→#Vol-2←

1K 70 2
                                    

04.03.2015

-"İçerdeyim."

Genç adam bunu seslice gülen bir kadının yanından geçerken söylemişti. Ardından kırmızı elbiseli sexy bir kadının daha yanından geçti. Eskort servisinden tutulduğu belli olan genç kadın elinde tuttuğu şarap kadehi eşliğinde beğeniyle süzüyordu onu. Oğlan bunu da görmezden gelip ilerlemeye devam etti. Bakışları sertti ve adımları her ne kadar belli etmese de oldukça aceleciydi. Bununla beraber üzerindeki hareketlerini kısıtlayan takım elbise fena halde canını sıkıyordu. Böyle dar kalıp giysilerden oldu olası nefret etmişti hep. Sonra geniş parti salonunda o yüzlerden onlarcasıyla daha karşılaşmasının ardından tenha bir köşeye çekilip elini tekrar kulağındaki ufak mikrofona götürdü.

-"Servis kapısının önündeyim. Üç koruma görüş alanımda."

Ses onunla aynı salonda, fakat salonun üst katındaki balkonda bulunan bir genç kızın kulaklığında tekrarlanınca cevap gecikmedi. "Etraf temiz. Kamera sistemini hackleyene kadar bekle." Konuşma sonlanınca genç kız üzerindeki dar mavi elbisesine uyumlu çantasını sıkıca kavrayıp balkondan ayrıldı. Adımları seriydi. Yürüyüşü önünden geçtiği kadın erkek pek çoğunun bakışlarını üzerine çekecek kadar etkileyiciydi. Merdivenleri inip giriş katına geldiğinde de durmayıp altın rengi saçlarını abartılı denecek derecede savurarak kalabalığın arasına daldı...

*
-"Heey."

Altın sarısı renkte saçlara sahip genç kız yapmacık çıkardığı şımarık sesiyle ve gülümseyerek karşı duvarda tek başına duran oğlanın yanına vardığında esmer çocuk ta aynı şekilde gülümsedi. Kız mavi elbisesini hışırdatarak erkeğin yanına vardığında kollarını oğlanın beline dolayıp dudaklarını kulağına değdirdi. "Sonuncusuyla tamam." Bunu söylerken çantasından çıkardığı bozuk para benzeri beyaz bir plağı duvara yapıştırdı. "Fazla zamanımız yok. Sadece üç dakika." Ciddi tonda söylediği bu sözlerin ardından işini bitirmiş bir vaziyette gençten ayrıldı. Kızın yüzünde
halen o gülümseme hakimdi. "Hadi başlayalım."

Aynı şekilde başını sallayıp onu onaylayan genç oğlan kızın koluna girdi ve salon boyunca yürümeye başladılar. İkisi de oldukça genç ve çekiciydiler, ikisi de oldukça tehlikeliydiler... Salonun sığ köşelerine çekilip beyaz bir kapının önüne geldiklerinde kız bakışlarını etrafta gezdirip mırıldandı. "Temiz!" Bunu duyan çocuk yakasına takılı güneş gözlüğünü yerinden çıkardı. Ellerini cambaz gibi kullanırken garip bir harekette bulunup, gözlüğü gözüne takmaktansa avucunun içine alarak çubuk şeklindeki tutacakları çekip çıkardı. Çubukların gözlük içinde kaldığı belli olan metal kısımlarından biri tırtıllı kriss bıçağı şeklindeyken diğeri düz ve ucu çentikliydi. Genç oğlan fazla oyalanmayıp çubuklardan tırtıllı olanı anahtar deliğinin altına sokup çentikli olanını da kilidin üstteki kısma geçirerek aşağı yukarı oynatıp dibe kadar ittirdi. İki çubukta kilide girdiğinde çubukların ikisini birlikte tutup kilitte çevirdi. İkinci kez daha çevirdiğinde kapı nihayet dar bir hole açılmıştı.

-"Haydi, sistemdeki virüsün farkedilmesi iki dakikayı bulmaz."

Oğlan başını sallayıp onaylayarak kilitteki çubukları çıkardı. Ardından salondan duyulan Summer Place eşliğinde holde kayboldular...

Koridorun sonundaki asansöre geldiklerinde otuz saniye geçmişti bile. "Pembe bir asansör mü?" Genç oğlan pembe sürgülü asansör kapısına gülerken genç kız sert ifadesiyle oğlanı sollayıp asansörü çağırdı. Kızın suratında deminki gülüşünden eser bile yoktu. Asansörün katta olduğunu belirten zil sesinden sonra sürgülü kapı kendiliğinden açıldığında ise kızın suratındaki ifade anlık bir değişim yaşayıp tekrar toparlandı. Siyah takım elbise içinde iri bir koruma karşılarındaki asansör kabininden onlara doğru bakıyordu. Aradan geçen saniyelik duraklamadan sonra adam tehditkar çıkan sesiyle sordu. "Burada ne arıyorsunuz?"

