18. Bölüm : Rüya Kazanı

64 10 3
                                    





ELANORE NERISSA

Davion, bizi canlı bir kalabalığı olan sokağa getirmişti. Kampa gideceğimizi sanıyorduk ama önce uğramamız gereken başka bir yer vardı. İnsanlar çarşı diyebileceğimiz bu küçük yerde gezerken o bizi peşinden dediği yere getiriyordu.

Henry William adında bir adamın bize yardımcı olacağını söyleyip biz itiraz edemeden buraya getirmişti. İnsanların canlılığı beni de sevindirmişti ve elbette ki bu koşuşturmaca arasında küçük şeylere de gülümseyebilmek kendimi iyi hissettiriyordu. Panayırların arasından dar bir sokağa girdi ve kimsenin olmamasına dikkat ederek etrafına bakındı ve önümüze geçip elini simsiyah kapıya koydu. Kapıda beliren sembol bana hiç yabancı gelmiyordu ancak hatırlayamıyordum da. İçeri korkakça adım atarken etrafın zifiri karanlığı gözlerimin olabildiğince irileşmesine neden olmuştu.

Davion parmaklarını çıtlattığında yürüdüğümüz yol boyunca meşaleler yandı ve o an onun buraya hiç de yabancı olmadığını anladım burayı avucunun içi gibi biliyormuşçasına önce sola sonra sağa döndü ve kocaman ahşap kilitli kapının önünden durdu.

"Bay William?"

İçeriden ayak sesleri geliyordu ve kapıya yaklaşınca biraz tedirgin oldum. Bekledim ve kapı gıcırdayarak ardına kadar açıldı.

Davion etrafına bakıp bizden önde girerken önce girmek istemedim ve Arleigh'in yanına yürüdüm. Onun yanında olmak güvende hissettiriyordu. Melissa'da Vincent'in yanındaydı ikisi de merakla içeriyi araştırıyorlardı.

Önce Arleigh'e ardından içeriye göz gezdirince cesaretle içeri daldık ve karşımıza biri çıkınca çığlık attım. Gözlerimi korkakça açarken karşımdakinin gülümseyen bir cüce olduğunu gördüm ve tabi diğerlerinin yanıma hücumu da gerçekten çığlığın hakkını verdiğimin bir kanıtıydı.

"Sen de kimsin?"

Cüce neşeyle elini uzattı ve adını bir melodiyle mırıldandı.

"Pelika."

Yalpaladım ve kaşlarımı çatıp ona merakla baktım. Gerçekten de korkulacak bir şey yoktu kıvırcık saçlı tombul yanaklı tıfıl, küçücük ve çok şirin bir cüce vardı karşımda. Bir an kısa bir kahkaha attım.

"Pelika mı?"

Cüce kafasını salladı ve Davion araya girdi.

"Henry'nin ufak dostları vardır..." Pelika söze girdi ve beni biraz daha şaşırttı. Çocuk gibiydi. Cüceler, görünüşe göre yok edilmeyen birkaç tanesi buradaydı.

"Baba Henry, kardeşler Sanika ve Dully." Çocuksu kahkahasını da attı ve seke seke ortalıktan kayboldu.

Bir cevap beklerken dar koridordan ayak sesleri duyuldu ve hepimiz bir araya toplanıp sesin geldiği yönü seyrettik. Davion gelenin kim olduğunu anlamış gibi öne atıldı ve tanımadığımız kişinin yanında belirdi.

Adamın dalgalı ve uzun beyaz saçları uzun sakalı ve üzerine ne giydiğini anlayamadığım iki parçadan oluşan kumaş vardı.

"Bana misafirlerinin olduğunu söylerken bu kadarını tahmin etmemiştim. Kampı getirmişsin."

Davion kısa bir kahkaha attı ve adamın elini sıktı.

"Sizi yeniden görmek büyük şeref efendim."

İNCİ'NİN GÖLGESİWhere stories live. Discover now