Bölüm 5: diretmeler ve sargılar

15.5K 827 9
                                    

Beşinci bölüm!

Oy vermeyi unutmayın lütfen. Böylelikle hikayeyi sevdiğinizi anlıyorum ve yazma motivasyonum artıyor.

⚡️

Bugün ev temizleyeceğimi sanarak kafeye gitmemiştim. Parası daha çok olduğu için izin almıştım, ama haftaya ayarladıkları için şu an işsizdim. Bende kendimi tekrar kafede bulmuştum. Müdürle görüşmüş ve çalışabileceğimi söylemiştim.

Müşteriye siparişini verdim ve tezgahın arkasına geçtim. Yaralı elime baktığımda sargının yıpranmış olduğunu gördüm. Buradaki ilk yardım çantasından bir şeyler kullanabilirdim ama henüz o fırsatı bulamamıştım.

Betül tam önümden geçecekken duraksadı ve beni baştan aşağıya süzdü. "Sen neden buradasın?"

İşi bir bakıma o ayarladığı için beni görmeyi beklemiyordu. O yüzden kısaca özet geçtim. "Bir yanlışlık olmuş, haftaya gitmeliymişim. Ama bir daha gideceğimi sanmıyorum. İçime sinmedi."

"Hadi ya, onca yolu boşuna gittin demek. İşe gidip gitmemen tabii ki de sana kalmış bir şey. Ama ek bir işe çok ihtiyacın varsa kabul etmeni öneririm, gerçekten iyi ödenirsin."

İyi ödendiği doğruydu ama bana olan tavırları tuhafıma gitmişti. Yine de belki de ben abartıyordum. O yüzden başımı salladım. "Düşünürüm."

Başını salladı ve gitmek için birkaç adım attı. Aklına sonradan bir şey gelmiş gibi durdu ve arkasını döndü. "Bu arada haberin olsun diye söylüyorum, müdür yeni birisini işe aldı. Demin hazırlanıyordu, birazdan gelir. Ben ve Jale müşterilerle ilgilenirken sen ona ne yapacağını anlatırsın."

Müdürün yeni birisini alması iyi olmuştu. Üçümüz yetişemiyorduk bazen. Kafeye çok fazla insan geliyordu, hele öğle vakti çok kalabalık oluyordu.

"Tamam." Dedim başımı olumlu anlamda sallayarak.

"Güzel, kolay gelsin." Hafifçe gülümsedikten sonra yanımdan ayrıldı ve beni tezgahın arkasında yalnız bıraktı.

Bu yalnızlık çok sürmemişti ama. Gözlerimi yanıma doğru gelen kişiye çevirdiğimde Yamaç'ı gördüm. Yüzünde saklayamadığı bir gülümsemeyle önümde durdu. Dün bir bugün ikiydi.

Daha da tuhaf olan şey ise yakasında bir kartın takılı olmasıydı. Üzerindeyse kafeye ait olan bir tişört ve önlük vardı.

Dudaklarım şaşkınlıkla aralandığında tek bir şey söyleyebildim. "Sen?"

Gülümsemesi büyüdü ve elini kaldırıp hafifçe salladı. "Merhaba."

Kaşlarımı havaya kaldırdım ve sorarcasına konuştum. "Merhaba?"

Ellerini iki tarafında havaya kaldırdı ve gururla yaka kartına baktı. "Yeni çalışma arkadaşına merhaba de."

Bu bir şaka mıydı? Bu kadar tuhaflık gerçekten de normal değildi. Birincisi, oturduğu eve bakılırsa milyonlara sahipti ve bir kafede çalışmasına gerek yoktu. İkincisi, dün bir kere gördüğüm biri şu an karşımda duruyordu. Ondan önce neredeydi? Kendi kendime kuruntu da yapıyor olabilirdim ama tuhaftı.

Düşüncelerimden sıyrılarak düz bir tonda konuştum. "Dedim ya."

Bu sefer dişlerini göstererek güldü. "Çok komiksin."

Burada olması hala aklıma yatmadığı için ağzımı tutamadım. "Sen zengin değil misin? Neden bu kafede çalışmak isteyesin ki?"

Bu dediğime omuz silkti ve elini siyah saçlarından geçirdi. "Neden çalışmayayım. Her zengin babasının parasını mı yemeli?"

Yalnızlığımı alamaz Where stories live. Discover now