→#Second chance←

3.5K 116 7
                                    

'Bu saatten itibaren ölüsün!!'

Sesi halen kulaklarımda çınlarken, parayı uzattığım satıcının bana koca bir paket mısır vermesini bekledim. Adam mısırı verdiğinde para üstünü almayıp elimde poşetle kenardaki banka gidip denize dönük oturdum. Düşünceli görünmeliydim. Dikkat çekmeliydim.

Elimdeki mısır paketine baktım. Yarım saat önceki konuşmalardan kesitler beynimi kemirmeye devam ediyordu.

'Aramıza katılabilmenin tek yolu teorik olarak silinmen. Sahte bir intiharla bunu kolayca halledebiliriz. Ölü olarak bilindiğinde peşinden bir arama çalışması da başlatılamayacak haliyle. Bu iki tarafı da rafat ettirir.!'

Derince bir nefes alarak elimdeki paketi çöpe attım. Karşımda duran satıcının deli misin gibisinden bakışları gözümden kaçmamıştı.

'Mümkün olduğunca çok insanın dikkatini üzerine topla. Şahitler ne kadar fazla olursa etki o kadar artar.!'

Satıcının bakışları altında başımı montumun başlığıyla sıkıca sarıp birkaç kişiye çarpa çarpa alt geçide girdim.

'İşini bitirdiğinde değişim için seni alt geçitte bekliyor olacağım. Başını yüzünü gizleyecek derecede kapamayı unutma.!'

Birkaç küfür toplayarak merdivenlerden inip bomboş alt geçide girdim. Az ileride duran bir adam hızla yanıma koşup beni kolumdan yakaladı. Ardından da sürüklercesine sağda duran bir kapının yanına getirip parmaklarını üzerinde.

İkinci tıklatışında kapı açılıp içeriden bir çift el beni yine hışımla içeriye çekerken hiç karşı koymadım. Adeta odun dumanına maruz kalmış bir arı gibiydim.

Kadın küçük odanın köşesinde duruyordu. Yüzündeki ciddiyet, on sekiz yaşımda olmama karşın midemi bulandırıyordu (korku anlamında).

-"Soyun."

Anlamamış gibi ona bakarken tekrarladı.

-"Dakikalar hayati önem taşıyor. Eğer böyle bekleyip duracaksan seni ben soymak zorunda kalacağım! Ve inan bu hiç hoşuna gitmez."

Bir kadın tarafından soyulmak mı!!

-"Biraz daha genç olsaydın birşeyler düşünebilirdim."

Böyle söylerken bir yandan da montumu çıkarıp yere attım. Beklentili bakışlar üzerimde dolaşırken oflayarak tişörtümü de çıkarıp yere fırlattım.

-"Pantolon, ayakkabılar ve çoraplar da!"

Şaşkın bakışlarımı ona yönelterek sordum.

-"Sen burdayken mi?"

-"Vaktimiz daralıyor. O ufak şeyinden utanmana gerek yok, zamanında yeterince gördüm zaten."

'Hıh ufacıkmış!' Homurdanarak ayakkabılarımı çıkardıktan sonra, tekrar ayağa kalkıp fermuarımı çekerek kotumdan da sıyrıldım.

Kadın eliyle yanındaki iki paketi işaret edince, oyalanmadan gidip paketleri açtım.

Tahmin ettiğim gibi giysiler vardı. Her biri markalı fakat yazık ki turuncu tişört, mor pantolon ve sarı, çizgili bir ceketle uyumlu spor ayakkabılar... 'Palyaço seçmelerine katmak gibi bir amacınız mı var' diye homurdanırken, bir yandan da soğuktan titreyen kollarımla giysileri giyinmeye başladım.

Giyinme işim bittiğinde son iş olarak ceketin fermuarını da çekip arkama döndüğümde, aynı şekilde benim boylarımda bir adamın da benim giysilerimi giymiş olduğunu fark ettim.

Benim kılığıma girmiş adamı çok geçmeden odadan çıkardılar. Birkaç saniyelik sürenin ardından beni de kapıdan çıkarıp, geldiğim yönün tersine, alt geçidin diğer girişine doğru hızla sürüklemeye başladılar. Bu tam anlamıyla bir sürüklemeydi. Hızlarına yetişemiyordum. Adım bile atamıyordum.

**
Büyük siyah Citroen C5'in rahat arka koltuğuna gömülmüş, benim kılığımdaki adamın yaptığı kargaşayı izlerken, ne elleriyle denizi gösterip çığlık atan kızlar, ne şaşkın şaşkın izleyen yaşlılar, ne de telefonlarından ambulansa söven adamlar umurumdaydı. Tek düşündüğüm ailemdi. Tek çocuklarının denize atlayarak intihar ettiğini duyduklarında çok üzülürler miydi acaba??

-"Bütün sosyal hesapların iptal edildi. Ayrıca okulun bilgisayar sistemini de çökertilerek güncel resimlerin ortadan kaldırıldı."

Kafamı sallayarak onayladım. Gözüm hala biraz önce intihar etmiş olduğum o denizdeydi.

-"Kendi ölümünü gören nadir kişilerdensin."

Nihayetinde başımı camdan ayırıp ona döndüm. "Benden başkaları da var mı?"

Kadın kolundaki saate göz atıp sabırsızca cevapladı "Elbette var. Yalnız olmayacaksın."

Ardından yanındaki çantasını karıştırıp oradan birşey çıkarırken de ekledi "Ama ne yazık ki yolculuğumuzun bu kısmını uyuyarak geçirmelisin ufaklık!"

Şaşkın bakışlarla onu izlerken, kolumu yakalayıp ne olduğunu bilmediğim bir sıvıyı serice koluma enjekte etti. Elim son anda kalkıp, kaçmak için kapıya giderken, hatırlayabildiğim en son şey onun sözleri oldu.

"That's your second chance, GABRIEL."

SAF KATLİAMWhere stories live. Discover now