterdim. Sonra nereye der oturur düşünürdüm. Bazen hayallerime dalar giderdim, Bazen iyi son, Bazen kötü son hayal ederdim. Kötü sonla bitince üzülür, ağlar, iyi sonla bitince daha çok ağlardım. İşte hayat bazen böyle hissettirir. Bazen anılarda kaybolur, sokaklarda boğulursun, bazen de kalabalıkta korkar, anılara teslim olursun. Hayatın bin türlü hali vardır fakat ben seninle olan haline alışmıştım. Sensiz olan haline bırakta yalnızlığım alışsın.

Maria'm (GXG)Where stories live. Discover now