3. ÇARESİZ

2 1 0
                                    

“Onu o zamanlar tanımıyordum ama o zamanlarda bile her acımda karşımda değil, yanımda olacağını biliyordum.”

İlk defa kendimden vazgeçtiğim, ilk defa geleceğimi ve sevdiklerimi boş verdiğim bir gece geçirmiştim çok yakın zamanda. Ve ilk defa biri geldi. En zor olanı da; en son olduğuna emin olduğum o zor gecelerden birini daha atlatmıştım ama bu sefer biri gelmiş, o gecenin sabahına kavuşmamı sağlamıştı.

Eğer o gece Nazlı uyanık olmasaydı, eğer yanıma gelmeseydi şu an nefes alıyor olamayacağımı biliyordum. O gece tam o an bunu yapabilecek gücü kendimde bulmuştum. Birisi ilk defa benim için gelmişti. O gece ve o geceden sonra hiç söylememiş olsam da ben ona karşı bir bağlılık hissetmiştim. Bir ip vardı sanki aramızda. Ruhlarımız karşı karşıya geçmiş ellerinde beyaz bir ip tutuyor ve o ipi sağlamlaştırmak için birbirlerinin acılarını gözetiyormuş gibi hayal etmiştim. Belki o sadece kendini öldürmeye meyilli bir kızı acıyarak kurtardığını düşünüyordu. Zaten böyleydi ama benim için orada olmasının anlamı çok büyüktü. Onu o zamanlar tanımıyordum ama o zamanlar bile her acımda karşımda değil yanımda olacağını biliyordum sanki.

                                  ***

Yüreğim korkunun esiriyken duyduğum siren sesleri kulaklarımı kapatmak istememe neden oluyordu.
Polisler gelmiş, saatlerce hepimizle tek tek konuşmuş ve kamp alanını incelemek üzere hepimizi oradan uzaklaştırmaya çalışmışlardı. Hakan hiç susmuyor, hep bağırıyordu. Mert onu sakinleştirmek için elinden geleni yaparken Nehir yere çökmüş ağlıyordu. Bir ara korkuya dayanamamış ve çalılıkların olduğu yere kusmaya başlamıştı. Bunu gören Acar ona yardımcı olmak için yanına gitmişti ama o da bir anda kusmaya başlamıştı.

“Pardon kusan birini görünce ben de kusuyorum,” dediğinde Nehir önce kaşlarını çatarak ona saçma bir bakış atmış, sonra “O halde ne diye yanıma geliyorsun?” diye bağırmıştı. Aslı onlara yüzünü buruştururken Gökhan gelen sağlık ekipleriyle anlayamadığım şeyler hakkında konuşuyordu.

Ailelerimiz geldiğinde etraf ağlayan ve şikâyetçi olacağına dair bağırıp çağıran seslerle dolmuştu. Bana doğru telaşla gelen anne ve babamı gördüğümde derin bir nefes verdim. Onlara iyi olduğumu anlatmam uzun sürecekti.

“Işık, kızım iyi misin?” babam kollarını bedenime sarığında özlediğim kokusunu içime çektim. Ondan ayrıldığım anda annem hızla bana sarıldı ve gözyaşları omzuma akmaya başladı. Ona kızgın değildim ama kırgın olduğumu itiraf edebilecek kadar çok incinmiştim. Korku ve dehşet içinde sahip olduğum sayılı kişilerden olan kişiyi, annemi aramış ve yardım istemiştim. Sadece bana iyi gelecek birkaç cümle kursa da olurdu ama o beni yaşadığım acıyla baş başa bırakmayı seçmişti. Belki güçsüz olduğumu düşüneceksiniz ama bu his beni bir pencere önüne itip yeryüzüne uzaklığımı hesaplamama sebep olmuştu.

Küçüklüğümden beri böyle yapar, beni her şeyle yalnız yüzleşmek zorunda bırakırdı. Zamanla bunu aslında beni güçlendirmek, bir gün yalnız kalacağımı ve o zaman kimseye muhtaç hissetmeyeceğimi garantilemek için yaptığını anlamıştım. Fakat bilinmesi için sahip olduğum tüm sesi harcayabileceğim bir gerçek vardı ki; en ufak bir yardım cümlesi bile hayatım boyunca göreceğim her zorluğa tahammül etmemi sağlayabilirdi. Özellikle de bu hastalığı yaşayan insanlar için.  

Annemi kibarca kendimden uzaklaştırdım. Yanımdan bir an bile ayrılmadılar. Birkaç saat sonra ortak bir karar verildi. Bunu her kim yapıyorsa hepimizin tehlikede olduğunu söylediler. Bir arada kalmamız gerekiyordu. Merkez gece gündüz korunacak ve kameralarla izlenecekti. Aileler bu fikre itiraz etmek için harekete geçtiklerinde bunun bizim iyiliğimiz için olduğuna ikna edilip buradan gönderildiler. Giderken annem çok ağlamıştı ama babam bana güven vermek istercesine gülümsemişti.
Korku her taraftaydı ama bu sefer sadece kendim için değildi. Onun için korkuyordum. O ölmemesi gereken bir insandı.

TUTSAK (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin