→#Date←

267 30 5
                                    

Çalan telefonumun sesiyle yerimden fırlayıp gözlerimi camdan içeriye vuran kızıl gün ışığının aydınlattığı odanın içerisinde dolaştırdım. Odanın karşı duvarı boydan boya kaplayan elektronik cihazlar ve onların zemini işgal eden kabloları haricinde tamamen boş olduğunu gördüğümde rahat bir nefes alıp gerinerek yanımdaki telefonu alıp açtım.

-"Hangi lanet cehennemdesin Oliver? Dakikalardır kapındayım ve telefonunu da böyle geç açınca, Tanrım..."

Evely'in kızgın sesine mümkün olduğunca yumuşak çıkarmaya çabaladığım sesimle karşılık verdim. "Seni endişelendirdiysem üzgünüm Evy. Dün geciken evraklar yüzünden sabah beşte bankaya gelmem istendi. Yeni hissedarlar öğleden sonra toplantıya gelecekler ve herşeyin kusursuz olmasını istiyorlar. Anlarsın ya."

-"Oh Ollie! Ben sadece, senin için endişelendim ve, neyse boşver."

-"Pekala, bunu telafi etmem için seni öğleden sonra bir yemeğe davet etsem, nasıl olur?"

-"Hmm, yemekten kastın çıkma teklifi değil değil mi?"

Telefonu dayadığım kulağım kızarırken gülerek yanıtladım. "Neden olmasın?"

-"O zaman kapatmamın vakti geldi sanırım." Cevabıyla ellerim buz keserken devam etti. "Zamanımı hazırlanmaya ayırmalıyım biliyorsun. Şu yemek için yani."

Telefon konuşması bittiğinde onu cebime atıp dizlerimden destek alarak yattığım zeminden kalktım. Dün Artemisia'nın evime ikinci bir defa girmesi üç kilitle dahi güvende olamadığımı ispatlamıştı bana. O yüzden de gece gece kalkıp karargahıma çıkmıştım. Ve... yapılacaklar listeme de bir ek daha koymam gerekiyordu bu arada. Tek kişilik bir yatak!!!

İki bölümden oluşan, karargahım olan dairenin bir bölümünü elektronik cihazlarıma ayırmış, diğer bölümü de vücut alıştırması yapabileceğim bir salon halinde tasarlamıştım. Bulunduğum bina normal bir siteden farksızdı yani alt katlar full apartman sakinleriyle doluydular. Fakat gel gör ki benim durduğum dairenin eski sahibi şimdi ünlenmiş bir rock yıldızıydı. Yani zeminden tutun da camlara kadar her bir yüzey ses yalıtım malzemeleriyle kaplıydı. Bunun da anlamı duyulma ya da diğerlerinin gürültülerini duyma gibi bir sıkıntımın olmayacağı demekti. Ancak dairenin bu avantajının parıltısı başbaşa kaldığım sorunların baskısı altında sönükleşiyordu. İlk olarak şu yerdeki kablolardan kurtulmalıydım. Ardından karşı duvara büyük bir dokunmatik plazma, dosyalarımı sokmak için küçük bir dolap ve bir masa almalıydım. Ayrıca diğer kısım için sağlam bir kum torbası, silah tezgahları ve birde kılıç askılığı. Üstüne barfiks aparatı, halterler, atış tahtaları ve lanet olası diğer şeyler monteedilmeyi bekliyorlardı. Ve ben, yirmi yaşında genç bir Security ajanı olarak bunların her birini tek başıma yapmak zorundaydım. Bu durumda halime denecek tek söz de şu oluyordu. Başla Gab!!!

*
Basit olsalar dahi kullanışlı oldukları su götürmez plastik kablo tutucularının içlerine geçirdiğim kablolarla beraber onları duvar köşelerine monte etmemin ardından boşalan ve ferahlayan fayans zeminde göz dolaştırdım. Artık tek bir kablodan dahi iz yoktu. Yaklaşık iki saatimi alan bu işin ardından terden üzerime yapışan gömleğimi çıkarıp yan odaya geçtim. Köşede duran, önceden aldığım duvara monte edilecek kılıç rafı, barfiks sistemi, kum torbası, atış tahtaları ve matkap-kaynak seti kolilerlerine doğru yürüyüp barfiks demirlerinin durduğu uzun dar kutuyu kavradım. Bir yerden başlamalıydım ama değil mi!

Öncelikle duvara yarım metre uzaklıkta demirlerin çapına göre zemine matkapla dört santimlik delikler açıp demirleri içlerine sokarak kalan boşlukları harçla sıvadım. Barfiks sistemimi hazır almak yerine şehrin varoşlarındaki bir demirciden çok daha ucuza üç parça demir alarak kendim hazırlamayı tercih etmiştim. Bunun iki sebebi vardı. Birincisi tak çıkar parçaların sağlamlığından şüphemdi. İkinci nedense eski hayatımdan kalma bir ekonomisyenlik alışkanlığımdı.

SAF KATLİAMWhere stories live. Discover now