21. LUNAPARKIN IŞIKLARI

2 1 0
                                    

“Gözlerinde hala bir ışık vardı ve duruşu dimdikti. Ancak onun yaşanmışlıkları vardı ve insanı asıl yaşlandıran da buydu.”

Hisler geçicidir en kalıcı olanları bile. Öfke geçicidir, mutluluk geçicidir, mutsuzluk geçicidir. Birine karşı güzel hisler besleyebilirsiniz ve bu hisler geçebilir. Bunun için kendinizi suçlayamazsınız. Biri size karşı mutlu eden hisler besleyebilir ve bu hisler geçebilir. Bunun için o kişiyi suçlayamazsınız. Her his geçer ama acı… O geçmez. Özellikle de kelimelerin ardına saklanmış olan acılar.

Görünmeyen bir bıçak keskin bir dilden emir alır ve sizde derin yaralar açabilir. Yaralar geçer, iyileşir ama izler geçmez.
Benim yara izlerim belki denesem geçerdi ama hiçbir zaman o izlerin kaybolmasını istemedim. Unutmak istemedim ve silineceğini ne zaman hissetsem o izlerin üzerinden kendi ellerimle tekrar geçtim. Hatırlamak için, kime, neye katlanmışım, kime anlatamamışım, kim anlamamış unutmayayım diye her izin üzerinden keskin bıçaklarla geçtim. O izlerin çoğu kalbimdeydi.

Yaşadığım her histen vazgeçebilirim ama acımdan geçmem. Ben geçsem acı geçmez çünkü şimdi daha iyi anlıyordum ki acı ezilmez, bastırılmaz ya da yok olmaz. Sizi korur, sizi öldürür, sizi yaşatır.

Abim hep derdi ki; “Hisler geçicidir, acılar değil.”

Ve ben de hep derdim ki; “Acı da bir his değil mi?”

Alaycı bakışlarını kısar, küçücük bedenine büyük gelen ruhunu konuştururdu ve derdi ki; “Acı gerçektir, hisler değil.”

Eve döndüğümde bulduğum tek şey yalnızlıktı. Karanlık ve soğuk duygulara hapsolmuş evimde bedenimi yavaşça kanepeye bıraktım. Dışarıdan vuran ışık loş bir ortam yaratırken yanıma biri oturdu. Tanıdık parfüm kokusu, başımı yaslama ihtiyacımı tetiklediği için farkında olmadan nefesimi tuttum.

“Pişmansın değil mi?” Annemden bahsettiğini inkâr etmem hiçbir şeyi değiştirmeyeceği için sessiz kaldım. Merak ettiğim asıl konu başkaydı.

“Gidecek misin?” Yalan söylerse ona inanacaktım.

“Farkında değilsin ama beni çoktan affettin,” diye mırıldandığında gülümsedim.

“Farkında değilsin ama sana hiç küsmedim.” Şaşırdığını biliyordum ama belli etmemek konusunda benden daha iyiydi.

“Gitmeyeceğim.” Sesi ciddi çıkınca ona inanmak daha kolay hale gelmişti. Korku her şeyin önüne geçmeye devam ederken artık yalanların ardına saklanmamam gerektiğini kendime hatırlattım. Yüzleşmekten kaçmak hiçbir şeyi ertelemeyecekti. Çekeceğim her acının sorumlusu ben olacaktım ve annem haklı çıkacaktı.

“Eğer gideceksen,” diye söze girdiğimde sesimin zayıf çıkmasına engel olamamıştım. “Bana bunu şimdiden söyle ki kendimi hazırlayayım. Eğer beni biraz olsun seviyorsan abi, bunu şimdi söyle yoksa sana inanacağım, güveneceğim ve tekrar kaybettiğimde aynı felaketi daha ağır yaşayacağım.”  Gözlerine bakarak konuştuğumda yutkundu. Dağılmış saçları ve kızarmış gözleriyle bir süre beni izledi. Ardından boğazını temizleyip önüne döndü.

“Sen zaten bana güveniyorsun.” Aksinin olmasından korkuyormuş gibi söylemişti bunu.

“Hayır. Güvenimi bir kez yıktın ve korkumu çok farklı bir boyuta taşıdın. Sana kızmak gibi bir hakkım yok biliyorum. Yanımda olmak zorunda değilsin ama kızıyorum işte. Beni kendine öyle alıştırdın ki sensiz nasıl yaşanır bilmiyorum.” Bakışları kısılırken önüne bakmaya devam ediyordu. “Beni sen büyüttün abi. Bana hayatı sen öğrettin. Bana kötü olan her şeyi ve her zorluk karşısında nasıl duracağımı öğrettin ama sensiz ne yapacağımı hiç öğretmedin ve bana sadece bunu yaşattın; öğretmediğin tek acıyı...”

TUTSAK (Kitap Oldu)Where stories live. Discover now