20 3 0
                                    

Sevgili Maria'm birtanem,
Sana yazdıkça ağlıyor, ağladıkça rahatlıyorum. İnsanın hislerini içinde tutması ne kadar üzücü. Oysa hisler yaşanmak, yaşandıkça anlatılmak içindir. Eğer biri sana iyi hissettirmezse bu konuşulmalıdır. Konuşulmazsa karşı tarafın hatalı davranışları artık ondan çıkar. Bir bakmışsın hatalı davranışları yapılmamış, hata sen olmuşsun. Eğer manipülatif biri hayatında bulunursa ve sen o kişiyi hayatında tutmak için bahaneler bulursan, hayatın artık onundur.
Hayatta bulunmak, hissetmek ve yaşamak problemler getirebilir fakat iyi kadar kötü, kötü kadarda kıt düşünceler vardır. Yani hayatımızda sorunlar tabikide olucaktır. Sorunlara verilen tepkiler insanların kişiliğini belirler. İyi ya da kötü tepkiler vardır. Her iyinin ve her kötünün sonucu olur. İnsanlar sonuçlardan korksa da yaşar. Yaşamak zaten bu değil midir? Hep iyi şeyler ya da hep kötü şeyler olmaz. Hayatımız bir kumardır. Kazanmak ve kaybetmek vardır. Her kazanmak zafer, her kaybetmek yenilgi değildir. Bazen kaybetmek size tecrübeler yaşatır ve bu tecrübeler de size zafer getirir.

Gül ablasından dönmüştü. Öğlen yanıma gelicekti. Onu bekliyordum, çünkü dışarı çıkma bahanesi bulup seni görecektim. Bu aralar iştahım ve enerjim yerindeydi. Çok hareket edersem mide bulantım olabiliyordu fakat çokta önemli değildi. Yani en azından ben ciddiye almıyordum. Hastanelerden uzak büyümüştüm. Hem olduğum dönem hem de ailemin ilaçlara karşı önyargısı yüzündendi. Gülün kapıyı çalmasıyla hissettiğim mutluluğu anlatamazdım. Gül bana gelip sarıldığında çok huzurluydum. Bir an önce Gül, Şans ve seninle bir arada olduğum dükkana gitmek istiyordum. Gül yine annemden farklı bahanelerle izin almıştı. Senin yanına geliceğimi hissettikçe elim ayağım birbirine dolaşıyor, tatlı bir karın ağrısı hissediyordum.
Evden çıkmıştık ama Gül o kadar heyecanlı değil gibiydi. O an yorgundur demiştim fakat yanına gelince anlamıştım, benden önce biliyordu.
Dükkana geldiğimizde, masada kendi yaptığın şifa çayını dolduruyordun. Beni görünce gülümsemiştin ama gözlerin şişti, ağladığın çok belliydi. Hemen yanına gelmiştim, nolduğunu öğrenmek istiyordum ve seni teselli etmek istiyordum.
" Maria iyi misin, ne oldu? "
" iyiyim Nilüfer "
" ama "
" Şans ve ben, seni özledik. "
Konuyu dağıtmıştın. Ne de olsa konuşursun diye düşündüm. Belki de okul olaylarıdır dedim ama asla kendimi düşünmedim. Konuyu dağıtmana yardım ettim. Çünkü her ne konuşucaksan duymaktan korkuyordum.
" ben de sizi özledim. "
Şans'ı gidip kucağıma almıştım. Masaya oturduğumda heyecanım gitmiş, yerine huzursuzluk gelmişti. İçim daralıyordu, kasvetli odama kaçmak istiyordum. Kötü bir olay olacağını önceden hissetmiştim. Sen bu duruma 6. His derdin fakat hayır Maria'm bu hayatında olan kişiyi ya da kendi hayatını tanımakla alakalıdır. Bir insan yaşadıkça hayatında edindiği tecrübelere göre hareket eder. Bir insanı tanıyorsan ya da hayatını, o an ne olacağını bilirsin. Bu tamamıyla tecrübelerdir.
