19. TILMESA

2 1 0
                                    

“Beden ölürdü. Bu kolaydı ama ruh ölürse beden kendini ayakta tutamazdı. Ve ruhlar hiçbir zaman bir başkasının yardımı olmadan ölmezdi.”

Karanlık kâbuslarla geçen bir geceden sonra aynada gördüğüm kızarmış gözler, uğursuz sesler içeren anılarda tutsakmışım gibi hissettiriyordu.
Bir yere hapsedilmek, bir yere tutsak olmak çok da zor değildi. Bir şekilde kurtulurdun ya da canına mal olurdu. Ama insanın kendine tutsak olması, işte bunun bir çözüm yolu, bir anahtarı veya bir kilidi yoktu.

Endişe, bulantı, çaresizlik, boğulma hissi. Bunların hepsi her yanan ışıkta korkunun arkasına saklanan gölgelerdi. Daima korkunun tutsağı olduğumu sanırdım. Ama gün geçtikçe farkına varıyordum ki ben kendimin tutsağıydım. Olmayan bir tedaviyi arzulatacak kadar çaresizce idi bu tutsaklık.

Düşünceleri zihnimde kilit tutmayan bir odaya kapatıp banyodan çıktım. Kahvaltı için aşağı indiğimde annemle göz göze geldim. İfadesini korku sardığında kaşlarımı çatıp ona yaklaştım.

“Bir şey mi oldu?” diye sordum.
Bir hayal dünyasından çıkmış gibi kendine gelerek gözlerini kırpıştırdı.

“Ben… Şey gibi görünüyorsun… Eskisi gibi.”

Ne demek istediğini anlamadığım için kafamı aşağı eğerek kendimi inceledim. Bol siyah hırkam, pijamam, dağınık saçlarım, çökmüş yüzüm ve kızarmış gözlerim aklıma geldiğinde derin bir iç çektim. Anneme baktığımda hüzünlüydü. Onu tekrar üzmek istemiyordum. Uzun zaman sonra ona kendim adına bir umut verebilmiştim ve şimdi en başa dönüyordum. Bunu onun bilmesine gerek yoktu. Bu sefer kimsenin bilmesine gerek yoktu. Tek başıma atlatmam gerekiyordu.

Yüzüme sahte bir gülümseme kondurdum. “Ah, bu mu? Tüm gece kızlarla konuştuk. Nehir’in bir durumu vardı da. Gülmekten uyuyamadık bile.” Gülüşüm büyüdüğünde annemin gözleri parladı.

“Ay çok güzel!” Ellerini yanaklarına koyup rahat bir nefes verince bu sefer gerçekten gülmüştüm. Belki de tedavi buydu; kendini mutlu edemiyorsan mutlu edebileceğin birilerinin olması.
Kahvaltıda uzun zaman sonra babam da vardı. Kendimi ailemin yanında huzurlu hissediyordum. Ailem anlık da olsa her şeyi unutturuyordu.

Kerem’in bakışları sürekli üzerimdeydi. Tehdit eden gözlerini önemsemeden kahvaltımı yaptım. Bugün planlarımda dışarı çıkmak yoktu. Bundan sonra çoğu günümde olmamasını istiyordum ama bu hisle savaşmalıydım.

Odama gidip telefonumu elime aldığımda gruptan mesajlar olduğunu gördüm.

Acar: Çabuk dikkatinizi buraya verin!

Acar: Ölüm kalım meselesi!

Hakan: Ne oldu?

Acar: Birisi tavşan kostümlü fotoğrafımı çekip internete yüklemiş!

Gruptan çıkıp fotoğraf yüklenebilecek uygulamalara girdim. Karşıma çıkan üçüncü gönderide kahkahama engel olamadım. Acar pembe tavşan kostümü ve takma tavşan dişleriyle yangından kaçıyordu. Bir de video vardı. O koştukça kostümün arka kısmındaki yuvarlak kuyruk sallanıyordu ve bu görüntü gülmekten iki büklüm olmama neden olmuştu. İçeriden Kerem’in kahkahasını duydum. Herkes videoyu farklı esprilerle paylaşıyordu. Gülerek tekrar gruba girdim.

TUTSAK (Kitap Oldu)Where stories live. Discover now