13. NE OLURSA OLSUN

1 1 0
                                    

“Çoğu insan için sakinlik büyük bir güç göstergesi olabiliyordu.”

Odamın penceresinden içeri giren güneş ışığıyla sabah olduğunu anlamıştım. Bütün gece düşünmekten uyuyamadığım için en son temizlik yapmaya karar verdim ve saatlerce odamdaki ıvır zıvırla uğraşıp kafamı dağıtmaya çalıştım.

Anneme söyleyip söylememek arasında gidip geliyordum. Birine anlatıp rahatlamam gerekiyordu ama anlatırsam da çok üzüleceğini biliyordum. Onların neşesini biraz olsun yerine getirebilmek için iki yıldır uğraşıyordum ve sevgili abim yine her şeyi mahvetmişti.

Yorgunlukla yatağıma uzanıp telefonumu elime aldım. Gruptan gelen mesajları okudum. Şu sıralar tek eğlencem buydu, bir katil aramayı eğlenceden saymazsak tabii.

Acar: Geçenlerde ölümden dönen bir tanıdığımın canı çok fena çikolatalı pasta çekiyormuş siz olsanız ne yapardınız?

Gökhan: Onunla sohbeti keserdim.

Acar: Senden de anca bu beklenirdi zaten.

Aslı: Kayıp bir katili arıyoruz bu hâlâ yemek derdinde.

Acar: Sen sus koca karı. Kaşlarını çatmaktan alnında kırışacak yer kalmadı somurtkan sahte sarışın.

Mert: Bulaşmayın demiştim.
Gülerek telefonu kapattığımda annem yine odama dalmıştı.

“Anne! Ne yapıyorsun?”

“Uyuyorsundur sanmıştım ne var? Bu aralar uyku düzenin iyiydi ne oldu şimdi birdenbire?”

“Bir şey olduğu yok uykum gelmedi sadece,” dedim ama sesim istemsizce güçsüz çıkmıştı.

Annem yatağımın ucuna oturdu ve anlatmamı bekler gibi gözlerime bakmaya başladı. Aklıma pencere önünde Kerem’i beklediği günler geldi. Ona geldiğini söylesem ne hissederdi acaba diye düşünmekten kafayı yemek üzereydim. Ya darmaduman olacaktı ya da çok sevinecekti. O an bunların hiçbiri mantıklı gelmedi ve gözlerimin dolmasıyla gelen iç sıkıntısına daha fazla tahammül edemedim.

“Dün onu gördüm. Gelmiş.”

Birkaç saniyenin ardından yılların yorgunluğunu barındıran gözleri ıslandı ve söylediğim her kelime için kendime lanetler yağdırmama neden oldu.

“Neredeymiş şimdi?” diye sordu hüzünle.

“Bilmiyorum. Dün onunla konuştum ama bir şeyler çeviriyor anne buna eminim.”

“Öyledir herhâlde,” dedi.

Sanırım yaşadığı şokun etkisinde olduğu için sıradan biri hakkında konuşuyormuşuz gibi davranıyordu. Bir süre daha kaldıktan sonra sakince odamdan çıktı. Çıkmadan önce ona sıkıca sarıldım ve bana her şeyin iyi olacağını söyledi.

  Yorganımın altına girip bir daha çıkmamak istedim. Annem bu dünyada tanıdığım herkesten daha güçlüydü. Ben onun gibi değildim. Benim için de güçlü diyorlardı ama ben sadece bir şeyleri görmezden geliyormuşum gibi davranıyordum. Sesimi çıkartmıyordum. Çoğu insan için sakinlik büyük bir güç göstergesi olabiliyordu.

                                 ***

Mert’in evinin bahçesinde olabilecekleri değerlendiriyorduk. Alaz ya da Ferit uzun zamandır bizimle iletişime geçmiyordu ve Hakan’ın onları bulma hırsı her geçen gün artıyordu. Onları bulmayı ve yaptıklarının cezalarını vermeyi her ne kadar çok istesek de bu işin sonunda Hakan’ın polise teslim olacağı gerçeği hepimizi içten içe üzüyordu.

Düşüncelerim Nazlı’nın şiddetli öksürükleriyle bölündü. Aslı ona su uzatırken Hakan endişeyle yanına yaklaştı. Öksürüklerin ardı arkası kesilmiyordu ve bir yandan iyi olduğunu söylemeye çalışıyordu. Daha iyi olduğunda Hakan bir şeyleri anlayamıyormuş gibi ona bakıyordu.

“Nazlı, belki sırası değil ama bir konu hakkında konuşabilir miyiz?” diye sordu en sonunda. Nazlı kafasını olumlu anlamda salladı. Hepimiz merakla Hakan’ı dinlemeye başladık.