O gün akşama kadar sohbet etmiştik. Ne ellerimi tutmuş ne de öpmüştün. Benden soğuduğunu kesin olarak düşünmeye başlamıştım. Sebebini öğrenememek içimi parçalıyordu. Gitme vakti yaklaşmıştı ve sen hala aynıydın. Konuşurken göz teması bile kurmuyordun. Eve erken gitmek istedim. Seni görmek için geldiğim dükkanda, sen beni görmemezlikten geliyorsan buraya gelip, kendimi riske atmaya ne gerek vardı? Yine de huzursuzluk çıkarmamıştım, zaten eve gitme saati yaklaşmıştı. Kucağımda Şans'ı seviyordum. Arada sen de seviyordun. Elini tutmuştum ve sen bunu beklemiyordun.
" Maria bir sorun mu var? "
İçimde tutamamıştım. Senin içinde zor olduğunu biliyordum fakat o an seni düşünücek halde değildim. Açıkça beni görmemezlikten geliyordun, sevmiyordun, öpmüyordun, yüzüme bakmıyordun ve benimle kısa keserek konuşuyordun. Gül bile bu duruma bir şey demiyordu. Kafamda mı kuruyordum? Sorduğum soru yüzünden sohbet kesilmişti. Gül, Şans'ı kucağımdan alıp kapıya çıkmıştı. Hava alması gerektiğini söylemişti, bu bahanesi ikna edici değildi. Bizi baş başa bırakmaya çalışıyordu. Yani önemli bir konu konuşucaktık. O saate kadar beni görmemezlikten gelen sen, beni fark etmiş gibiydin. O ana dair çok bir şey hatırlamıyorum. Dediğin şeyler ya da sana dediğim o kırıcı şeyler hariç. Sandalyeni dibime çekmiştin ve Ellerimi tutmuştun.
" Nilüfer seninle bir şey konuşmak istediğimi söylemiştim, hatırlıyor musun? "
" evet sürekli sonra konuşuruz diyordun "
" erteleme sebebim konuşmak istediğim konunun kesin olmamasıydı fakat kesinleşti. "
" Maria ne anlatıyorsun? anlamıyorum."
" Nilüfer dükkanda yaşanan bir olay olmuştu. "
" evet sağcı solcu kavgasıydı. "
" Ondan sonra okuluma oldu ve okulum kısa bir süre önce kapandı, neyse şimdi lafımı kesmeden beni dinlemeni rica edicem. Nilüfer babam anneme ulaştı. Bu olayları annem ona anlatmış. Babam korkmuş ve okul yüzünden moralim bozulduğu için yardım etmek istemiş. Bulduğu çözüm pek hoşuna gitmicek ama zorunda olduğumu bil. Ben üniversite için Almanya'ya gidiyorum. Ayrılmak zorunda olduğumuzu ve bu durumun beni de çok üzdüğünü lütfen unutma ama hayalimiz için gitmek zorundayım. Okul benim için çok önemli biliyorsun."
İçimdeki sıkıntının sebebi belli olmuştu fakat keşke öğrenmeseydim. Veda etmeden gitmen mi yoksa veda etmen mi daha zor, bilemiyorum. O an nefes alamadığımı ve ağlamamaya çalıştığımı hatırlıyorum fakat şuan bunları tekrar sana aktarırken fark ettim ki kesinlikle bu kadar hafif bir duygu değildi. Yaşamadan bilinmez, tarif edilmez bir duyguydu, hatta duygulardı. Tek bir duygu o kadar sarsıcı olamaz. Benden bir cevap bekliyordun, bense duyduklarımın şaka olduğunu duymayı bekliyordum.
" Nilüfer "
Yine cevap verememiştim. Bağırmak istiyordum fakat kelimeler boğazımda düğüm olmuştu. Söylemek isteyipte, ağzımdan çıkmayan kelimeler boğazımı yakmaya, tuttuğum göz yaşları sel olup akmaya başlamıştı. Bana sıkıca sarılmıştın. Boğazımdaki düğüm hıçkırıklara dönüyordu. Konuşmasamda içimde bir burukluk vardı. Söylemek istediklerim, kafamın içinde çığlık olmuş susmuyordu. Bu çığlıklar başıma şiddetli bir ağrı vurmasına sebep olmuştu. Bana sarılan bedenini ittirmiştim ve sonunda boğazımdaki düğüm çözülmüş, bir kelime de olsa konuşmuştum.
" git "
Sadece git diyebilmiştim. Şuan düşününce gitmen lazımdı elinde olan bir durum değildi fakat o zamanlar sensiz kalmaktan korkuyordum. İnsanlar alışık olduğu duygulara sırtını dönüp gidemez, durduk yere bırakamaz. Ben sana, senin hissettirdiğin o duygulara aşık olmuş ve alışmıştım. O an sana git demek bile benim için zordu. Gitme kal diye yalvarmak geliyordu içimden fakat gururum, sinirim, nankörlüğüm ve sana alışmış olan ben, bunu yapamadım.
" Nilüfer nolursun kötü bitmesin. Sen küsken gitmek istemiyorum. Beni de anla nolursun, mecburum. "
Az önce içime kaçmış dilim, içimde biriken öfkeyle beraber çeneme vurmuştu. Sana bağırdığımı, seni kırdığımı hatırlıyorum. Sana karşı hissettiğim kaybetme korkusu mantıklı düşünmeme, konuşmama engel oluyordu.
" beni terk edip, üstüne nasıl böyle konuşursun? "
" Nilüfer kırıldığını biliyorum. "
" Maria kırılmaktan ötedeyim, paramparçayım. Sorsan sana neler hissettiğimi anlatamam, anlatmak için de uğraşamam. Çünkü ne hissettiğimi bilmediğim duygular yaşıyorum. Tek bildiğim kötü hissettirdikleri ve sen karşıma geçmiş kötü bitmesin diyorsun. Bu hissetiklerime rağmen sana sahte davranıp, yalandan gülümsemeli miyim? "
" hayır hislerini olduğu gibi bilmek isterim. "
Sadece kalkıp gitmek istiyordum. Kalırsam kırardım, seni kırardım, bizi kırardım, sana inanan ve hayatı sen olan o bencil Nilüfer'i kırardım. Kalkmıştım ama sen gitmeme izin vermiyordun. Bana arkadan sarılmıştın. O an tutmasan yere çöküp bağırarak ağlardım. Sarılmana ihtiyacım vardı fakat bunu gururuma anlatamıyordum. Asla bırakma diyip bana arkadan sarılan kollarına yapışmak istiyordum. Boynuma koyduğun başını defalarca öpmek istiyordum ama yapamıyordum. Beni tanıdığına inanıyorum Maria. Zaten o yüzden sarılmamış mıydın, içten içe seni istediğimi bildiğin için sarılmamış mıydın?
" Maria bırak. "
" lütfen Nilüfer haftaya yokum ve seni bir daha görebilir miyim bilmiyorum. Bırakta sana sıkı sıkı sarılayım. Bana sinirlen bağır, vur ama son sarılmamızı bana zehir etme. "
" diyelim ki sana bu sarılmamızı zehir etmedim. Sen de bunu yapabilecek misin? Bizi birbirimize, imkansız kılıp zehir etmeyeceğine söz verebilicek misin? "
Bunları derken sesimin titrediğini hatırlıyorum. Kollarınla belimi dolamış, sıkı sıkı tutuyordun. Boynuma alnını koyup ağlamıştın. Bir süre sonra kollarını geri çektiğinde sana dönüp boynuna sarılmıştım. Beklemiyordun, duraksamıştın ama geri sarılmıştın. Yere çökmüştük fakat hala sarılıyorduk. Birbirimizi bırakmıyorduk. Son sarılışımız olduğunu hatırlatmak daha da sarılmama sebep oluyordu. Gururumu hiçe saymış gibiydim fakat bir gram pişmanlığım yoktu. Ah şu aptal duygular, ne diye varlar? Ne diye gurur yapıyoruz? Oysa ben sadece sarılıp ağlamak, yalvarmak istiyordum. Belki başkası tarafından yargılanabilirdim ama aşkıma sahip çıkmış olurdum. Hemen her şeyi bırakıp, defol git demek mantıklı olan mıydı, bu aptal gurur, sadece her şeyi daha berbat etmek için mi var? Oysa ben gurursuz olmak, sevmek istiyorum. Sevdada gurur olmaz, eğer o sevdaya gurur girerse, artık bir sevda olmaz, sadece iki insanın hasretini, egosundan tatmin etmesi kalır. İlk adım zırvalıklarını bir kenara atıp, boş taktikleri, gururu görmezden gelip sadece sevseydik, belki de insanlar sevdanın acı tarafını değil, güzelliklerini yaşardı.

Maria'm (GXG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin