BÖLÜM 38

5.5K 399 125
                                    

BÖLÜM 38: MUCİZE

İki ay önce...

"Malesef, hastayı kaybettik. Başınız sağ olsun.." Doktorun üzüntüyle söylediği şeyler herkesi darmadağın etmişti. Melek hanım, bağıra bağıra ağlıyor ve elleri ile kafasına vuruyordu. Eltileri her nekadar onu durdurmaya çalışsada fayda etmiyordu.

Azat, gözleri dolu dolu camın arkasından kızına bakıyordu. Kızını kaybetmişti. Azat, yeni bulduğu, yıllar sonra kavuştuğu kızını kaybetmişti.

Kuzey ve Ege, yerde oturmuş birbirlerine sarılarak ağlıyorlardı.

Barkın duyduğu şeyler ile kendini yere atıp duvarın dibine oturdu. Barkın kendine bir söz vermişti. Daha doğrusu Denize. Ama verdiği sözü tutamadan kardeşini kaybetmişti.

Pars da Barkın ile aynı durumdaydı. Pişmandı. Çok pişmandı. Önyargılı davrandığı için pişmandı. Korkak davrandığı için pişmandı. Ve daha pişman olduğu birçok şey.

Tugay ise doktorun dediklerini idrak etmeye çalışıyordu. Ne demek kardeşi ölmüştü? Kardeşi gitmezdi ki. Gidemezdi. Hem ona söz vermişti. Birlikte vakit geçireceklerdi. Deniz, ne olursa olsun sözünü tutardı. Aklına gelen anılarla birlikte gözünden bir yaş düşmüştü.

"Doktor civanım, başka bir günde seninle gideriz bir kafeye. Niye bu kadar dram yaptın yav?!"

"Söz mü?"

"Söz yav söz. Hem birlikte çıktığımızda sadece kafeye gitmeyiz başka bir şeylerde yaparız." Genişçe gülümseyip sarılmışyım Denize.

"Neyse artık benim çıkmam gerekiyor, görüşürüz abi."

Deniz ile yaşadığı anılar bir film şeridi gibi gözünün önünden geçmişti sanki. Artık kendini tutamayıp ağlamaya başlamıştı o da diğerleri gibi.

Barın hiçbir şey yapmadan duruyordu öylece. Aklına, verdiği sözler geldiğinde daha çok sinirlendi kendine.

"Teşekkür ederim kızım. Beni abin olarak gördüğün için sana çok teşekkür ederim. Bundan böyle her zaman yanında olacağım. Ömrümün sonuna kadar. Geri kalan hayatım boyunca senin yanında olup, seni her şeyden koruyacağım."

Barın koruyamamıştı. Dediği gibi olmamıştı hiçbir şey. Ne Denizin yanında olabilmişti, ne de onu koruyabilmişti.

Rojda, doktorun konuşması bittiği an elini kalbine atmıştı. Kalbi ağrıyordu. Gözlerini kapattığında torunun dediği geldi aklına hemen.

"Öyle olsun Rojda hanım. Yarın bir gün başıma bir iş geldiğinde görürüm ben seni."

Bir eli kalbindeydi, diğer eli ise boynuna gitmişti. Nefes alamıyordu. Onun bu halini gören torunları hemen yanına koşmuşlardı. Kalp krizi geçiriyordu. Baran, doktorlara bağırırken, Rojda artık dayanamayıp yere düşmüştü. Birkaç hemşire sedyeyle geldiklerinde Rojdayı kaldırıp yatırmışlardı. Doktor ve hemşireler sedyeyi hızla ilerletirken peşlerinden Diyar, Pamir ve Cihan gitmişlerdi.

Bahoz'unda diğerlerinden farkı yoktu. Kendini, arkasında duran hastane koltuklarına atmıştı. Dolu dolu olan gözleri ile yere bakıyordu. Hiçbir şey yapamıyordu. Karısının yanına bile gidemiyordu. Sağ elini kaldırıp cebine attı ve günler önce yanına aldığı ama bir an olsun cebinden çıkarmadığı köstekli saati çıkardı. Koleksiyonun en değerli parçasıydı bu saat. Bu zamana kadar hiç kimseye vermediği hatta göstermediği bu saati torununa verecekti o gece.

ARIN DENİZ (Gerçek ailem) Место, где живут истории. Откройте их для себя