16. Bölüm: Esther Mirası

95 7 0
                                    


ARLEIGH OSWALD

   Boydan boya duvarların çevrelediği fakat yıllanmış bu devasa malikânenin bir köşesinin bile eskimediği barizdi. Bu hayatımda gördüğüm ikinci malikâne olmalıydı bir önceki Sanat Okulu adı altında bir Cadı Okulu'ydu. Bu yapıların hâlâ ayakta kalmış olması bile bir mucize olsa gerek. Üstelik hiç de eskimemişken. Dıştan ne kadar da isli ve solmuş görünse de içi anlatamayacağım kadar büyük ve antikalarla doluydu.

Dore rengindeki koridor oldukça göz kamaştırıcıydı. Bir anlık dalgınlıkla bir odaya girdim ve etrafıma bakındığımda yalnız olmadığımı fark ettim ve sanırım girdiğim bu oda girmemem gereken odaydı. Gözlerim bu genişçe odanın içinde gidip geldi. Tavana kadar uzanan o kütüphanelerden burada da vardı ve ne hikmetse bunda da bir kitaplık kadar boş yer yoktu. Hepsi mavi, yeşil, kırmızı, ve siyah ciltli kitaplardı ne de olsa yıllık ve hatta yüzyıllık olan bu kütüphanede olsa olsa sır gibi saklanan el yazısıyla yazılmış büyük değer taşıyan o kalın kitaplar olmalıydı ancak.

Odadan çıkmak yerine bu çekim gücüne kapılmış gibi içeride yürürken buldum kendimi. Kütüphanenin hemen karşısında üzeri kitaplarla ve laboratuvar tüplerine benzeyen -ben yanlış görüyor da olabilirdim- içi değişik renkteki sıvılarla doluydu. Dore rengine yeniden gözüm kaymışken buldum kendimi. Antika bir koltuğa benzeyen koltuktan kalktı Bayan Dotte. Onun güler yüzlü davranması hiç aklıma gelecek şey değildi fakat bu şekilde düşünmenin yanlış olduğunu bana kanıtladı.

"Yolunu kaybetmiş olmalısın."

Yüzündeki gülümseme beni yargıladığını belirten bu cümleyi yumuşatmayı hedefliyordu adeta. Karşılığında benim de ona gülümsemem ve ne demeye çalıştığını anladığımı belirtmem gerekiyordu.

"Malikâneniz çok büyük ve bir tarih barındırıyor. Biraz dolaşmak istedim ve kendimi burada buldum."

Cümlemin ona aynı nitelikteki yargıyı çağrıştırmadığının farkındaydım fakat buraya kasıtlı gelmediğimi anlamalıydı.

"Madem buraya kadar geldiniz o halde boşu boşuna geri dönmeyin. Yapmanız gereken şeylerin sorumluluğu ağır ve bu sizin için bir ilk."

Beni oturmak için eliyle davet etti ve ben de bu konuşmanın uzun ve önemli olduğunu anladım.

"Gördüğünüz gibi tecrübeler birdenbire kazanılmıyor Bay Oswald. Bir Omafhill'le mücadele etmek kolaydır. Herkesin bir zayıf yönü olduğu gibi onlarında vardır fakat unutmayın Transiller bir kuş sürüsüne asla benzemez ve bilirsiniz ki savaşmayı, kılıç sallamayı çok iyi bilen Krasimir Atanas bile Transillie Rawley'e karşı galip gelememiştir çünkü onların sahip olduğu gücü herhangi bir kılıçla def edemezsin."

Orta yaşlı görünen bu kadının yakından bakıldığında çok daha yaşlı ve görmüş geçirmiş, saygın bir konuşması vardı. Bir sözcüde olması gereken şey midir acaba etkilemek? Merakla dinlemeye döndüm. Bahsedilen kişilerin bizler olduğunu biliyordum ve ilgili olmalıydım.

"Her şey sizin elinizde. Sen ve Elanore pimi çekilmemiş bir bomba kadar tehlikeli ve kuvvetlisiniz ve gücünüzü kullanmayı bilmeyen iki melezsiniz. Şu ana kadar karşınıza Omafhill kuşları dışında korkutucu ve onlardan çok daha güçlü canavarları görmediğinizi biliyorum. Güçlerinizi keşfettiğinizde tek bir şey için uğraşacaksınız. Kradasonia."

Bu kelime tanıdıktı fakat içeriğini bütünüyle bilmediğim bir yemin kitabı diyebilirim. Tera Dotte o an aklımı okuyana kadar düşüncem buydu ancak o zihnimi okumuş gibi devam etti ve hatırladım ki o kehanetin sözcüsüydü zihnimi okuması normaldi.

İNCİ'NİN GÖLGESİजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें