→Come to an and←

152 24 7
                                    

Gözümü Evelyn'in odasında açalı yarım saat geçmişti fakat ben hala yatakta yatıyor, ve elimi yumuşakça onun omzunda gezdiriyordum. Güzeldi, öyle güzeldi ki gözlerimi ondan ayıramıyordum bile. Hele şimdi elini omzuma atmış şekilde yanımda yatarken onu çok daha yakından izleyip, pürüzsüz tenine kondurulmuş kırmızı dudaklarına, siyah kaş ve kirpiklerine bakarak beni büyülemesine bile izin vemiştim. Security'de öğretilen son altın kural, aşık olma!!! Kimin umurunda?? Kendimi göz göre göre ona bağladım. Kendi isteğimle. Bu öyle güzel bir histi ki, direnmeyi bırakıp damarlarımda süzülmesine izin verdiğimde neredeyse hissedilir derecedeki sıcaklığı bütün vücudumu sarmıştı. Midemde açlıktan süregeldiğini düşündüğüm hafif boşluk/bulantı hissiyle yatakta kayıp başımı tekrar yastığa koyarak vücudunu iyice kendime çektim. Şimdi aradan geçen onca yılın üzerine tekrar erkek gibi hissedebiliyordum. İçimdeki o sinsi gölgeler artık eriyip gitmişti. Fakat farkedemediğim şeyse bunun Gabriel'i ağır ağır körelttiğiydi.

Bir müddet sonra kirpiklerini aralayıp bana gülümsemesiyle fısıldadı. "Uyanmışsın."

Karşılık olarak çenesini tutup yumuşak dudaklarının tadına bakmamın ardından dudaklarımı omzunda gezdirdim. "Sanırım. Fakat böyle güzel bir şeyin rüya olup olmadığını sorgulamadan edemiyorum."

Gülerek başını yastıktan kaldırıp elini göğsümün üzerinde dolaştırdı. Yalan değil, dokunduğu yerler sanki ateş gibi yanıyordu. "Bırakta sana hayal olmadığını göstereyim. Ne dersin?"

Ellerimi kaldırıp başımın arkasına koyarak gözlerimi yumdum. "Pekala, göster bakalım."

*
Evelyn ile olan ilişkim günden güne zevk kalıbını aşıp ikimiz açısından da gerçek aşka dönerken bunun beni ister istemez gerçek kimliğimden uzaklaştırmasına izin verdim. Öyle ki artık Artemisia'yı bile unutturmuştu bana. Lanet sürtüğün nereden çıkacağı belli olmuyordu gerçi fakat bu aralar hiç gözüme görünmemişti. İçine düştüğüm bu aşk aynı zamanda beni diğerlerinden de ayrı düşürmüştü. Artık ne Amanda'yı, ne de diğerlerini arayıp sorar olmuştum. Bunun sebebi onları unutmuş olmam falan değildi. Bunun sebebi beni ilk kez bulmuş olan aşkın sarhoşluğuna kendimi mücadelesiz bırakıvermemdendi. Bu rüyayı anımsatan zamanlarım bir haftada son buldu fakat. Nasıl mı??

*
Pastaneden aldığım kurabiyeler ve koca bir rulo pastayla beraber oyalanmayarak arabama atlayıp binaya sürdüm. Bugün özel bir gün değildi gerçi. Amacım tatlı görünmek de değildi. Bu sadece içimden gelmişti. Düzmece işyerim olan bankadan bir haftalık hastalık izni koparmıştım ve o iznin son günü olan bugünü kutlamak güzel bir aktivite gibi görünmüştü gözüme. Binaya vardığımda herşey normal seyrindeydi. Asansöre binip kat düğmesine basarak bekledim. Asansör durup kapılar açıldığında ilk fark ettiğim şey dairemin aralık kapısı oldu. Evely'in kapıyı açık bıraktığını umuyordum fakat diğer yandan kuşku tohumları daha o andan itibaren içimde filizlenmeye başlamıştı.

Seri adımlarla kapıya yürüyüp bir ahmak gibi içeri daldım. Dediğim gibi aşk içimdeki tüm ajanlık güdülerimi harab etmişti. Sarhoş gibiydim. Olmadığım bir bendim.

İçeriye girdiğimde ilk gördüğüm şey suratıma doğrultulmuş silahın susturucu başı oldu. Vücudum bu gibi durumlarda genelde beynimden önce davrandığından saniyesinde silahı tutan eli kavrayıp gözümden çekerek silahın ardındaki surata yumruğu indirdim.

-"Hey!"

Duyduğum sert erkek sesiyle başımı geri çevirdim. Adam yüzümü görmesiyle beraber silahı indirirken diğerlerine de kendini izlemeleri için haşin bir bakış attı. "Bay Bristow ben,"

-"Security'nin silahlı adamlarının evimi basması da ne demek oluyor?"

Bunu adamın yakasına takılı armadan anlamıştım.

-"Ben ajan Marcus Monovich. Buraya görevinizin iptalini bildirmek için gönderildim. Ve,"

Kenara çekilince yatağa oturtulmuş başına silah dayalı Evelyn görüş alanıma girdi. "gizli kimliğiniz açığa çıkarıldığından dolayı..."

Adamın sözlerinin geri kalanını kulaklarım duymazken ağır ağır oturduğu yerden nefret dolu gözleriyle beni izleyen Evelyn'e yaklaştım. Yatağın üstüne dağılmış görev talimatlarımın ve kimlik bilgilerimin yazılı olduğu kağıtların arasında sinirden kasılmış yüzü kireç gibi bembeyazdı. Tek bir kelime dahi etmezken yanındaki pasaportumu alıp sayfaları karıştırdım. İçimde uyanan hırsla beraber geri dönüp onu adamın önüne fırlatarak nihayet içimdeki hırsı açığa vurdum. "Bu lanet olası şeyler sahte."

Adam duydukları karşısında kaşlarını kaldırırken birkaç adımda yanına yaklaşıp yakasını kavrayarak hırıltıyla karışık konuştum. "Önemli bilgilerimi evde saklayacak kadar aptal mı görünüyorum?"

-"Hey!"

Arkadan yaklaşan diğer adam omzumu tutup sıkınca, dönüp kafamı tüm hızımla suratına gömdüm. Ardından işler karıştı. Dörtbiryanımı saran adamların arasında uzun bir haftadır içimde kalan hırçınlığımı nihayet dışarı vurabildim. Sağa sola salladığım yumruklarım aldığım her darbeyle daha da sertleşiyordu. İçimdeki umutsuzlukla beraber boşluk bulduğum bir ara yerdeki silahı kavrayıp onlar engel olamadan Evelyn'e ateş ettim. İlki koluna, ikincisi de göğsüne isabet eden kurşunların ardından gözlerindeki o bakışla yatağın üzerine yığıldı. Elimdeki silah çekilip alındığında kızıla bulanmış beyaz elbisesiyle yatağımın üzerinde hareketsiz uzanıyordu.

Haşin bakışlarımı kolumu tutan adama çevirince ellerini gevşetti. O böyle yapınca yatağıma gidip elimi bazanın altına sokarak gizli kutumu kontrol ettim. Yerindeydi.

Yatağa oturup kutudan çıkardığım iri gümüş yüzüğü parmağıma takmamın ardından adamlara dönüp sakin bir ifadeyle sordum. "Sylvia'nın bundan haberi var mı?"

Adam sert bakışlarını gözlerimden ayırmazken yanıtladı. "Kızı canlı almamızı emreden oydu."

-"Pekala." Boş kutuyu adamın önüne fırlatmamın ardından elimi yanımda yatan kızın çıplak omzunda gezdirdim. "O halde bu durumu Sylvia ile özel olarak konuşmam icap eder."

Yataktan kalkıp salınarak odadan çıkarken adamlardan birisi yatağa yanaşıp Evy'nin nabzını kontrol etti. "Ölmüş."

SAF KATLİAMWhere stories live. Discover now