-"Hey..." genç ajanın sesi yanındaki kızın gülmesiyle bölündü. "Ah şu erkekler, ne zaman ne isteyeceklerine karar kılınmıyor." İstifini bozmayan oğlan da çapkınca gülümsedi. Ardından da durumu anlamışçasına lafın devamını kendisi getirdi. "Sadece boş ve sessiz bir yer arıyorduk anlayacağın." Yüzündeki zoraki sırıtma adamın tehditkar ifadesi üstten bakmaya dönene kadar da devam etti. "Burası özel bir mülk. Fantezilerinizi tuvalette de yaşayabilirsi-" adamın lafı yarıda kesilirken birşey farketmişçesine kaşları çatıldı. "Holün kapısı her zaman kilitli tutulur. İçeriye girmeniz imkansız." Bunu söylerken bir yandan da elini beline attı.

-"Adamım, benimki istediğimde kapıları bile delebiliyor." Şakacı ifadesi nihayet içinden geldiği gibi nefretle dolarken genç oğlan kendine doğrultulan silahı sol eliyle kavrayıp geriye kıvırırken sağ dirseğini adamın yüzüne indirerek silahı sıyırıp aldı. O bunu yaparken adam karın boşluğuna kroşeyi geçirince biraz geriledi fakat bu sefer yerini mavi elbiseli kızın savurduğu tekme aldı. Koruma toplarına yediği tekmeyle eğilirken de tekrar takım elbiseli ajandan gelen kroşeyle kendinden geçti. "Hadi!" Oğlan serice adamı omuzlarından kavrarken kız da ayaklarından tutup korumayı asansörün içine taşıdılar. "Eksi iki."

Asansör -2. kata indiğinde iki ajanın önündeki kapı uzun bir koridora açıldı. Yine beyaz rengin hakim olduğu uzun koridorda sağlı sollu kapılar uzanıyordu. Asansör gibi pembe kapı kollarına sahip bu kapılar artık can sıkıcı bir hal almaya başlarken erkek ajan başını salladı. "Adam karısının sözünden çıkmayan tiplerden anlaşılan?" Mavi elbiseli kız buna yorum yapmayıp sert bakışlarıyla asandörden koridora çıktı. "Son birbuçuk dakika. Acele et."

İki ajan birlikte koridoru seyreden kapılardan en sonuncusunun önüne geldiklerinde erkek olan tekrar maymuncuk görevi gören gözlüğünü çıkarıp kapıyı kurcalamaya başladı. "Acele et." Sinirli bir şekilde soluyan oğlan deniz mavisi gözlerini kıza çevirdi. "Onu ben de biliyorum ama eğer böyle dikkatimi dağıtmaya devam edersen..." kilitte dönen maymuncukla oğlan önüne dönüp malzemelerini cebine tıkarak kapıyı itti. Girdikleri yer genişinden, kırkbeş metrekarelik bir çalışma odasını andırırken bakışlarını oda içerisinde dolaştırdılar. "İşte orada." Erkek ajanın gösterdiği yere bakan kız oyalanmadan elindeki çantasının fermuarını açarak gösterilen laptop'a yanaştı. Elleri içerisinde bulundukları işin ciddiyet derecesine rağmen titremezken bilgisayarı dizine alıp açtı. Boşta kalan, çantasının içine attığı eline aldığı ufak flash bellek benzeri siyah bir kutucuğu da serice laptop'a bağladı. Vakit hızla akarken ikisi de gergin sinirleriyle flashtaki virüsün bilgisayara yüklenmesini beklediler. Yirmi saniyeye mal olan bu yüklenmenin ardından genç kız laptopu aldığı gibi yerine bırakıp ikisi birlikte koşarak odadan dışarı fırladı. Tekrar asansöre vardıklarında pek bir vakitleri kalmamıştı. "Bunu ne yapacağız?" Oğlanın sorusuna karşılık genç kız çantasından çıkardığı ruju sürerek korumanın yanağını ve gömleğinin bazı bölgelererini rujuyla damgaladı. "Kamera kayıtlarında herşey normal görünecek. Ve buna gelince," ayağıyla herdeki korumayı dürtükledi. "kamera kayıtlarında görünmeyen yabancıları ıspatlayamayacağı gibi kızlarla sürttüğünü de yalanlayamaz değil mi!"...

*
Sinyal bozucuların etki süreleri dolduğunda iki genç ajan da parti salonunda kalabalığa karışmışlardı bile. Yine tıpkı girdikleri zamankini andırır vaziyette laubali yüz ifadeleriyle kameraların yanlarına yapıştırılan küçük plakları koparıp hızla salonu terkettiler. Dışarıdan bakıldığında sıradan genç birer çifttiler fakat işin aslına gelindiğindeyse....

Genç kız merdivenleri hızla inerken oğlan da onu izledi. Aceleyle beyaz bir minibüsün yanına geldiklerinde kapı kendilinden açılıp bir çift el çıkmaları için onlara uzandı. Lüks donanımlı arabanın içine girdiklerinde orta yaşlarda kızıl saçlı bir kadın onları bekliyordu. "Virüsü yükleyebildiniz mi"

Genç oğlan cevapladı "Başarıyla." Bu arada bir yandan da eliyle peruğunu başından sıyırıyordu. Kadının aldığı cevapla beraber dudaklarında ufak bir gülümseme belirirken devam etti. "Gabriel, Nikita tebrikler."

SAF KATLİAMWhere stories live. Discover now