21. Bölüm : Lord'un Çağrısı

47 5 5
                                    



ARLEIGH OSWALD

  Nihayet varmıştık ve saat epey geç olmuştu. Odama eşyalarımı koydum ve Lauren'i aramak geldi aklıma ancak saatin geç olması önüme büyük bir engel olmuştu. Bu saatte arayamazdım. Çekmecedeki çerçeveleri çıkardım. Bir tanesinde ailece fotoğrafımız vardı. Annemi ve Lauren'i görünce içim parçalandı ve gözlerim babama kaydı. Onu da özlemiştim. Ne olursa olsun asla bunun için ağlamayacaktım. Kendimi topladım ve diğer çerçeveyi elime aldım. İçimi garip bir his kapladı. Bu zamanlar geride kalmıştı. Melina ve ben. Sanki üzerinden yıllar geçmiş gibi geliyordu. Elanore her şeyi değiştirmişti. Onu tanımamdan sonra bazı şeyler değişmişti. Melina'nın düz koyu renk saçları bel hizasındaydı. Buğday teni güneş ışığında parlıyordu. Birbirimize sarılmıştık. Çerçeveyi masanın üzerine bıraktım ve ailemin fotoğrafını elime alıp kendimi yatağa bıraktım. Gözlerimi kapattığım an çoktan uyumuştum.

  Camdan gelen esinti ve güneş ışığıyla gözlerimi açtım ve pencerenin yanında duvara yaslanmış beni izleyen Vincent'i gördüm ve doğrulup gözlerimi ovuşturdum.

"Sen de nereden çıktın?"

  Asker tıraşlı kafasıyla başını salladı ve kahkaha attı. "Louisiana Kampı erkencidir Arleigh. "

  Üzerimdekini çıkarıp uzun kollu tişörtlerden bir tane aradım o sırada Vincent devam etti.

"Bana diyorsun da sen de fena değilmişsin. " dedi vücuduma işaret ederek. Dudağımı gülümseyerek yana kıvırdım ve üzerimi giyindim.

"Burada olduğuna göre Brighton'lı bir şey olmuş. "

  Yanıma geldi ve kollarını bağdaştırdı. Kasları tişörtünü zorluyordu. Bunu bana karşı yapıyordu hem de gülümseyerek.

"Pat hepimizi meydanda bekliyor."

  Gözlerini sıralanmış çerçevelere dikince hemen onları toplayıp aldığım çekmecelere geri tıktım. Çoğunda ben ve Melina vardık. Vincent hâlâ gülümsüyordu ancak bu sefer kaşları kalkmıştı.

"Sen git ben geliyorum."

  Eliyle omzumu sıvazladı ve devam etti. "Çok geç kalma herkes seni bekliyor."

  Yandan yandan gülünce ona karşılık vermek istedim ama vazgeçtim ve başını yana sallayarak gidişini seyrettim.

  Beş dakikanın ardından meydandaydım. Herkes oradaydı. Elanore, Melissa, Vincent, Pat ve yüzleri tanıdık gelen fakat henüz tanışmadığım iki kişi daha vardı. Geldiğimi gördüklerinde Pat şipşak bir alkışla herkesi etrafına topladı.

"Arleigh Oswald."

  Güneşin gözlerime vurması beni pek rahatsız etmemişti ancak gözlerimi kısarak Pat'in yanına gittim.

"Bugün eğitime kaldığımız yerden devam ediyoruz." İkinci aşama. Basit olmasını elbette düşünmüyordum.

"Ve ondan önce tanışmanızı istediğim biri olacak."

  O sırada Elanore'la göz göze gelmiştim. Kısa süre sonra başını tekrar Pat'e çevirmişti. Ela gözleri güneşte bambaşka oluyordu.

"Özellikle de seninle tanıştıracağım, Elanore."

  Melissa bana bakıp ağzını kıpırdatıyordu ama anlamıyordum başımı ne anlamında sallayıp tekrar etmesini bekledim ama vazgeçmişti.

"Ronald ve Mark siz antremanlara başlayın geldiğimizde Wildare Meydanı 'nda olun."

  Pat, Vincent'in yanında durdu ve bize hitaben konuşmaya devam etti.

"Umarım hazırsınızdır." Gözleri Elanore'a odaklandı sonra yürümeye başladı.

  Arada yürümeye çıktığımız korudan yürüyüp daha önce gitmediğimiz bir yolu yürüdük ve karşımıza devasa büyüklükte bir yapıt çıktı. Ne diyeceğimi bilemiyordum çünkü burası Theodore Krallığı değildi ama bunun bir krallık olduğu da aşikârdı. Çok eskimemişti ancak bahçesi bile görülmeye değerdi. Birkaç kadın etrafta dolaşıyor ve bazıları bahçeyle ilgileniyordu. Kocaman girişteyse kimse yoktu kapılar ardına kadar açılmıştı. Burası Lord'un Krallığı'ydı. Burası Troyes Krallığı'ydı. Yıkıldığını sanmıştım ancak Theodore kadar sağlam görünüyordu.

  Kapıdan içeri girdiğimizde genişçe bir koridor kapladı önümüzü. Yürüdükçe ayak sesleri yankılanıyordu. Pat yeşil bir halı serili merdivenden çıkardı ve sonra değişik desenlerle oyulmuş bir kapıdan içeri geçirdi. Tam karşımızda devasa büyüklükte karelere ayrılmış ve bazı renklerle desenler yapılmış bir cam vardı. İçerideki bazı eşyalar kesinlikle altındandı ve üzerine bastığımız halı yüzyıllar boyunca ayak basılmış antika büyükçe bir halıydı. Bir kadın bize doğru yürüdü. Saçları koyu bir kızıldı ve topuzdu. Açık tenliydi ve giydiği elbise yüzyıl öncesinde giyilenler gibiydi. Kadın ellerini karnında kavuşturmuş bize gülümsüyordu. Yanımda duran Elanore'un bir anki şaşkınlık dolu sesi dikkatimi çekmişti.

"Anne?"

GELECEK BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE... :)

İNCİ'NİN GÖLGESİWhere stories live. Discover now