9. Bölüm: İki Krallık *

185 29 11
                                    


ELANORE NERISSA

Başım çatlayacakmış gibi ağrıyordu ve bu ağrıyı hiçbir şey durduramayacakmış gibiydi. Gözlerim arada bulanık görüyordu ve bana neler olduğuna dair bir ipucu vermeyecek kadar nankördü hafızam. Şuursuzca üçünün arasında dikiliyordum. Tanımadığım bir yüz vardı ve üçü de benim net görmeyen gözlerime bakıyordu. Saçlarımı geriye attım ve gözlerimi kısarak onları görmeye çalıştım. Bir şey düşündüklerimi sormamı engelliyor ve beni daha acınası bir duruma sokmak için çabalıyordu ve en büyük zayıflığımı yüzüme vuruyordu. Ona karşı koyamıyordum. Sakinleştirici hap falan mı içmiştim. Hem ben öyle şeyler içmem ki?

Bir anlık adını hatırlayamadığım cadı kız elimden tuttu ve yakındaki tekli koltuklardan birine oturttu.

"Elanore iyi misin?" Evet elbette iyiydim. En azından bilincim bu doza karşı koyabilecek kadar yerine gelmişti.

"Sen bana ne yaptın?" Yüzündeki gülümseme kayboldu ve acımasız bir ifadeden uzak olmak adına yanıma eğildi ve elimi sıktı.

"Yalnızca uzaylı tarafını kapattım." Anlayabildiğim dilde konuşsa iyi olurdu. Çünkü henüz kendimi tanıyacak kadar çok şey bilmiyordum. Başını pes edermiş gibi salladı ve konuşmasını sürdürdü.

"Herkesin güçlü ve zayıf yönleri vardır ve siz melezler olarak zayıf yanlarınız da var ve bunu çok kişi bilmiyor. Ben biliyorum çünkü... annem siz süreci geçirirken yanınızdaydı." Ayağı fırladım ve Arleigh ile tanımadığım kız konuşmayı kesip bize döndüğünde ani hareket yaptığımı anladım.

"Sen ne diyorsun?" Ellia panikleyince bir şeyler düşünmeye çalıştı ama sonra devam etti.

"Şu yerini alma, varislik olayını biliyorsunuzdur." Aklıma bir şeyler geliyordu.

"Sen o musun? Çok genç görünüyorsun. Bu nasıl... olabiliyor?" Birden fazla soru sormak pek benlik bir şey değildi ama yeni dünyamda elbette ben de farklıydım. Kollarını bağdaştırdığını gördüm.

"Hayır ben kızıyım. Kajele'nin varisi." Gözlerim son zamanlarda olduğu gibi şaşkınlıktan irileşti ama korkutucu derece olmadığından emindim. Arleigh tek başına döndü. Gitmemiz gerektiğini belirten işaretler yapıyordu.Yüzüne bakılırsa o kızla konuşması onun moralini daha da bozmuştu. Biz kapıya yürürken buraya amaçsızca geldiğimizin farkına yeni varmıştım. Ellia elindeki haritayı bize uzattı.

"Bu sizi Louisiana'ya hatta gideceğiniz yere kadar götürür."

"Okuluma yeniden beklerim." Kapıya yürüdükten sonra peşimizden geldi.

"Bay Pearse'a benden selam söyleyin." Şakalaşırcasına konuşması bir an bana dalga geçtiğini düşündürmüştü. Pat'le ne alakası vardı bu cadının. Sonra aklım başıma geldi ve bu düşünceleri bir kenara attım. O büyücüydü. Kiraz rengi dudakları gülümsedikçe yanaklarını geriyordu.Bizi uğurladıktan sonra arabaya yürüdük. Gözüm merdivenlerden çıkan kıza takıldı. Diğer kızın kim olduğunu merak ediyordum doğrusu.

Arleigh kaşlarını kaldırmış ve gözlerinin üzerinden bana bakıyordu. Ne kadar süredir ona bakıyordum ki! Kapıyı benim için açmış bekliyordu.

"Sana ne dedi?" Omuzlarımı sarstım ve yüzüme zorla bir gülümseme kondurdum.

"Cadılar tehlikeli." Kendimi tutamadım ve kahkaha attım. Sinirlerim kesinlikle bozulmuştu.

"Bunu o mu söyledi?" Eliyle çenesini ovalarken kaşlarını çatmıştı. Elimi hayır anlamında kaldırdım ve sustum.

"Tabiki de bunu demedi." Bana gülümsediğini görünce ona biraz daha yaklaştım ve arabanın kapısına tutundum.

İNCİ'NİN GÖLGESİWhere stories live. Discover now