→#Back To Action←

1K 59 4
                                    

19 /09/ 2013 Security

-"Bunu yapmak zorunda değilsin Samara. Başka bir yolunu bulabiliriz."

Serin deniz havası saçlarını yüzüne savururken mavi gözlerini benimkilere kilitledi. "Gabriel, etrafımız çevrili. Kurtulmanızın tek yolu bu."

Saklandığımız kayanın arkasından karşı gruba kaçamak bir bakış attım. "Seni kaybedemem_"

-"Gab!" Parmağıyla beni susturdu. "Seni bulurum."

Dudağıma kondurduğu ufak bir öpücüğün ardından saklandığımız kayanın gölgesinden çıkıp rakiplerimizin görüş hizasına girdi.

**
Taxiden alana bir blok kala inip geri kalan yolu kendim yürümeye karar verdim. Dünkü yağmurla beraber bu sabah açan güneş kış mevsiminde olduğumuz halde yazı aratmayacak derecede hayat dolu ışınlarını yeryüzüne saçıyordu.

On dakikalık yürüyüşün sonunda sarı cepheli, eski çin yapılarını andıran kırmızı çatısıyla Bob's Café'ye vardığımda sıcaktan dolayı terlemiştim ve tişörtüm de rahatsız edecek derecede sırtıma yapışmış durumdaydı. Kafeye yabancı değildim. Venedik görevimden önce Amanda ile birkaç kere uğramışlığımız vardı. Bu sebeple içeriye girince direkt teras katına çıktım. Çünkü Amanda'nın beni orada beklediğini biliyordum.

Terasa vardığımda bulduğum kişi aslında hiçte umduğum kişi değildi. Teras katı dört masası ve o masalardan birinde oturan Samara dışında tamamiyle boştu.
-"Hey!"

Yerinden el sallayıp gülümseyince aynı şekilde onu selamladım.

-"Amanda mesajda acilen gelmemi istemişti fakat," Samaranın karşısındaki koltuğa oturup boş alanı gösterdim. "kendisi ortalıklarda görünmüyor."

Samara elindeki kahvesinden bir yudum alıp cevapladı. "Max'in yanına indi. Birazdan burada olurlar."

Başımı sallayıp onaylayınca tekrar gülümseyip arkasına yaslandı.

-"Ee, Anna ile işler nasıl gidiyor?"

Tek kaşımı kaldırıp onu süzdüm. "Doğrusunu istersen, kızın bir sevgilisi var. Ve ben bu durumda onu nasıl etkileyebilirim bilemiyorum."

Hafif bir kahkahayla kupasını masaya geri koydu.

-"Garip bir çekiciliğin var. Kızın bunu farketmesi biraz zaman alacak tabii."

Burnumdan gülüp masanın üzerinden ona doğru eğildim. "Çekim gücüm sadece Sivrisineklerin dikkatini çekmekle sınırlı. Buna ne diyorsun?"

Tekrar gülünce ben de arkama yaslanıp sordum. "Peki ya senin hayatın nasıl geçiyor? Seni en son security'deki o ilk eleme sınavında kendini feda ettikten sonra Venedikteki olaya kadar daha hiç göremedim."

Gülümseyen suratı ciddi bir hal alınca yerimde dikleştim. "Eğer anlatmak istemiyorsan anlarım."

-"Hayır."

Dirseklerini masaya dayayıp söze başladı.

-"O gün, ilk sınavda kendimi vurdurttuktan sonra acemiler grubundan elendim. Bu zaten bildiğin birşey. Fakat sonra, Sylvia bana yeni bir teklifle geldi. Bilgisayarlarda iyiydim ve bunu kullanmaya değer bir yetenek olarak gördüklerini söyleyip beni bilgisayar bölümüne aldılar. Sonrasındaysa," ellerini iki yana açıp omuzlarını silkti. "mükemmel bir hacker oldum ve işte burdayım."

Başımı sallayıp gülümsedim. Bu arada merdivenlerden çıkan ayak sesleriyle beraber başımı o yöne çevirdim. İlk çıkan Amandaydı. Onu Max, tanımadığım bir çocuk ve... Stevenson izledi.

-"Steve!"

Sarı saçlarını geriye yatırmış security'deki eski eğitmenim diğerleriyle beraber masaya otururken şaşkınlığım hat safhadaydı.

-"Gabriel!" Uzanıp saçlarımı karıştırırken mırıldandı. "Bölümümün en hırçın acemisi."

Aynı şekilde ben de gülümseyip yanıtladım. "Hayır Steve, artık rutbeli bir saha ajanıyım."

