1. TANIŞMA

10 1 0
                                    


“Belki de onların gözyaşları rüzgarın etkisiyle çıkan o seslerdi.”

Avuçlarıma sapladığım tırnaklarımın acısı, o an zihnimi ayakta tutan son şeydi. Etrafımda duyulan   sesler her saniye beni daha fazla rahatsız ederken tek dileğim annemin bir an önce o odadan çıkmasıydı.

Çocuk yaşlarımdan beri yaşadığım majör depresyon ve beraberindeki birkaç psikolojik hastalığım nedeniyle buradaydım. Burayı annem bulmuştu. Normalde gelmeyi reddetmeye hazırdım ama artık kaçmamaya karar verdiğim için kendime meydan okuyarak bu teklifi kabul ettim. Gerçi koşarak eve gitme fikri aklımı kurcalamayı bırakmıyordu.
Burası bir destek kampıydı. Şehirden uzakta olduğu ve dış cephesi ahşap olduğu için   kamp dediklerini düşünüyordum çünkü bunlar dışında çocukluğumdan beri gittiğim psikiyatri merkezlerinden bir farkı yoktu. Ne kadar yardımcı olurdu bilmiyordum ama biraz bile olacaksa katlanmaya hazırdım.

Yine de kaçıp gitme isteğiyle savaşmak her geçen saniye daha da zorlanmama neden oluyordu. Neyse ki annem sonunda buranın sahibi olduğunu öğrendiğim kişinin odasından ellerinde kağıtlarla çıktı.

“İşlemler tamam. İki ay buradasın,” dedi neşeyle.

  “Evden gideceğim için ne kadar da üzgünsün anne.”
Şakamı ciddiye aldı ve hemen yüzü asıldı.

“O ne demek öyle. Sadece sana iyi geleceğini düşündüğüm için mutluyum. Sensiz ne yapacağımı daha düşünemedim.” Onu rahatlatmak adına gülümsedim ve kollarımı boynuna doladım. Rahat bir nefes verip o da kollarını belime doladı. Babam işi nedeniyle burada değildi bu demek oluyordu ki akşam uzun bir telefon konuşması beni bekliyordu. Babam buraya gelmem konusunda annem kadar hevesli değildi.

Uzun bir vedalaşmanın ardından danışman kadın beni kalacağım odaya götürdü.

  “Odan burası. Umarım rahat edebilirsin. Sana bir program vereceğim, orada ne zaman nerede olman gerektiği yazıyor olacak. Bir saat sonra grubunla tanışmak için ikinci kattaki sınıfta olmalısın.”

Kadın kibar bir şekilde açıklama yaptıktan sonra bahsettiği programın yazılı olduğu kâğıdı verip yanımdan ayrıldı. 503 numaralı odanın koyu yeşil kapısını açtığımda küçük, güzel tasarlanmış bir ortamla karşılaştım. Karşıdaki duvarda iki küçük pencere vardı. Sağdakinin önünde koyu yeşil ahşap bir çalışma masası ve onun yanında oldukça rahat görünen tek kişilik bir yatak vardı. Pencerelerin karşısındaki duvara dayalı, çalışma masasıyla aynı renge sahip kitaplık çok şirin duruyordu. Sol duvarda banyoya ait olduğunu düşündüğüm bir kapı ve yanında küçük bir dolap bulunuyordu. Çoğunlukla koyu yeşilin hâkim olduğu odayı incelerken pencereden manzaraya baktım. İleride küçük bir lunapark görünüyordu. Onu buraya gelirken de görmüştüm.

Burada ailemden uzak tek başıma ve kendi odamda olmadan geçireceğim zamanlar aklıma gelince biraz korkmuş ve üzülmüştüm. Bu çok fazla sürmedi çünkü o çok sevdiğim evimde bile oraya ait olduğumu hissetmiyordum. Oradan koşarak kaçmayı istediğim günler çok olmuştu.

Çalan telefonumla kendime gelip aramayı yanıtladım. Babamın meraklı sesine karşılık verirken yatağa uzandım ve konuşmanın bitmesi için hızlı ama ikna edici cevaplar vererek içini rahatlatmaya çalıştım. Vedalaştığımızda telefonu yanıma koyarak gözlerimi kapattım. Biraz dinlenmek istemiştim ama uyumak üzereydim. Telefonun saatine baktığımda neredeyse yarım saattir hiçbir şey yapmadan yattığımı fark etmemle kalkmam bir oldu. Evimde olsam bu umurumda olmazdı ama şu tanışma olayına geç kalıp dikkat çekmek istemiyordum.

Daha yirmi dakikam vardı. Bavulumun yanına gidip içinden gülkurusu, bol tişörtümü ve siyah dar pantolonumu çıkardım. Giyindikten sonra makyaj yapmak istemediğime karar vermiştim fakat gözaltlarım yine uykusuz bir gecenin imzası gibi sırıtıyorlardı. Sırt çantamdan çıkardığım küçük kapatıcıyla onları kapattım ve biraz allık sürdüm. Açık kahverengi gözlerim tabutunu arayan bir ceset gibi bakıyordu. Kendime bakmaya daha fazla dayanamayarak telefonumu alıp odadan çıktım. Danışmanın daha önce tarif ettiği sınıfı bulmaya çalışırken nefesimin daraldığını hissettim. İşte başlıyorduk. Başım hafifçe dönmeye başlarken kalp atışlarım hızlanıyordu. Dik durmaya ve adım atmaya devam ettim. Derin derin nefes almaya ve kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum ama bir etkisi olmayacağını da biliyordum. Aceleyle etrafa bakınırken sonunda sınıfı buldum ve kendimi içeri attım. Daha kimsenin gelmediğini görmek rahat bir nefes almamı sağlamıştı.

TUTSAK (Kitap Oldu)Where stories live. Discover now