→Bang Bang←

121 17 2
                                    

Beş saat süren ameliyatın ardından Max'in baygın bedeni ameliyat odasından çıkarıldığında Amanda da ben de yerimizden fırladık. Koluna takılı koca bir torba serumunun yanı sıra bitkin fakat stabil görünen doktorlarının yüzlerinden de anladığım kadarıyla kerata paçayı sıyırmıştı.

Amanda sedyeyi çeken hemşirelerin peşinden giderken ben ameliyatın başını çeken doktor koluma dokununca durdum.

-"Hasta hakkında özel olarak görüşülmesi gereken bazı sorunlar var."

İçimdeki rahatlık hissi doktorun konuşmasıyla yerini kara bir endişeye bırakmıştı. " Sorun nedir?"

-"Odama geçelim."

Doktoru dehşet duygular içerisinde odasına kadar takip ettim. Engellemeye çalışsam dahi içimdeki endişe kırıntılarının birleşip çığ gibi büyümelerine engel olamıyordum. Ya doktorun anlatacağı şeyler Max'in bitkisel yaşama girmiş olduğundan yanaysa? Herşeyden ötesi bunu Amandaya nasıl açıklardım ben?

-"Oturabilirsiniz."

Kadının gösterdiği deri koltuğa oturup gözlerimi onunkilere sabitledim. Söze onun başlamasını istediğimi anlamış olacak ki boğazını temizleyip ellerini masasının üzerindeki mouse pad üzerinde birbirine kenetledi.

-"Ameliyat oldukça başarılı geçti. Bu hastanın talihiyle alakalıydı gerçi. Demek istediğim eğer müdahale birkaç dakika daha gecikseydi muhtemelen onu kaybedebilirdik."

Başımı sallayınca masasının gözünden bir x-ray filmi çıkarıp elime uzattı.

-"Kurşun ana kan damarlarından birine isabet etti. Fakat, omurgayı sıyırıp geçince hızı yavaşladı ve bu sayede sürtünmenin de etkisiyle damarları tamamen parcalamadan durabildi."

Doktorun açıklamasıyla birlikte Securit'de aldığım tıp derslerinden kareler hatırıma dolmaya başladığında elimdeki film parmaklarımın arasından kayıp yere düşünce onu eğilip alma gereksinimi bile duymadım kendimde. Doktorun açıklamasına gerek kalmamıştı artık. Max felç olmuştu!

-"Hey!"

Doktorun sesiyle başımı yavaşça çevirip sordum. "Kesin felç mi?"

Kadın alt dudağını ısırıp sağ eliyle alnını oğuşturdu.

-"Şu anda kesin birşey demek hata olur. Sinirlerin ne derece harab olduğunu ancak bir haftalık iyileşme sürecinden sonra ortaya çıkarabiliriz."

Başımı hafifçe sallayıp çenemi sıvazladım. "Pekala."

Oturduğum yerden kalkıp kapıya yönelirken aklıma gelen şeyle durakladım "Mümkünse bunun kesin bir sonuç alınana kadar aramızda kalmasını istiyorum. Biliyorsunuz kesin bir sonuç alınmadan herkesi telaşlandırmak yersiz olur."

Doktorun odasından çıkınca Amanda'nın yanına geçip birşeyler almak için eve gideceğimi söyleyip oradan ayrıldım. Aklımda Max'in felç olma ihtimalinden daha çok yer kaplayan düşüncelerden biri de Artemisia idi. Amanda'nın tarif etmesiyle zaten birebir uyan tanımının yanı sıra kendi adını da duyurmuştu ona. Fakat şu silah işinde canımı sıkan birşeyler vardı. Onu gördüğüm üç seferinde de yanında hep ninja ıvır zıvırları taşıyordu. Fakat bu geceye özgü silah kullanması..., Sporuma binip motoru çalıştırınca aklımdaki sesler sustu. Aslında karargahtan almam gereken hiçbirşey yoktu. İhtiyacım olan silahım torpido gözünde kilitli vaziyette duruyordu. Oraya gitmeyi istememin sebebi Anna'yı Artemisia hakkında uyarmaktı. Beni önceki yaşadığım apartmanda da kolaylıkla bulabilmişti nasıl olsa.

*
Binanın önüne vardığımda hızla araçtan inip asansöre koştum. Nihayet kapiya varabildiğimde onu anahtarımla açmaktansa defalarca kez yumruklamayı tercih ettim. Kapı on saniyenin ardından araladığında hırsla itip içeri dalarken boğazıma dayanan bir kılıçla olduğum yerde kalakaldım.

-"Gabriel! Seni lanet olası."

Anna elindeki kılıcı indirirken gözleri ateş gibi yanıyordu. "Az kalsın kopan başınla futbol oynayacaktım. Anahtarın olduğu halde kapıyı öyle çalmanın amacı ne?"

Bir yandan onu içeri iterken diğer yandan da arkamı kollayıp birşey göremeyince kapıyı üstüne kapadım. "Bugün buraya benden başka gelen oldu mu?"

Başını olumsuz anlamında sallayıp konuşmaya başlayacakken lafı tekrar devraldım. Peki ya dışarıda gözüne garip görünümlü birileri çarptı mı?"

Başını tekrar sallayınca yanından ayrılıp antreman odama geçtim. Silahların bulunduğu cam kapaklı dolabımın kilidini açarken arkamdan gelip omzumu kavrayarak beni kendine bakmaya zorladı. "Gabriel, sorun ne? Yoksa,"

Kilide soktuğum anahtarı cevirip kapağı açınca içerisinden iki mermi kovanı ve tek bir 22'lik çıkarıp kapağı tekrar geri kapadım.

-"Hey, yoksa Security..."

Eline uzattığım silahla beraber bana uzaydan gelmişim gibi bakmaya başlayınca elini tutup silahı parmaklarının arasına zorla tutuşturdum. "Bugün sana mükemmel nişancılık yeteneği kazandıramayacağım belli fakat en azından nasıl kullanılacağını öğretebilirim."

Suratıma kötü kötü bakmaya devam edince başımı sallayıp ilk olanları anlatmakta karar kıldım. "Bu gece Max Artemisia adında bir kadın tarafından vurularak ağır şekilde yaralandı."

-"Artemisia mı? "

Anna'nın şaşırmış suratına bakıp sordum. "Bu kadar şaşırmanın sebebi ne?"

Eliyle alnındaki saçı geriye atıp kollarını göğsünde birleştirdi. Suratında derin düşüncelere daldığını gösteren bir ifade yer etmişti. "Ben, sadece,"

Gözleri birkaç saniye benimkilerle kesişti. "Artemisia, evinde bulduğum kağıtlar içinden kalın harflerle Artemisia yazan bir kağıt ta çıkmıştı."

Başımı sallayıp onaylayarak silahı gösterdim. "Hadi başlayalım. Konuşmaya ayıracak vaktim yok. Hastaneye, Amanda'nın yanına dönmek için yarım saatim var. Buraya sadece iyi olup olmadığını kontrol etmek ve," elindeki silahı işaret edip devam ettim. "Olası bir durumda kendini savunabilmeni öğretmek için geldim.

***
Evden Anna'ya ettiğim bin nasihatin ardından çıkıp hızla hastaneye geri sürdüm. Artık Anna bakımından içim rahattı. Şimdi sıra Amanda ve Max'in güvenliklerini sağlamaya gelmişti. Kesin emin olabildiğim bir şey varsa o da Artemisia denen sürtüğün işini bitirmek isteyeceğiydi. Ve ben bunu engelleyebilecek yegane kişiydim!

SAF KATLİAMWhere stories live. Discover now