Elini başımdan çekip sahte bir ciddiyetle parmağını bana doğru salladı. "Bir eğitmenin gözünde acemidi daima bir acemidir. Bu değişmez."

Bu sefer hepimiz gülmeye başladık. İşte aradığım buydu. Rahat bir ortam, gülen yüzler. Stevenson, idolüm gördüğüm adam. Aylar sonra nihayet yüzünü görebilmiştim.

Onun kırışmaya başlayan yüzünü, beyazlamaya yüz tutan saçlarını inceledim. İşte o an, içimde engelleyemediğim o soru belirdi. Acaba o da işin içinde miydi? O da Sylvia'nın işbirlikçisi miydi?

Yüzümdeki gülümsemem amansız soruyla silinince diğerlerinin de durmasını bekledim.

-"Evet, bu buluşmayı neye borçluyuz bakalım?"

Sorduğum soruyu Amanda araya atlayarak yanıtladı. "İşe alınmanı kutluyoruz tabikide."

Anlamazmışçasına başımı bir Amanda, bir Max, bir Steve arasında dolandırdım.

-"Evet" açıklama ihtiyacı hissetmiş olmalı ki Stevenson söze başladı "Anlayacağın artık yeni üssümüz burası Gabriel."

Başımla onaylayıp devam etmesini istedim.

-"Bu masadaki her kişi artık bu şirketin bir çalışanı olarak görünecek. Böylelikle görevler sırasında toplandığımızda bu ne çevredekileri," burada beni işaret ederek "ne de Anna'yı şüphelendirecek. diyerek sözünü bitirdi.

Ortalık durulduğunda derin bir nefes alıp verdim. "Ve bundan en son benim haberim oluyor." Bunu derken Amanda'ya yan yan baktım. En yakın arkadaşım bile bana bunun hakkında bir şey anlatmamıştı.

-"Aslında burası neredeyse beş yıldır varlığını sürdürüyor. Sizden önceki ajanlar da aynı şekilde bu merkezde toplanıp kararlar almışlardı."

Başımı sallayıp konuyu değiştirdim. "Pekala, işe ne zaman başlıyorum?"

-"Yarın sabah tabii."

**
Kafeden ayrıldıktan sonra birkaç saat sahilde oyalanıp hava kararmaya başlarken eve geri döndüm.

Gün boyunca aklımı onlarca şey kurcalayıp durmuştu. Ayrıca gün içinde yeni bir şey daha öğrenmiştim. Samara'nın beni unuttuğunu.

Kendi kendime gülümseyip asansörün on ikide durmasını bekledim. Her şey gelip geçiciydi. Aşk bile. 'Zaten onun için yanacak kadar derin duyguların yoktu.' Kendi kendime fikir sunup tekrar kendi kendime 'Tabiki de öyle' diye yanıtlayarak duran asansörden inip kapıma yöneldim. İçeriden ses çıkmadığına göre inşaatçılar işlerini bitirmiş ve toz olmuşlardı.

Anahtarı kilide sokup çevirirken arkamdaki kapı açıldı.

-"Hey!"

Başımı geri çevirdiğimde Anna'yı bana bakarken buldum. "Gün boyunca seni aradım fakat evde değildin."

Hızlanan kalp atışlarımla cevapladım. "Neden? Sorun ne?"

-"Ah ben sadece yarın gece bir parti vereceğim ve, seni de davet etmeyi düşündüm şeyy (isim sormak manasında)"

-"Oliver, adım Oliver şeyy"

Aynı şekilde o da gülüp yanıtladı

-"Evelyn ya da Evy, nasıl dersen."

Bende ona gülümseyince, "Pekala, yarın akşam bekliyorum." Diyerek kapısını örttü. Bu sırada ben de kapımı açıp içeri girdim. Evy ha, demek normal hayatta tanınmamak için dış görünüşüyle beraber adını bile değiştirmişti.

İçeri girince ilk olarak bir bir yapılan odalara göz attım. Beyaz ve kırmızılar içindeki mutfak öncekine oranla iştah açıcıydı fakat buranın temizliğini düşünmem iştahımı anında kaçırdı. Sonra banyo da aynı şekilde baştan aşağı değişmişti. Fakat benim dikkatimi çeken tek şey küvet oldu. Musluktan suyu açıp dolmasını beklerken odama gidip dizüstü bilgisayarı açtım. Bir ajan olarak merkeze rapor vermek zorunluluğumdu.

SAF KATLİAMWhere stories live. Discover now