7. VİCDAN TUTSAĞI

1 1 0
                                    

“Sesi o gece hiç çıkmadı ama yaşamı boyunca bir daha hiç susmadı.”

Ferit karavanı süratle Aslı’nın bulduğu adrese doğru sürerken biz arkada detayları öğreniyorduk. Aslı gerçekten iyi iş çıkarmıştı. Gökhan bize heyecanla olanları anlatırken Hakan ön koltukta Ferit’e daha hızlı olması için bağırıyordu. Sorun şu ki biraz daha hızlı gidersek uçacaktık.

Sonunda büyük, yıkık dökük bir deponun önünde durduk. Bu adam eski yapıları çok seviyordu galiba. Deponun büyük kapısı aralıktı ve yerde kırık bir kilit vardı. Yine ormanlık bir alanda olduğumuz için etrafta fazla sokak lambası yoktu. Hepimiz fenerlerimizi açarak ilerlemeye başladık.

İçeriye girer girmez bir duman kokusuyla karşılaştık. Deponun ortasında bir varil vardı ve içinden alevler yükseliyordu. Etrafı incelerken kimsenin olmadığını fark ettik. Bir çığlık duyduğumda hemen arkamı döndüm ve bunun Nehir’e ait olduğunu gördüm. Yanına gidip fenerlerimizi önündeki zemine tuttuğumuzda yerde biriken ve tıpkı o gece kamp alanında aldığım kokuya sahip sıvı, bize umutsuzluk bahşediyordu. Kan bu sefer daha büyük bir alana yayılmıştı. Ferit bir küfür savururken Hakan kontrolünü kaybetmiş gibi ellerini saçlarının arasından geçirdi. Kanlı zeminin ilerisinde duvara dayalı bir sehpa olduğunu gördük. Gökhan sehpanın üzerinde duran bir zarfı aldı ve bize gösterdi. Yine siyah bir zarftı. Ferit zarfı eline alıp açtığında derin bir nefes verip bize uzattı.

“İyi hamle KARASOY. Ama geç kaldın. Yine.”

Kâğıtta yazanlar hepimizin bıkkın bir nefes vermesine yetmişti. Hakan dışarı çıkıp bağırmaya başladı. Kendine kızıyor gibiydi. Onu o halde görmek hepimizi üzmüştü. Ferit, muhtemelen sinirden dolan gözlerini herkesten kaçırarak karavana yöneldi. O yeşil gözlerde tek bir kişinin sahip olduğu aşkın, sadece kendisine zarar vermediğini gördüm.

Hakan, Nazlı’ya âşıktı ve canı yanmıştı. Nazlı, Ferit’e âşıktı; hem Ferit’in hem Hakan’ın hem de kendisinin canı yanmıştı. Aşkın acısı bile güzel, saçmalıkları sadece birer saçmalıktan ibaretti. Eğer bir daha olsa bir daha yaşarım diyorlarsa, bu onların aptallığıydı.

Elimiz kolumuz bağlı halde ne yapacağımızı düşünüyorduk. Kısa bir sessizliğin ardından Mert yine Hakan’a bağırmak için bakışlarını ona çevirdi.

“Hakan, birine bunu yaptıracak kadar ne yaşamış olabilirsin?”

“Sana anlatamam demiştim. Sadece seni kaybetmemek için. Bana güvenmek bu kadar mı zor?”

“Yeter artık!” diye bağırdı Ferit.

“Anlatamaman kimsenin umurunda değil. Şu an Nazlı’nın hayatı söz konusu ve sen bizim için önemli olabilecek bilgileri saklıyorsun.”

Hakan sabrı taşar gibi bağırdı. “Bana diyene bak! Eğer sen olmasaydın, eğer sen o kızın değerini bilemeyecek kadar aptal olmasaydın o şimdi bu hallerde olmayacaktı.”

Ferit bu sözlerin üzerine Hakan’ın yüzüne sert bir yumruk attı. Hepimiz onları ayırmaya çalışırken gözlerim Acar’a kaydı. Resmen titriyordu ve gözleri dolmuştu. O kadar rahatsız görünüyordu ki onu oradan uzaklaştırmak istedim. Aklıma kampta söyledikleri geldi. Kavgalardan korkuyorum gibi bir şey demişti sanırım. O halini gören Nehir minik eli ile Acar’ın elini sardı. Ona hüzünlü gözlerle baktı. Acar bunu fark edince önce afallasa da sonra Nehir’e minnettar bir bakış attı.

“Bir şey buldum.” diye seslendi Gökhan.

Yanına doğru ilerlerken elinde küçük siyah bir cihaz tuttuğunu fark ettik.

“Ses kayıt cihazı,” dedi Ferit.
Hakan eline alıp tuşlara basmaya başladı. Sonunda cızırtılı ve içimizi paramparça edecek bir ses duyuldu.

TUTSAK (Kitap Oldu)Where stories live. Discover now