“Ferit bize senin onu çok sevdiğini ve bu yüzden çok kötü bir durumda olduğunu söylemişti. Ama bunun yalan olduğunu öğrendik.” Bir şeyleri açıkça soramıyormuş gibiydi. Nazlı devam etmesini bekliyordu. “Yani sevdiğin kişi o değil.” Bakışları ile anlatamayacağını fark etmesini bekliyorduk çünkü soramadığı bir sorunun cevabını bekliyordu.

“Yani asıl sevdiğin kişi kim demek istiyor,” diye atıldı Acar. Hakan ona bakmadan başını yere eğdi. Bu sorunun cevabını hepimiz merak ediyorduk bu yüzden sesimizi çıkarmadan Nazlı’nın konuşmasını bekledik.

“Ya da sevdiğin biri var mı?” Aslı’nın sorusuyla Hakan başını kaldırıp ona baktı. Yüzünde umut var gibiydi.
Nazlı derin bir iç çekip tek tek yüzümüze baktı. Söyleyeceği şey her ne ise birileri için büyük değişimler yaratacak gibiydi.

“Evet, sevdiğim biri var. Ve evet, Ferit değil.” Bakışlarımız aynı anda Hakan’a döndüğünde korktuğunu gördük. Az önce umut vardı ama şimdi başkasını sevmesinden korkuyor gibiydi.
Korkmasına gerek olduğunu düşünmüyordum çünkü onları sarılırken görmüştüm. Nazlı kollarını onun boynuna dolarken içinden çıkmaya çalışan bir hasret var gibiydi.

“Kim o zaman?” diye sordu Acar. Susmasını söylemek için kızgınca ona döndüğümüzde ne var der gibi omuz silkti.

“Söylersem her şey boşa gitmiş olacak,” dedi Nazlı. Gözleri dolmuştu. Hakan yanına yaklaşarak gözlerinin içine baktı.

“Ne olursa olsun içinde birikenleri anlat bize,” Sesi merakını ele veriyordu.

“Evet, anlat bize Nazlı,” Acar yalvarır gibi konuşunca Gökhan onun kolunu dürttü.

“Durumum iyiye gitmiyor. Böyle olacağını en başından beri biliyordum. Tek istediğim sevdiğim herkesi bir enkazdan kurtarmaktı. Annem ve babam için yapabileceğim bir şey yoktu ama senin için vardı,” Hakan’ın nefesini tuttuğunu hissettim. Sevdiği kıza ne demek istediğini anlamış ama anlamak istemezmiş gibi bakıyordu.

“Başkasıyla olduğumu bilirsen benden uzak durursun sanmıştım. Sonra zamanla beni unuturdun ve her şey kimseyi mahvetmeden bitecekti. Ama sen hiç vazgeçmedin Hakan.” Gözyaşları özgürlüğe kavuştuğunda artık kucağındaki ellerine değil korumaya çalıştığı çocuğun gözlerine bakıyordu.
“Neden benden vazgeçmedin ki?”

Hakan bakışlarını Nazlı’dan ayırmadan acıyla konuştu. “Senden vazgeçebileceğimi düşünebildin mi gerçekten? Nazlı, seni ilk gördüğümde daha altı yaşındaydın ama ben hayata senin için geldiğimi o günden anlamıştım.” Mavi gözleri buğulandı. Mert yanımdaki ağaca sırtını yaslamış kollarını göğsünde birleştirmiş bir şekilde onun için çok önemli olan iki insanı hüzünle izliyordu.

Nazlı hıçkırıklarının arasından “Özür dilerim,” dedi.

“Dileme,” dedi Hakan. “Her şey düzelecek tamam mı? Bir yolunu bulacağız ve biz hepimiz bu beladan kurtulup mutlu olacağız. Yemin ederim ki şu an burada bulunan hiç kimseyi kaybetmeyeceğim. Sizi ne olursa olsun koruyacağım.”

Acar’ın burnunu çektiğini duydum. Hakan ilk defa bizi kaybetmekten korktuğunu belli ediyordu. Bu daha fazla kayba dayanamayacağı için de olabilirdi ama ben bunu dostluğumuza yoracaktım. Onları ne olursa olsun koruyacak ve bizi tehlikeye atabilecek her şeyi yok edecektim. Öyle de yaptım.

“Kerem bir yalancı.”

Beklemedikleri itiraf karşısında hepsi bana döndü ve şaşkınca bakmaya başladılar. Onlara anlatmanın zamanı gelmişti. Daha kendime bile anlatamadığım her şeyi... Kerem kim olursa olsun onlara zarar verecek bir şeyler yapmak üzere ise bunu durdurmak zorundaydım. Annemden çok fazla özür dilemem gerekse bile...

TUTSAK (Kitap Oldu)Where stories live. Discover now