→#!..Starting. .!←

1.8K 88 13
                                    

Benim için önemli olan bahşedilmiş ikinci bir şans değil, onunla ne yaptığındır...!

Ellerimi kotumun cebine sokup Steve'nin asansöre komut verişini izledim. Hareketleri oldukça seriydi.
-"Konuştuğun dil türkçe iken ismin neden yabancı?"

Ani çıkışıma şaşırmış gibi bana döndü. "Who said this ridiculous thing?"

Şaşkın bakışlarıma gülerek devam etti. "Tamam öyle bakma. Kendimi iyice tren gibi hissettim."

Aldığım cevabın alay yanının farkına varınca cevap için ağzımı açtım. Fakat sözü yine o devraldı.

-"Bildiğin gibi sen artık bir ölüsün."

Burada biraz durup ifademi inceledi. Çaktırmadığımı varsayarak kaşlarımı kaldırıp devamını bekledim.

-"Bir türk olarak öldün, ve bir amerikan vatandaşı olarak tekrar doğdun."

Şaşkınlığımı gizleme gayretine girmedim bu sefer.

-"Eğer burada aldığın eğitimden başarı sağlarsan hayatına Gabriel Bristow olarak devam edeceksin."

Gabriel! Demek kadının bana böyle seslenmesinin nedeni buydu. Daha ben hiçbirşey bilmezken, ismim bile ayarlanmıştı. Fakat bu hoşuma gitmemiş de değildi hani. Adımdan hep nefret etmiştim ve şimdi yeni bir ada sahip olmak, doğum gününde akülü araba alınan bir çocuk kadar heyecanlandırmıştı beni.

Ben böyle düşünürken asansör durdu ve kapılar açıldı. "Evet. Artık gerekli bilgileri öğrendiğine göre odana gidip biraz dinlenebilirsin. Sabaha daha iki saat var."

Başımla onaylayarak asansörden çıkmaya yeltenirken eliyle beni durdurdu. "Masanın üzerinde duran dijital saati tak. Programın içine kaydedilmiş vaziyette."

-"Anlaşıldı patron."

Alaycı bir asker selamının ardından asansörden çıkıp koridorda ilerlerken arkamdan seslendi.

-"Bir şey daha var. Bundan sonra ben dahil çevrendeki herkes seni Gabriel olarak bilecek. Adını benimse ki herhagi biri sana seslendiğinde sarhoş gibi etrafına bakınıp rezil olma!"

-"Tabii... Ne demezsin."

Gülümseyerek söylediğim bu sözlere o da gülerek karşılık verdi ve ardından kapanan asansör kapıları arkasında kayboldu.

Bu sefer ilerlediğim koridorda korku değil merak nedeniyle koşuşturuyordum. Acaba odam neye benziyordu? Ayrıca program ıvır zıvırı dediği o saat?

Arkamda bıraktığım son dönemeçle beraber odamın kapısına vardım. Benim odam olduğunu ardına kadar açık kapısından kolaylıkla ayırt edebilmiştim. Benim odam diyordum çünkü bu gerçekten de hoşuma gitmeye başlamıştı. Garip ama eğlenceliydi. Derin bir nefes alıp adımımı kapıdan içeri attım.

**
Arkamdaki kapıyı kapatmayı son anda akıl edebildiğimde, irileşmiş gözlerimle hala odayı incelemekle meşguldüm. Sağda tek kişilik siyah örtülerle kaplı bir yatak, yatağın yanında da siyah - mavi çizgili komidinler vardı. Yatağın karşı tarafına büyük bir kitaplık ve çalışma masası yerleştirilmişti. Duvarlar maviydi. Duvarlara asılı herhangi bir fotoğraf yoktu. Fazlalık sayılabilecek hiçbirşey yoktu aslında. Ne elektronik bir alet, ne bir okuma kitabı. Tek bir şey dışında... Ağır adımlarla yatağa oturup kenarda duran dijital saati elime aldım. Beyazdı.

Normal saatler gibi herhangi bir kayış yeri yoktu. Sadece plastik kollarının ucunda elektrik prizlerine benzer girintiler ve çıkıntılar vardı. Tek elle iş yapmaya alışık olduğumdan saati seri bir şekilde sağ koluma geçirdim.

SAF KATLİAMWhere stories live. Discover now